Ayıkla Pirincin Kontrgerillasını

Komser Şekspir'de doğulu polis memuru ile tinerci prensin ayna repliği geldi aklıma Milliyet gazetesinin entelektüel yayın yönetmeninin maruzatını okurken.

Şöyle diyor pek muhterem zat–ı şahaneleri: 'Biz topluma bir ayna tutuyoruz, bu aynadan yansıyan görüntüler bazılarının hoşuna gitmese de bu işi yapmaya devam edeceğiz.' Bu ayna olayı hoşuma gitti açıkçası. Gerçi Milliyet'in aynası biraz puslu, biraz kirli, biraz alengirli; ama olsun. O kadar kusur kadı kızının aynasında da olur. Böyle tarağa böyle ayna! Yoksa 2 ay önce yazılmış satırları, yeni gazetelerine niye satırı satırına taşısınlar? 3 aylık bayat haberleri neden yeniymiş gibi versinler ki!

Yılmaz ayna olduklarını söylüyor, Milliyet'in 5. sayfasının manşetinden anlıyoruz nasıl bir ayna olduklarını. Alabildiğine müstehcen, yüz kızartıcı bir başlık. Hiç korkmayın, bu başlıkla medya köşeye sıkışınca kendini mağdur duruma düşürüp rejimin hassas yerini ısırarak kurtulmaya çalışıyor, nevinden paralel kurgu yapmayacağım. Sadece son dönemde tirajı tepe taklak giden Milliyet'in nasıl bir ayna olduğunu bir günlük nüshasından ortaya çıkaracağım.

İnsanın aklına merhum İpekçi ve bu gazetede kısa süre öncesine kadar habercilik yapan saygın isimler geliyor. Bizimkisi de ölüye ayna tutmak bir nevi.. Yılmaz Bey'i okumaya devam edelim. Ben şahsen Batı Çalışma Grubu aleyhine tek cümle okumamıştım Mehmet Yılmaz'dan ya da eski gazetesinden. Hatta avuç patlatırcasına alkışlardı bunlar ve aveneleri. Şimdi ise bakın ne diyor: 'Bunun için jurnal teşkilatları kuruyorlar, yasadışı olarak telefonları dinliyorlar, Anayasa tarafından teminat altına alınmış haberleşme özgürlüğünün ve kişilik haklarının çiğnenmesinden medet umuyorlar.' Size bir şey hatırlatmıyor mu bu cümleler? Biliyorum gülerek okuyorsunuz; ama inanın gülünecek şeyler değil. En azından ağzımızla…

Tuncay Özkan –ki kendileri gecede sadece üç saat uyku uyuyan muhteşem bir araştırmacı gazetecidir– tam evlere şenlik. İşin içinde bir tuhaflık yok mu sizce? İddia şu: 'Polis Fethullahçılar'ın elinde.' Peki sevgili kardeşim, bütün resmi ve gizli belgeler neden 'dinci' dediğiniz kesime değil de size ulaşıyor o zaman? Yoksa siz de mi onlardansınız? Ayıkla pirincin kontrgerillasını?

M.Y.Yılmaz, yazısında 'Türkiye'yi size teslim etmeyeceğiz..' diyor. Kime teslim edilmeyecek ülke: Sadettin Tantan ve onun gibilere. Kim teslim etmeyecek?.. Kartel medyası.. Neden teslim etmeyecek?.. Yolsuzlukların, arsızlıkların, namussuzlukların üzerine gidiyor diye.. Tantan kim? Bütün kamuoyu yoklamalarında A.N.Sezer'in ardından en güvenilir ikinci kişi. Medya kim, son itibarı beş kuruşa düşen ve kamuoyu yoklamalarında yerlerde sürünen, derin devlet ile yaptığı flörtlerle ayakta durmaya çalışan, en itibarlı diye en iyi tetikçileri sunan kurum. Milliyet kim? En saygın yazarlarını bir çırpıda kapı dışına koyduktan sonra bir dönemin Tan gazetesine dönen günlük mevkute. Ne diyor Milliyet'in yayın yönetmeni: 'Türkiye'yi size teslim etmeyeceğiz.' İmza: Ülkenin sahibi Milliyet'in yayın yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz!

Bu jargon yabancı değil. Hortumculuk ve çete kurmaktan şu anda içeride olan Dinççi gazetenin yayın yönetmeni de benzer şeyler yazmıştı. Buyrun okuyalım: 'Laik düzen karşıtı basında Sabah'a ve sahibi Dinç Bilgin'e yönelik saldırılar hâyâ duygusundan yoksun kışkırtmalara dönüştü. Bu telâşın sebebini biliyoruz. Baştan beri amaçları, Cumhuriyet değerlerini savunan SABAH'ın yalan ve iftira kampanyası ile yok edilmesidir...…İntikamcı kalemler ve Sabah'ı ideolojik düşman gören dinci basın saldırıyor..' Mantık, pardon ayna olayı ne güzel aynı değil mi? Sen otur hortum hortum eyle bankayı, sonra dinciler geliyor, öcüler bizi kıtır kıtır yiyecekler geyiği!..

Milliyet ayna tutuyor topluma. Habere alabildiğince müstehcen bir başlık atarak. Ve ülkenin sahibi Milliyet Yayın Yönetmeni Mehmet Yılmaz haykırıyor plazadaki köşesinden devletin bakanına: Türkiye'yi size teslim etmeyeceğiz. Tarih yazılıyor dostlar, tarih..

AHA: Aklıma takıldı da sizlerle paylaşayım dedim. Şimdi Cavit Çağlar da ülkeye gelince Manhattan bölge mahkemesi hakimi Andrew J. Peck'in Fethullahçı olduğunu iddia eder ve Tuncay Bey bu iddiaları da, 'İşte Nurcu, Fethullahçı, Işıkçı, Nakşibendi, Aczmendi ve de Amerikan hakimin ilk icraatı' diye manşetten dayar mı Milliyet okurlarına?