Türkçe Şöleni

Olimpiyatlara bir grup öğrenciyle Madagaskar'dan katılan Türkçe öğretmeni Hayati Bey, "En çok 'ü' harfini öğretirken zorlandım.! dedi. 'Gül' kelimesini doğru telaffuz ettirmek için aylarca uğraştığını anlattı. Ama sonunda başarmış.

Alfabelerinde bazı Türkçe harflerin yer almadığı ülkelerin çocuklarına Türkçe öğretmek kolay değil. Yaz sıcaklarının artık kendini iyice hissettirdiği Başkent, tarihî günlerden birini yaşıyor. Sadece Ankara'nın içinden değil, ülkenin dört bir yanından Altınpark'a akın var. Etkinlikler halka açık, davetiye gerekmiyor. Programlar bugün de devam edecek. En çok ilgi, rengi ve teni bize pek benzemeyen Afrikalılara... Her bir standın önünde hatıra fotoğrafı çektirmek için kuyruklar oluşmuş. Geleneksel kıyafetler içindeki Madagaskarlı Morgan, tatlı Türkçesiyle geride bıraktığı 5 koyununu çok özlediğini söylüyor. Onlardan ayrılması zor olmuş. "Dönünce daha fazlasını alırsın" denilerek Türkiye'ye gelmesi sağlanmış. Morgan, Cem Karaca'nın 'Obur Dünya' isimli parçasıyla yarışıyor. Oldukça iddialı, dereceye gireceğine inanıyor.

Bu yıl Türkçe Olimpiyatları'na katılan ülke sayısı 115'e çıktı. Bu hızla giderse çok yakın zamanda olimpiyata temsilci göndermeyen ülke kalmayacak. Bazılarında Türk okulu yok... Bir kısmında Türkçe öğreten kültür merkezleri var. Bir bölümünde ise üniversitelerde Türkoloji kürsüleri... Türkçe müfredatı, ülkeden ülkeye değişiyor. Seçmeli olan da var, zorunlu olan da. 115 ülkeden 700 öğrenci Türkçe şarkı, fıkra ve şiirde hünerlerini sergiliyor. Ayrı renkler, ayrı diller... Altınpark, Birleşmiş Milletler gibi. Bir araya gelmesi mümkün olmayan ülkelerin çocukları yan yana. ABD'den gelen öğrenciyle Iraklı çocuğu aynı fotoğraf karesinde buluşturmak mümkün... Güney Afrikalı Xolo ile Belaruslu Svilna'yı başka hangi etkinlik böyle arkadaş yapabilir?

Her ülkenin karakteristik özelliklerini yansıtan standı var. Bir grup gazeteci dostumuzla dolaşırken yoğun kalabalığın arasından güçlükle ilerleyebiliyoruz. Ü'lerin binbir zorlukla ancak öğretilebildiği Madagaskar'dan sonra Maldivler'in standındayız. İki kız öğrenci, gülen yüzleriyle Türkçe 'Hoş geldiniz' diyerek karşılıyor bizi. Türkçe öğretmeni Cengiz Bey, adı 'kırmızı' anlamına gelen Şafra Hasan'ın şiir dalında yarışacağını söylüyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın cezaevi sonrası meşhur ettiği 'Bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim' diye başlayan dokunaklı şiirden bir bölüm okuyor: "Biz de soluk alıp vermedeyiz - Yani her insan gibi sevmekteyiz - Sevilecek şeyleri..."

Duygulanmamak mümkün mü? Haritada yerini bulmakta zorlandığımız bir ülkenin çocuğu Türkçe şiir okuyor.

Papua Yeni Gine'nin önü ana baba günü. Yüzleri boyalı, masklı öğrencilerle fotoğraf çektirebilmek için büyük uğraş var. "Çok uzaklarda görev yapmak zor değil mi?" diye soran bir meslektaşımıza Türkçe öğretmeni Hatice Hanım, "Hayır, hiç tanımadığımız insanlara Türkçe öğretmek, Türkiye'yi anlatmak bana mutluluk veriyor. Bu duygu, zorlukları kolay kılıyor." diyor. Papua Yeni Gine'de kaç Türk'ün yaşadığını Hatice Hanım'dan öğreniyoruz: Toplam 6 kişi. Dördü Türk okulunda... Diğer ikisi de sürekli ikamet etmiyor, belli aralıklarla kalıyormuş.

Nijerya'dan iki öğrenci uğurluyor bizi. Önce geleneksel çalgılarıyla kısa gösteri yapıyorlar. Pürüzsüz Türkçe ile tanıtıyorlar kendilerini; "Ben Halil Faruk, orta ikideyim." diyor, diğeri ise bir üst sınıftan Muhtar Zanna... Heredot Cevdet'in üslubuyla Sarıkamış trajedisini anlatıyor. Kuru bir ezber değil. Nijeryalı Faruk, Türk tarihinin bu acı sayfasını anlatırken sanki yaşıyor, o karla kaplı Sarıkamış dağlarının soğuğunu hissediyor. İkisi de, "Biz Türk takımlarından Fenerbahçe'yi tutuyoruz abi." diyor.

Ankara'nın bozkırında Türk okullarının meyvelerini görüp de gururlanmamak mümkün mü?