Peygamberimizin geleneğinde şiddet yoktur
Müslümanlar her gün ‘Ya Rabbi! Bizi doğru yoldan ayırma’ diye yalvarır. Bu dua ifrat ve tefritten uzak durmamıza, hayatımızın dengesini sağlamamıza yardımcı olan bir dua.
Ne cismaniyetimize esir düşüp, reaksiyoner hislerimizin esiri olmalı ne de değer ve inançlarımıza karşı sistemli olarak sürdürülen iftiralar karşısında bütün bütün sessiz kalmalı. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (sas) mirasına yönelik hakaretlere şiddet yoluyla verilen tepkilerle bu denge bozuldu. Şiddet yoluyla verilen bu tepki yanlıştı ve sırat-ı müstakim’den uzaktı.
ÖzetleMüslümanlar Peygamber-i Zişan’a (sas) yapılan saldırılar karşısında kayıtsız kalmamalı. Aksine bu mevzuda azami hassasiyet ve dikkati göstermeli. İslama hakaret edenler, zulümlerini, ayrımcılıklarını haklı göstermek için insanların zihninde negatif bir Müslüman portresi oluşturmak istiyor olabilir. Müslüman dünyada bu kasıtlı tahrikler ve oluşturulan kargaşa ilk değil. Kutsal değerlerimiz daha önce karikatürler vasıtasıyla saldırıya uğradı, şimdi bu film ve bir Fransız dergisindeki karikatür. Yarın başka vesileler yine kullanılabilir. Müslümanın oyuna gelmemesi lazım. Müslümanın kollarını gererek tahriklere daha kolay kapılabilen kalabalıklara ‘bunu yapmayın’ demesi lazım. Efendimiz (sas) ile ilgili en ufak negatif bir beyan karşısında Müslüman derin bir üzüntü duymalı. Fakat bu üzüntüyü aktarmak başka bir meseledir. Sorumsuz hareketler, İslam’ın aydınlık simasına karalar çalar ve en çok da savunduklarını ileri sürdükleri sünnete zarar verir. Böyle bir meselede tek tek her bir Müslümanın, Allah’ın (cc), Kur’an’ın ve Peygamber-i Zişan’ın hakları söz konusu olduğu için, hiç kimse düşüncesizce hareket edemez.
Kişi atacağı her adımın muhtemel sonuçlarını kapsamlıca düşünmeli ve ortak aklın bilgeliğine müracaat etmelidir.
Müslümanlar kendine ‘Acaba İslam’ı ve Efendimiz’i (sas) hakkıyla dünyaya tanıtabildik mi?’ sorusunu sormalı. Biz O’nu insanlarda hayranlık uyandıracak şekilde, sözle değil, temsil edebildik mi? Temsille halledilmeyecek hiç bir mesele yoktur.
“Eğer ‘İslam’ dendiğinde akla ilk gelen şey intihar bombacıları ise insanlar nasıl olumlu bir İslam anlayışına sahip olabilirler? Masum insanları öldürmenin Müslümanların tarihte uğradığı barbarlıklardan ne farkı olabilir? Libya’da bir Amerikan konsolosluğuna saldırıp bu zavallı filmle hiç bir alakası olmayan bir büyükelçi ile konsolosluk görevlilerini öldürmenin nasıl bir gerekçesi olabilir? Eğer bu saldırıyı gerçekleştirenler Müslümansa, İslam’a dair hiç bir fikirleri yok demektir. Bu insanlar en büyük cinayeti İslam’a karşı işliyor.
Müslüman, daima dürüst ve apaçık olmalı, hareket ve sözlerinde her zaman tutarlılık bulunmalıdır. Müslüman, kendi değerlerine saygı gösterilmesini beklediği gibi, Hristiyanların, Yahudilerin, Budistlerin ve diğerlerinin kutsallarına da aynı saygıyı göstermelidir. Herhangi bir olumsuzluğa tepki gösterirken Müslüman, sırat-ı müstakim’den ayrılmamalı. Herşeyi ifadenin bir doğru yolu, yöntemi vardır. Ortak akıla ve uluslararası topluma müracaat edildiğinde daha makul yöntemlere ulaşılabilir.
İnsanları şiddete sevk etmek için planlanmış olan nefret söylemi, ifade özgürlüğünün istismarıdır. Başkalarının hak, itibar ve özgürlüklerini ihlal eden bu tarz bir söylem, bu korkunç silahlar asrında insanlığı da karmaşaya sürükler.
Başkalarının tahrikine kurban gitmenin yerine, bu tarz nefret söylemlerini kınaması, araya girmesi, mevzuyu vüzuha kavuşturması için İslam İşbirliği Teşkilatı ya da Birleşmiş Milletler gibi mevzuyla ilgili uluslararası kuruluşlara müracaat edilmelidir. Yalnız Hz. Muhammed’e (sas) değil, kutsal figürlerin hiç birine zerre kadar bir hakaret yapılmaması mevzusunda lazım gelen her şeyi yaparız.
Peygamberimize (sas) karşı sıklıkla ortaya çıkan bu saldırılar kınanmalı evet, fakat doğru tepki asla şiddet değildir. Aksine, tüm dinlerin kutsal değerlerine duyulan saygıyı artırmak için durmadan, yorulmadan çalışmalıyız.
Bu yazı ilk olarak Financial Times’ta yayınlandı.
- tarihinde hazırlandı.