"Bizde Şarkıcılar, Kulaktan Çok Göze Hitap Ediyor"

Yakında 10 şarkıdan oluşan 'best of' bir albümü çıkacak olan sanatçı, albümde yer alacak parçaları internet üzerinden hayranlarının belirlediğini söylüyor. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Türkçe Olimpiyatları'nı da yakından takip eden Yaşar, öğrencilerin kendisini çok etkilediğini ifade ediyor.

Yaşar'ı müzikseverler romantik güzel şarkılarından tanır, ancak onun bir şiir sevdalısı, edebiyat meraklısı olduğunu pek az kimse bilir. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü'nde okurken bir yandan geçimini sağlamak için gitar çalar. Bu sırada şiire merak salan sanatçının 'doktor ayağına' gelir. Attila İlhan'la tanışan ve onun şiirlerini besteleyen Yaşar'ın edebiyatla ilişkisi her geçen yıl biraz daha artar. Cemal Süreya Kültür Vakfı'nın kurucularından olan Yaşar, bir de şiir kitabı çıkarır.

Son yıllarda hep 'anlamsız sözler yığını' olmakla eleştirilen pop müziğine 'şiirsel temalar' yükleyen Yaşar, bu özelliğini kendisine bir çıkış noktası olarak belirlemiş. Sanatçı, eski şarkılarının bugün bile tazeliğini korumasını buna bağlıyor. Yakında 10 şarkıdan oluşan 'best of' bir albümü çıkacak olan sanatçı, albümde yer alacak parçaları internet üzerinden hayranlarının belirlediğini söylüyor. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Türkçe Olimpiyatları'nı da yakından takip eden Yaşar, öğrencilerin kendisini çok etkilediğini ifade ediyor. Yaşar'la yeni albümü, şiir anlayışı, pop müzikteki yozlaşma ve Türkçe Olimpiyatları üzerine konuştuk.

Bünyamin Köseli: Şarkı sözleriniz size ait, şiir kitabınız var. Üniversite mezunu, yüksek lisans diplomalı bir şarkıcı, bir sanatçı portresi öne çıkıyor. Buna pek alışık değiliz...

Yaşar: Türkiye'de sanatçı kavramı maalesef kirletiliyor. Ben gerçek sanatçı kavramına yaklaşmaya çalışıyorum. Doğru ve güzel olana yani. Bizde ses sanatçıları kulaktan çok göze hitap ediyor. Ses sanatçısı dinlenilmesi gerekirken fiziğiyle, saçıyla, makyajıyla ön plana çıkıyor. Müzikal altyapısı olmadığı için görüntüden kurtarmaya çalışıyor. Temel yanlışlık burada. Kişilik ikinci plana itiliyor. Bu durum bir süre sonra çevrenizdeki insanlara karşı 'güven' problemi duymanıza neden oluyor.

Bünyamin Köseli: Yaşar'ın sevilmesinde 'Divane' albümündeki şarkıların çok önemli payı var. Bu ilk albümün o yıllarda çok popüler olması ilerleyen yıllardaki albüm çalışmalarını olumsuz yönde etkiledi mi?

Yaşar: Tabii benim için zor oldu. İlk atılan ok hedefini bulduysa sanatçıya çok iş düşüyor. Çünkü önünüzde uzun bir müzik kariyeriniz var. Benim sonraki albümlerim hep 'Divane' ile karşılaştırıldı. Ben bunun zorluğunu bugün bile yaşıyorum. Geçmiş on iki yılıma baktığımda bazı parçalar konserlere gelen hayranlarımın aklından çıkmamış. Özellikle Divane'deki parçalar hiç unutulmamış.

Bünyamin Köseli: 90'lı yıllar pop müzik açısından verimli yıllardı. Şimdilerde ise bu verimlilik, yerini kulakları tırmalayan bir sıradanlığa bıraktığı gerekçesiyle hep eleştiriliyor. Siz bu olumsuz atmosferden sıyrılmak için neler yapıyorsunuz?

Yaşar: Bütün dünyada bir müzik türü en fazla on yıl popülerliğini korur. Onun için hep 1970'lerde rock müzik, 1980'lerde adına 80'ler dediğimiz müzik, 1990'larda da pop müzik modaydı deriz Yani on yıl aralıklarla müziğin şekli değişiyor. Tekrar 90'lı yılların pop müziğini yakalamak çok zor. Bu bir hayaldir ancak. Böyle bir arayışa girmek yanlış olur. En doğrusu en sevdiğin ve en iyi şekilde yapabileceğin müziği yapmaktır. Ben hep akustik ve grup müziğinden yana oldum, bu benim için değişmeyecek, farklı bir arayışa girmeyeceğim.

Bünyamin Köseli: Best of bir albüm Yaşar için erken değil mi?

Yaşar: Aslında bu albüm tam olarak best of sayılmaz. Çünkü ilk üç albümümden parçalar kullandım. İnternet sitemde yaptığım bir anket sonrasında karar verdim okuyacağım on parçaya. Bu on parçanın söz ve müziği bana ait. Albümdeki şarkıları akustik olarak yorumluyoruz. Albümde Divane, Bir Tanem ve Acıtmıyor Sevdan gibi dillere dolanan parçalar var. Biz bu parçaların hepsini yeniden yorumladık. Parçaların tonları ilk hallerinden çok farklı.

"Türkçe Olimpiyatları'nı İzledim, Öğrenciler Muhteşemdi"

Bünyamin Köseli: Yaşar'ın şiire olan merakını biliyoruz. Nereden geliyor bu merak? Attila İlhan, Cemal Süreya ve Edip Cansever ismi dilinizden hiç düşmüyor…

Yaşar: Ben şiire ÖSS'ye hazırlandığım yıllarda merak sardım. Ahmet Haşim'i tanıdım önce ve daha sonra Garip Akımı'na merak saldım. Orhan Veli ve Oktay Rıfat'ın şiirlerini unutamam mesela. Attila İlhan'la tanışmış olmayı kendi adıma büyük bahtiyarlık sayarım. Bazı şiirlerini bestelemek ise benim için büyük bir onurdu. Türkiye'de şiir hep ikinci, üçüncü sıralarda kalıyor. Hâlbuki toplumsal olaylarda çok büyük bir yön vericidir şiir. Siyasete, sanata, politikaya çok fazla müdahaleleri olan bir sanattır.

Bünyamin Köseli: Geçtiğimiz günlerde Türkçe Olimpiyatları çerçevesinde İstanbul'a gelen yabancı öğrenciler, şarkı ve şiir alanında yarıştılar. Şiire meraklı bir sanatçı olarak onları izlerken neler hissetiniz?

Yaşar: Çok muhteşem bir organizasyondu. Bu okullarda çok iyi bir nesil yetişiyor. Olimpiyatlar bunun en büyük göstergesi aslında. Türkçenin dünya dili olması açısından verilen bu emekler, gerçekten takdire değer. Öğrencilerin Türkçe şarkılar okuması bana çok sempatik geldi ve çok duygulandım. Özellikle Uzakdoğu'dan gelen öğrenciler hem çok sevimli hem de çok başarılıydı. Buradan kalkıp binlerce kilometre uzağa giden öğretmenler Türkçe sevdalısı olmasa böyle bir fedakarlık sergileyemezler.