Bilal Ercan'dan 'Gülen' Türküleri

Türküseverlerin "Türkü Beyi" diye tanıdığı Bilal Ercan'ın, sözlerinin tamamı Fethullah Gülen'e ait olan türkü albümü müzik marketlerde yerini aldı.

300'ün üzerinde beste sahibi Türk halk müziği sanatçısı ve uzmanı Ercan, aynı zamanda elektronik gitara benzeyen ve ayakta çalmayı kolaylaştıran bir bağlama tasarlamış. Gülen'in 12 şiirini Erzurum'dan Elazığ'a, semadan semaha kadar Anadolu'nun bünyesinde bulundurduğu farklı türkü formatlarında besteleyen ve seslendiren Ercan, şiirlerin zaten Anadolu'ya has folklorik öğeler barındırdığını dolayısıyla bestelemekte zorlanmadığını, anlatıyor. Gülen'i şiirleriyle tanıdığını dile getiren Ercan, şiirlerinde Gülen'in ozanlık yönünü hissettiğini söylüyor.

Bilal ErcanFethullah Gülen'in 12 şiirini türkü formatında besteleyen ve seslendiren Bilal Ercan'ın 'Sarsıntı' ismini taşıyan türkü albümü birkaç hafta önce piyasaya çıktı. Anadolu coğrafyasında semadan, semaha, Elazığ'dan Sivas yöresine kadar, farklı tarzlarda 12 ayrı bestenin yer aldığı albüm Türk halk müziği sanatçısı Bilal Ercan imzasını taşıyor. Ercan'ın 'Sarsıntı' ismini taşıyan türkü albümü birkaç hafta önce piyasaya çıktı. 12 parçanın tamamının sözleri Fethullah Gülen'in Kırık Mızrap kitabında yer alan şiirlerinden oluşuyor. Ercan, prodüktörlüğünü Yusuf Kulaksız'ın yaptığı albümdeki parçaları, piyasaya çıkmadan önce dinleyen müzisyen dostlarının şiirlerin çok güzel olduğunu söyleyip, ozanının kim olduğunu kendisine sorduklarını anlatıyor. Gülen'in şiirlerinde Anadolu'ya has ozanlık havasını sezdiğini ifade eden Ercan, beste yaparken zorlanmadığını; çünkü her şiirin kendi içerisinde bestesinin olduğunu, bunun da kendisini yönlendirdiğini söylüyor.

Bestelerin hepsi size ait, sözler ise Fethullah Gülen'in; böyle bir albüm hazırlama fikri nereden çıktı?

Bu albüm Dünya Radyo Genel Müdürü Yusuf Kulaksız'ın projesi. Bu projesinden bahsettiğinde herkes, bu işi benim yapabileceğimi söylemiş. çünkü türkü formatında bir albüm düşünüyormuş. Nitekim bir araya geldik, konuştuk ve projesi benim de çok hoşuma gitti ve beni heyecanlandırdı. Bu çalışmadan önce Fethullah Gülen'i biliyordum; ama her vatandaş kadar tanıyordum. Onu şiir kitabıyla tanıdım. Şiir tekniğinde halk edebiyatı öğeleri var. Yani türkü yapılması çok kolay oldu. Zaten şiirler kendi bestesini içinde barındırıyor. Ben sadece yakaladım ve çıkardım.

Albümde yer alan eserlerin hepsinin ayrı bir tarzı var. Yörelere göre değişen melodiler kullanmışsınız...

Evet doğru tespit etmişsiniz. Bu albümün içinde bütün Anadolu'nun olmasını istedik. Bu sebeple de Elazığ'dan Erzurum'a, semahtan semaya kadar Anadolu'nun bünyesinde bulundurduğu bütün unsurları barındıracak besteler yaptım.

Bestelediğiniz şiirleri siz mi seçtiniz?

Proje bana sunulduğunda Kırık Mızrap kitabı verildi bana. İçinden şiirleri ben seçtim. İlk okuduğum şiiri "Onun yolunda" idi. O anda melodisi çıktı. Şiir size yazdırıyor zaten. Bence kaliteli şiir kendi içinde bestesini barındırır. Yalnız, kitapta bazı şiirler var ki türkü formatında sunmak oldukça zor. Türkü formatında bestelemek için hece ve kafiyesi ile türkü formatına uyması gerekiyor. Bazı şiirleri bestelemeye benim bile gücüm yetmedi. Daha çok folklorik özelliklere uygun olabilecek şiirleri seçtim. Bazısını Elazığ, bazısını Sivas; Doğu Anadolu yöresine göre besteledim. Bestelerken beni etkileyen, şiirlerin kendisi oldu. İçlerinde kendi melodilerini bulunduruyor zaten. Beste yapmak zordur. Bu sebeple defalarca şiirleri okudum. Farklı bir tını yakalama konusunda şiirlerin yönlendirmesi sebebiyle rahattım. Beste aşamasından sonra okuma boyutunda zorlanmadım, bu bizim profesyonel mesleğimiz. Şiirleri seslendirirken de bestenin yöresine has telaffuzlar yaptım.

Fethullah Gülen'i bu çalışmadan önce tanıyor muydunuz?

Ortalama bir vatandaş kadar tanıyordum. Ama önyargılarım yoktu. Gülen'i şiirlerini okuyarak tanıdım ve şiirlerinde onun ozanlık tarafını hissettim. Ozan ruhu taşıyor içinde. Bestelediğim şiirlerini albüm hazırlığı aşamasında, arkadaş meclislerinde, bazı yerlerde çalıp söylemiştim; dinleyenler bana "Bu sözler hangi ozanın?" dedi. çok kişi bu soruyu bana sordu. Sözlerinin Fethullah Gülen'e ait olduğunu duyunca şaşırdılar ve Gülen'in bu yönünü bilmediklerini söylediler. Albümü dinleyenlerden çok olumlu tepkiler aldım.

Size niye 'türkü beyi' diyorlar?

Beni tanıyan ve sevenlerin söylediği bir lakap. Yaşamımda sahip olduğum şeyleri düzgün ve beyefendice yapmaya çalışıyorum. Sağ olsun dostlarım bana "türkü beyi" diyorlar. Selam verirken bu şekilde hitap ediyorlar.

Türk halk kültürü ve müziği uzmanısınız ve aynı zamanda elektronik gitar tarzında ayakta çalınabilen bir bağlama tasarımınız var. "Dede" adını verdiğiniz bu bağlamanın özelliği nedir?

Benim şu ana kadar yayınlanmış 300 civarında bestem var. Bu albümde de 35 günde 12 beste yaptım. 35 gün çok kısa bir süre gibi ama o kadar güzel bir ekiple ve planlı bir şekilde çalıştım ki bu süre uzun bile geldi. Türk halk dansları hocalığı yapıyorum ve yıllarımı buna verdim. Tasarladığım bağlamaya gelince; eserleri ayakta okumayı tercih ediyorum. Kendimi böyle alıştırmış olmalıyım, oturarak söyleyemiyorum. 90'lı yıllara kadar da ben ayakta söyledim, sazlar arkada çaldılar. Ama ben kendim çalmak istiyordum. Bağlamanın "tekne" denilen alt kısmı beni, ayakta çalmayı zorluyordu. Ben de alt kısmındaki tekneyi kestim. 1992'de bunu daha da geliştirerek tek parça kütükten sahneye yönelik bir saz yaptım. Sazın adını "dede" koydum. Dedelikte bağlama önemlidir. Tasarımım endüstriyel tasarım olarak onay aldı. "Bu sazı bağlamaya rakip mi yaptın?" diyorlar. Ben bağlamanın sahneye yönelik farklı bir versiyonunu geliştirdim. Bağlama kendi başına bir saz, bu ise bir versiyonu. Bağlamanın akustik sesi ile aynı. Saf bağlamanın sesi en temizi zaten. Doğal sese en yakın versiyonu bu.

Albümün ismi neden "sarsıntı"?

Albümün isminin ne olması gerektiği hakkında çok konuştuk. Ortak mutabakatımız albümün içindeki parçalardan birisinin ismi olan "sarsıntı" oldu. Her dinleyici sarsıntı denildiğinde bir mana çıkaracaktır. Bu albümün neleri sarsacağını zaman gösterecektir. Biz bu albümle insanlara el uzattık, hoşgörüye çağırıyoruz. (Gülizar Baki)