Muhteşem Bir Mazi ile Işıltılı Bir Gelecek Arasında

Yağmur dergisinin son sayısında, neredeyse üç asırdır geçmişle gelecek arasına sıkışıp kalan 'yitik' bir medeniyetin izi sürülüyor. Ali Osman Dönmez, 'Hocaefendi'nin Edebiyata Dair Fikirlerini Anlama Yolculuğu' başlıklı yazısında, bir medeniyetin ilimden sanata, günlükhayattan idari sisteme kadar köklerinden kopmadan canlanışını, Fethullah Gülen'in yazı, şiir ve konuşmaları eşliğinde inceliyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir'de Erzurum'un kış mevsimini, küçük bir şafak gibi gülen çayların eşliğinde yaşanan 'uzun sohbetler devri' şeklinde tasvir eder. Kışın gelmesiyle kapılarını kapatıp kendi içine dönen Erzurum, tatlı sohbetlerin başladığı, zarif ve ustalıklı cümlelerle eşe dosta tarizler edildiği bir şehre döner. Tanpınar, kapalı kış mevsiminin beslediği sohbetler sayesinde, hemen her Erzurumlunun biraz nükteci olduğunun altını çizdikten sonra, önemli bir noktaya dikkatleri çeker: "Her şeyde olduğu gibi, her nesilden birkaç kişi bu umumî mazhariyetin üstüne çıkar." Yağmur dergisinin son sayısında Ali Osman Dönmez, Tanpınar'ın bu tespitlerinden hareketle, Erzurum'da doğup yetişmiş olan Fethullah Gülen'i anlama yolculuğuna çıkıyor. Dönmez, Beş Şehir'de Erzurum ile ilgili bu bölümlerle ilgili kurulacak bir münasebetin, ancak Gülen'in üzerindeki mahallî tesir ve beslenmeyi bir nebze açıklayabileceğini düşünüyor.

'Hocaefendi'nin Edebiyata Dair Fikirlerini Anlama Yolculuğu-1' başlıklı yazı, genişçe bir makalenin ilk kısmı konumunda. Edebiyat ve sanatı medeniyetin alt dalları olarak değerlendiren Dönmez, bu yazıda Gülen'in medeniyet tasavvuru üzerinde duruyor. Fethullah Gülen'in yazı, şiir ve konuşmalarını incelemeye tabi tutan Dönmez, oradan hareketle Gülen'in medeniyet tasavvurunu belirleyen unsurların "şimdiki zaman ile muhteşem bir mazi/ışıltılı gelecek arasında gidip geldiği" tespitini yapıyor. Bu ifadelerini Gülen'in şahsından ve düşünce dünyasından yola çıkarak biraz daha açan Dönmez, şöyle devam ediyor: "Hocaefendi işte tam bu noktada, referanslarını Asr-ı Saadet'ten ve milletimizin millî-mânevî değerlerinden devşiren, yaratılış gayesine uygun, insanların iki dünyada da saadetini hedefleyen, geçmişte veya şimdide hiçbir siyasî kimlik ve ideolojiyle bağı olmayan, mazinin ve çağın renk-desenleri ışığında kendi kültürel değerlerini üreten, hayatın müspet her alanında bulunmayı gaye edinen tamamen nev'i şahsına münhasır bir medeniyet tasarımcısı ve aksiyoner olarak karşımıza çıkar."

Tarihî gelişmeler ışığında, bu topraklardaki medeniyet anlayışının nasıl daralıp folklorik bir manzumeler halini aldığına da değinen Dönmez, bu noktada Gülen'in 'kendimiz olma' kavramına eğiliyor. Buna göre "Kendimiz olma, mânâ köklerimizle bir münasebeti bulunmayan folklorik gösterileri değil; toplumun bütün kesimlerinde hemen her zaman geçerli olan; milletin, hafıza, şuur ve vicdanından beslene beslene devam edegelen, yine onun duygu, düşünce, dil ve sanat telâkkisinde duyulup temsil edilen.. örf, âdet ve geleneklerimizle hemen her zaman hayatın en önemli bir derinliği olarak yaşanan.. annelerimizin kucağında gördüğümüz ihtimamdan, atalarımızın millî karakterimizi aksettiren o babacan davranışlarına; eğitim sistemimizin millî ruh muhtevalı olmasından, eğitimcinin bu ruhu kusursuzca soluklamasına; mutfağımızdaki yemek üslubundan bağımızda-bahçemizde ve tarlamızdaki temel tavırlarımıza; masa başındaki oturuş ve kalkışımızdan bir şantiyedeki iş ahlâkımıza; konuşma, yazma tarzımızdan başkalarıyla münasebetlerimize kadar hayatın her ünitesinde, bu ünitelerin her basamağında ve yürüdüğümüz yolların her durağında yaşadıklarımızı, anlayışlarımızı, hareketlerimizi, düşündüklerimizi, hissettiklerimizi" ifade etmektedir. Dönmez, Gülen'in 'Millet Ruhu' şiirini de bu çerçevede inceliyor.

Yağmur'da Gülen üzerine bir başka inceleme Kibar Ayaydın'a ait. Gülen'in Yağmur Musikisi şiirini inceleyen Ayaydın, kelime ve anlam dünyası, âhenk ve ritim açısından değerlendiriyor. Ayaydın'a göre şiirin çok katmanlı olmasını sağlayan husus, "şiirin bütününü oluşturan düşünce ve duygu yumağının, bizzat şâiri tarafından yaşanıyor olmasıdır."

Prof. Dr. Ömer Okumuş ve Doç. Dr. Muhsin Kalkışım'ın beraber hazırladığı 'Klasik Türk Şiirinde Hazret-i İsa Mazmunu' makalesi de Yağmur'un sayfaları arasında yer alıyor. Konuya ilgili akademisyenler için de önemli bilgiler içeren makalede, Hz. İsa'nın özelliklerinin divan edebiyatında kullanılışı örnekleriyle sınıflandırılıyor. Abdullah Aymaz, 1950'lerde tanıştığı Risale-i Nurları Arapçaya tercüme eden İhsan Kasım Salihi'nin yaşadıklarını aktarıyor. Tahir Taner, Süleyman Hilmi Tunahan'ın hayatının önemli satırbaşlarını anlatırken, Cihan Okuyucu da 'Tahran'dan Tebriz'e başlıklı seyahat notlarını derginin okurlarıyla paylaşıyor.