Cemaatle Namazın Hangi Safındayız?
Genç adam, görevi icabı başka bir ülkeye gitmek zorundadır. Yolculuğunu uçakla yapacağından içini namazlarını cemaatle kılamama korkusu sarar. O ana değin cemaatsiz kıldığı namazlar, iki elin parmağını geçmemiştir. İlk işi, uçakta topluca namaz kılınmasına müsaade edilip edilmediğini sormak olur. Aksi takdirde gitmemeye karar verir. Hassas bir mü'min için namazı dosdoğru kılmanın her şeyden önemli olduğunu bilir. Uçakta beraberce namaz kılmanın faziletinden mahrum kalmaktan korkan bu genç adam ise namazın cemaatle taçlandırıldığında 27 kat daha sevap olduğunu kavramıştır. İş yoğunluğundan vakit namazlarını kılmakta bile zorlanan bizler, acaba toplu namaz kılmanın kıymetinin farkında mıyız? Birçoğumuz bu hikâyeyi okuduğunda, cemaatle namaz hususunda bahane üretebilir. Oysa sürekli kullandığımız 'ama'lar bir kenara bırakılıp bu konuya daha fazla ehemmiyet verilebilir.
Topluca kılınan her namaz, aynı zamanda birlik ve beraberliğe katkı sağlar. Toplu eda edilen namazın 27 kat fazla sevap kazandıracağını bizzat Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) müjdeler. Sevabımızı artırmak elimizdeyken, ihmalkârlığımız neden dersiniz. Şeytan nasıl bizi namaz kılmaktan alıkoymaya çalışıyorsa aynı çabayı, cemaate katılmamamız için de gösterir. Örneğin çoğumuz öğle ezanı okunurken, dükkânımızı kapatıp camiye gitmek yerine 'daha sonra kendim kılarım' deriz. Ya da yoldan geçerken ezanı duysak da 'evde kılarım' düşüncesiyle yönümüzü değiştiririz. Oysa Peygamberimiz Bedir savaşında dahi namazını sahabelerle birlikte kılmış. Ve "Yatsı namazı ile sabah namazının faziletini bilselerdi, emekleyerek de olsa bu namazları cemaatle kılmaya gelirlerdi." diyerek ümmetini ikaz etmiştir.
Beş vakit namazın birlikte eda edilmesi, erkekler için Hanefi ve Mâliki mezheplerinde 'sünnet-i müekkede', Şâfi mezhebinde ise 'farz-ı kifâye' olarak kabul edilir. Sünnet-i müekkede, Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) devamlı olarak işleyip nadiren terk ettiği amelleri anlamına gelir. Allah Resûlü'nün hayatı boyunca cemaate namaz kıldırması, hastalandığında da namazını yalnız başına değil de Hz. Ebû Bekir'in arkasında kılması çoğu zaman ihmal ettiğimiz ibadet şeklinin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Toplu namazın değerini yine Efendimiz'in bir hadisinde açıkça görürüz: "Üç kişi bir köyde veya sahrada bulunur ve cemaatle namaz kılınmazsa, şeytan onlara hâkim olur. Öyleyse cemaatten ayrılma. Çünkü sürüden ayrılanı kurt yer."
Fethullah Gülen Hocaefendi de bu hususta şöyle der: "Bir iş, duygu ve düşüncede aynı değerleri paylaşan bir topluluk hâlinde edâ edildiği takdirde, iştirak-ı âmâl-i uhreviye düsturundan hareketle, o insanların her bir ferdi bu amelden kazanılan sevaptan hissedar olur." Konunun ehemmiyetini idrak etmemiz hayatımıza tatbik etmemiz de kolaylaşır. Yatsı namazı vaktinde televizyonu kapatıp camiye gidebilme alışkanlığını oturttuğumuzda yalnız kıldığımız namazlarımızda bir eksiklik hissederiz.
Cemaat denildiğinde sadece camiye gidip kıldığımız namazları düşünmemek gerekiyor. Eşimiz ve çocuklarımızla birlikte kıldığımız namazlar da aynı hükümdedir. Böylece ailemize de toplu namaz bilincini aşılayabiliriz. Ayrıca kadınların da cemaatle namaz hususunda hassas davranmaları ve bulundukları ortam uygunsa iştirak etmeleri tavsiye edilir. Çünkü birlikte eda edilen namazın feyzinden kadın-erkek herkes istifade eder. Medine'de Kıbleteyn Mescidi'nde kıblenin değiştiği vakit Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) arkasında namaz kılanların isimleri tek tek kayıtlı olup bunların yarıya yakınının kadınlar olduğu görülür. Yine aynı şekilde Hz. Ömer'in cuma namazı hutbesinde yaptığı bir yanlışı bir hanım sahabenin düzelttiği tüm kaynaklarda yer alır. Kadınların camiye gitmeleri bilgi edinme, dinî duyguların tatmini ve geliştirilmesi bakımından da fayda sağlar.
Vakit namazlarındaki cemaati kaçırdığımızda da eğer cami veya mescitte birkaç kişi varsa onlara birlikte kılmayı teklif edebiliriz. Zira bir kenara çekilip yalnız başına eda edilen namaz hem bizi hem de çevremizdeki kişileri sevaptan mahrum bırakabilir. Birlikte kılınan namazı ahir zamanın fitne ve şer dalgalarına karşı bir siper olarak düşünebiliriz. Nitekim ferdî yapılan ibadete nazaran toplu yapılan ibadette yanlış yapma oranı daha düşüktür. Bu noktada Fethullah Gülen Hocaefendi'nin şu tespiti bizim için düşündürücü ve teşvik edici olmalı: "Hayatınızda cemaatsiz, münferit kaç namaz kıldınız? Ondan fazla ise söylemeyin onu, Allah'a (celle celâlühû) karşı ayıptır. O on vakit de ya yolda, ya havaalanında ya da uçakta yani cemaate imkân bulamadığınız yerlerde olmalı." Zaten fıkhî açıdan da ancak şu durumlar toplu namaza özür kabul edilir: Aşırı yağmur, şiddetli rüzgâr, şiddetli sıcak ve soğuk, canına veya malına saldıracak düşman korkusu, havanın çok karanlık olması, fakir borçlunun yakalanıp hapsedilmekten korkması. Ayrıca a'mâ, yürüyemeyen felçli, bir ayağı kesik, sefer halindeki yolcu, yerine bırakacak kimse bulunmayan hasta bakıcı, abdesti sıkışık olan kişilerde mazur cemaate katılmayabilir.
- tarihinde hazırlandı.