Tarih Yazılıyor Farkında mısınız?
Brooklyn Amity School'un olimpiyat başarısını alkışlamak için dün okulun yolunu tutarken, aklıma Amerika'ya ilk defa gelen Türkler düştü. Boston, Cleveland, Worchester ve Detroit'teki Türk mezarlıklarına gittim hayalen.
İşte karşımda hiç de yabancı olmayan isimler vardı: Ahmet, Mustafa, Elazizli Ali, Said, Burhan... Çoğunun ismi var, soy ismi yoktu. Bazılarının isim ve soy isimleri farklıydı. "Kostenty Rodkevicz 1888-1961", "Sylverteryankubowki 1870-1941" "Jacob Adam Kaletskiki 1887-1936". Bazı mezar taşlarında Hristiyanlarla evlenenlerin de olduğu anlaşılıyordu. Kendi taşında ay yıldız, eşinde haç olan taşlar vardı. Bir Müslüman ismi ile birlikte, bir "Amerikalı" isim yer alıyordu bazı taşların üzerinde. Frank Ahmet, William Ali, Robert Hüseyin... Osmanlı olarak gelmiş, Amerikalı Türk olarak vefat etmişlerdi. Mezarlıkta onların bulunduğu kısmın adına, Mohammediler deniyordu. Arapça "Allahu Ekber" ile başlayan kelime-i şehadetler dikkat çekiyordu. Bir kısmı soyunu ve doğum yerini de kayda geçirmişti: " Hamza oğlu Hanköylü Hasan 1897-1975". Kimilerinin mezar taşlarının üstünde "born in Turkey " yazıları okunuyordu. İşte bir isim daha," Elazizli Ali İsmail 1877-1964 Allie Smile"... Bazı mezarların bakımı ve çiçeklerle süslü oluşu dikkatlerden kaçmıyordu. Birincilerden sonra gelen ikinci, üçüncüler ve dördüncü nesiller neredeydi?
ABD'ye gelen ilk göçmenler, ağırlıklı olarak Elazığ, Harput, Erzincan ve Tunceli yörelerinden gelen Türkler'den oluşuyordu ve büyük oranda New York, Massachussets, Indiana, Michigan, Pennsylvania ve Ohio gibi eyaletlere yerleşmişlerdi. Otomobil, çelik fabrikaları ve deri tabakhanelerinde çalıştılar. 1860-1920 arasında ABD'ye 80 bin kadar Türk geldi. Detroit'teki Ford Fabrikası'nda 1900'lerin başında 10 bin Türk işçinin çalıştığı belgelerle kayıtlı. Toplu olarak işe giren Türk işçiler, Massachusetts'deki deri fabrikalarında, Chicago'daki demiryolu firmalarında, İndiana-Gary'deki büyük çelik dökümhanelerinde ve Cleveland'daki fabrikalarda çalıştılar. Kayıtlara göre, 1919'da İndiana-Gary'deki US Steel fabrikasında 7 bin Türk işçisi bulunuyordu.
Birçok millet Ellis Island'dan Amerika'ya giriş yaparken dini kimliğini ön plana çıkardı. Osmanlı topraklarından gelenlerin kayıtlarına ise ya 'Anadolu' ya da 'Rumeli' diye yazıldı.
Yabancı bir ülke, yabancı bir kültür... Çoğu dil bilmediği için ikinci sınıf ve ağır işlerde çalıştılar; uzun yıllar ehliyet ve araba alamadılar. Büyük kısmı fabrika ve kaldıkları pansiyonlar arasında geçirdi hayatlarını. Helal et ihtiyacını karşılamak için Yahudiler ve Araplardan alış veriş ettiler. Okulları, kültür merkezleri, dernekleri yoktu. Çocukları için hep kaygılı yaşadılar. Büyük acılar çektiler.
Brooklyn Amity School'un kapısından içeri girerken zaman tünelinden çıkabildim. Aradan neredeyse bir yüz yıl geçmişti. Yıl 2007 idi. Bilim olimpiyatlarına katılan ve diğer okulları geride bırakarak 28 madalya ile birinci olan Türk okulu Amity School'un ödül törenine katılmak için buradaydık. Alkışlar, sevinç çığlıkları, altın ve gümüş madalyası boynunda Türk ve Amerikalı öğrenciler karşıladı bizi. Bir tarih yazılıyordu. New York senatörü bilim olimpiyatlarında kazanılan başarıyı tebrik için okula kadar gelmişti. Amerikan basını ve Türk basını da bu büyük başarıya odaklanmıştı. Bir New York televizyonunun muhabirleri özel çekim için, okuldan ve altın çocuklardan önceden izin almış, koridorlarda koşturuyordu. Ana-babalar gururlu ve çoğunun gözü yaşlıydı. Geleceğe artık daha güvenle bakacaklardı. Mezar taşlarının altında yatanları düşündüm. Eminim alkış sesleri onlara kadar ulaşıyordu... Ve emin onlar da bu büyük başarıya alkış tutuyorlardı...
- tarihinde hazırlandı.