Türkiye, kendi ayağına kurşun sıkıyor!

Eski Türkiye’nin vahim hatalarından biri, toplumumuzun zenginliğini oluşturan solcu, dindar, ülkücü, Alevi ve Kürt unsurlarla kavga ederek enerjisini boşa harcamasıydı. Bu sakat bakış açısıyla onlar eşit vatandaş değil, iç düşman olarak görülür; hakkını arayan ise vatan haini diye yaftalanırdı.

Bir kez iç düşman veya hain diye damgalanınca artık devrin şartlarına göre idam, sürgün, hapis ya da linç kampanyalarıyla karşılaşmak sıradandı. Kontrollü medya kullanılarak toplum buna hazırlanır ve bu tür infazlara güç, siyaset ve ideoloji adına fetvacı bulmak da zor olmazdı. İskilipli Atıf Hoca’dan Menderes’e; Bediüzzaman’dan Nazım Hikmet’e, Cem Karaca’dan Fethullah Gülen’e, Ahmet Kaya’dan Kemal Burkay’a birçok isim bu hastalığın kurbanı oldu.

Ekim ayında Cumhurbaşkanı Gül’ün öncülüğünde Çankaya Köşkü’ndeki bir ödül töreni, devletin bu yanlıştan döndüğüne dair umut vermişti. Linç kampanyasına maruz kalıp sürgünde vefat eden Ahmet Kaya’ya, 28 Şubat sürecinde hain gibi oradan oraya sürülüp ordudan atılan İskender Pala’ya, Ermeni cemaatinin bir üyesi olarak ekonomide Nobel’e aday gösterilen Prof. Dr. Daron Acemoğlu’na Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülleri verildi.

Devletin bir tür özeleştirisiydi bu. Bu mesaj ne kadar olumlu idiyse bir süredir Başbakan Erdoğan öncülüğünde farklı kesimlere devlet de kullanılarak açılan savaş da o denli kaygı verici.

160 ülkede Türkiye’yi başarıyla temsil eden okulların kapatılması için başlatılan seferberliğe; ülkemiz ile dünya arasında kültür ve ekonomi köprüleri kuran gönüllüler ile onların bu işlere teşvik eden Fethullah Gülen Hocaefendi’nin maruz bırakıldığı muameleye bakan insaflı herkes, bunun ülke olarak ayağımıza kurşun sıkmak olduğunu görür.

Amerika’nın 50 eyaletinde eğitim, ekonomi ve kültür alanında 20 yıldır faaliyet gösteren 240 derneği temsil eden Türkî Amerikan Birliği’nin (TAA) yıllık kongresi için geldiğim Washington’da bunu bizzat gördüm. ABD başkentinde TAA, Türk toplumunun en etkin sivil örgütü. Sadece New York veya Chicago’da değil, Alaska’dan Colorado’ya her eyalette sivil toplum, iş dünyası ve siyasetle güçlü ilişkilere sahipler.

Bu yılki kongreye 4 senatör ve 39 Temsilciler Meclisi üyesi katıldı. Türkiye-ABD ilişkilerine verdikleri önemi ifade edip katkısı için TAA’ya teşekkür ettiler. 48 eyalette valilerin de katıldığı dostluk resepsiyonları düzenlemiş; bugüne kadar 4 binden fazla kanaat önderini Türkiye’de misafir etmişler.

Üye dernekler arasında birçok başarılı eğitim kurumu da bulunuyor. Hazineden tek kuruş almadan festival ve konferanslarla ülkemizin tanıtımına katkıda bulunuyor, Türkiye’nin milli davalarına destek oluyorlar. Yereldeki etkinlikleri sayesinde örneğin Georgia eyaletindeki okullarda Türkçenin seçmeli ders olmasını sağlamışlar. İlgi alanı, ABD’deki Türkler ve Türkiye ile sınırlı değil. Kazaklardan Azerilere Türk toplulukları bu çatının içinde yer aldığı gibi, Türk cumhuriyetlerinin de ABD’deki lobisi gibi çalışıyor. Son toplantıda bu ülkelerden birçok yetkili vardı. TUSKON’la beraber Azeri işadamları da sponsorlar arasındaydı.

Ancak bu kadar başarılı bir kuruluşun kongresine, Erdoğan ve Davutoğlu’nun talimatları gereği Washington’daki elçiliğimizden tek isim katıl(a)madı. Düşünebiliyor musunuz, 43 Kongre üyesinin geldiği bir Türk etkinliği; Kazakistan’ın büyükelçisi orada ama Türkiye elçiliğinden kimse yok. 3 CHP milletvekili ve bağımsız vekil Hakan Şükür de olmasa resmi Türkiye hiç yok.

Kurultayın hemen ardından malum Ermeni tasarısı Kongre’ye geldi. Ama görev değişimine rastladığı için büyükelçinin de olmadığı elçilikten bir görevli, bu milli konuda önceki yıllarda kendiliklerinden Türkiye lehine faaliyette bulunan TAA’yı destek için dahi arayamıyordu. Çünkü havuz medyası, bir süredir PKK ve Ermeni tasarısını bırakmış, Hizmet’in korkunçluğunu anlatmakla meşgul. Yetkililer de Camia’nın, uğradığı haksızlıkları ve linç politikasını dile getirmesini vatan hainliği diye damgalamakta. Hem de dışişleri bakanı sıfatıyla AK Parti’yi kapatma girişimini Avrupa’ya anlattığı için Ali Babacan’ın hainlikle suçlandığını unutarak.

Girilen bu yolun yanlışlığını yakında herkes görecek. Bugün vatanseverliği sorgulanıp hain ilan edilenlerin yarın büyük ödülleri alacağına kuşku yok. Keşke artık ayağımıza kurşun sıkmayı bıraksak.