Gök Kubbede Hoş Bir Sadâ Yankılandı, Bekâya Doğru
Hatipoğlu'nu, günümüzün Dede Efendisi diye niteleyenler veya Itri ile kıyaslayanlar var. "Mûsıkîde doğru, zevk–i selim ile bulunur." sözünü düstûr edinmiş olan Ahmet Hatipoğlu'nun sanatkâr olarak en büyük vasıflarından biri, katı kurallara takılmadan "güzel" olan sanatın tâkipçisi ve uygulayıcısı olmasıdır.
Geçtiğimiz hafta sonu, Fon Müzik'in organize ettiği, Ahmet Hatipoğlu Türk Müziği Topluluğu'nun İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Salonu'nda şef Ahmet Hatipoğlu yönetiminde verdikleri konser, İstanbullu mûsıkîseverlerin gönül tellerini titretti. Gazi Üniversitesi Türk Müziği Topluluğu'ndan yetişmiş 30 kişilik özel bir gruptan oluşan ve Muzaffer Şenduran'ın genel yönetmenliğinde 2000 yılında kurulan topluluk, konserinde tasavvuf mûsıkîmizin temcîd–münâcat, na't, tesbih, kasîde, zikir gibi formlardaki nâdide örneklerinin yanı sıra güftesi Fethullah Gülen'e âit olan dînî ve din dışı eserlere yer verdi.
Konserin birinci bölümü, Ramazan ayının gelişini kutlamak üzere söylenmesi âdet olan 'Merhabâ yâ Merhaba' güfteli Sabâ Ramazan İlâhisi ile başladı. Ahmet Hatipoğlu'nun bizzat icrâ ettiği Sabâ Temcîd'in ardından Sabâ makâmındaki ilâhilere geçildi. Tâhir makâmındaki tesbih ve Kâdirî devrânını tâkip eden hicaz Selamlaşma ve Salavât ile devâm eden bölümde gerdâniye, nevâ, uşşâk, hicaz makâmında, güfteleri Ümmî Sinan, Lûtfî, Seyyid Nesîmî, Yûnus Emre ve Ken'an Rifâî Hazretleri'ne âit ilâhilere yer verildi. Hicâz makâmına bestesi Kutbi Nâyi Osman Dede'ye âit Hicâz Âyin'i Şerifi'nin III. Selâmı'nın bir bölümüyle devam edildi. Konserin birinci bölümü yine hicâz makâmındaki ilâhilerle son buldu. Bu bölümdeki Fethullah Gülen'e âit,
"Doğdu mâh–ı Hüdâ ufk–ı beşerde bu gece
Güller açıldı, lâle misâl yerde bu gece
Sarsıldı baştan başa o gün eyyâm–ı tâğût
Semâlar sır verdi arza, seherde bu gece
Çınladı bütün cihân, bir ulvî beşâretle
Gün doğdu dermân ulaştı her derde bu gece
Lütûflar esti öteden, engin ve derinden
Duyuldu nefha–i üns perde perde bu gece."
güfteli kasîde, Ahmet Hatipoğlu tasarımı ile kasîdehan Hâfız Fâtih Koca tarafından icrâ edildi.
Konserin ikinci bölümünde, bestesi Ahmet Hatipoğlu, güftesi Fethullah Gülen'e âit, dînî ve lâdînî kürdîlihicazkâr makâmındaki "Hiç Eskimeyen", acem–kürdî makâmındaki "Millet Rûhu", mâhur makâmındaki "Akıncı Türküsü", gerdâniye makâmındaki "Işık Adam" ve hicaz zirgüle makâmındaki (Na't) "Mübtelâ–yı Mihnet–i Mâsivâyım Efendim!" eserlerinin ardından, bestelerin tamâmı Ahmet Hatipoğlu'na âit hicâz zirgüle Duâ, segâh Esmâ Tezkiri, hüzzâm "Sâlik Merâtip Kat Eder", segâh Tezkîr ve uşşâk Esmâ Zikri icrâ edildi. Segâh Esmâ Tezkîri içinde Hâfız Fâtih Koca tarafından güftesi yine Fethullah Gülen'e âit olan,
Derd–i isyâna mübtelâyım yâ Resûlallah
Kapında bir baht–ı karayım yâ Resûllah
Umardım her cemâl–i pâkinden tecellîler
Bak şimdi, firâka ayrılığa sezâyım yâ Resûlallah."
dörtlüğü ile başlayan şiir, kâside formunda seslendirildi.
Her konserinde yeni bir anlayış ile, yeni ve bunun yanında duyulmamış klâsik eserlere yer vermeye özen gösteren Ahmet Hatipoğlu, genç müzisyenlerden teşkil olunan ve kendi adını taşıyan topluluk ile İstanbul'un bir mayıs akşamını billûr bir hâtıra şekline dönüştürdü.
Kırık Mızrap Tasavvuf Ağırlıklı
Hatipoğlu, Fethullah Gülen'e ait Kırık Mızrap adlı şiir kitabındaki şiirlerin daha çok tasavvuf ağırlıklı olduğunu söylüyor: "Fethullah Gülen'in dini vasıftaki şiirleri 'Kırık Mızrap'ta parmakla gösterilecek kadar az. Yoğun tassavufi içerikli veya naat anlamında şiirler var; ama bunlar çoğunlukta değil. Tefekkür dolu şiirler hemen hepsi ve daha çok şarkı tarzına yakın. Anlayış ve üslup açısından da tasavvuf ve şarkı arasında yeni tarz. Ben çalışmamda tassavufi içerikli bir naatı vardı; Hz. Peygamber'e yazılmış. Beni çok etkiledi ve bunu besteledim. Yine iki kaside de var ki bunlar da Hz. Muhammed için yazılmış ve onlarda hem okuyana hem de dinleyene ayrı bir haz veriyor.
Tasavvuf Musıkisinin Duayeni: Ahmet Hatipoğlu
Ahmet Hatipoğlu'nun 1955 yılında TRT Ankara Radyosu'na stajyer ses sanatçısı olarak girdiğinde klâsik mûsıkîmiz ve tasavvuf mûsıkîmizi lâyık olduğu seviyelere çıkarmak için başladığı mücâdelesinde verdiği emek ile, Türk mûsıkîsi, gerçek sanat vasfını her kesime hissettiren özelliğine kavuşmuştur. Ahmet Hatipoğlu, aradan geçen yarım asra yakın süre içinde gerek TRT Ankara Radyosu çatısı altında gerekse çeşitli vesîlelerle yurtiçi ve yurtdışında verdiği konserlerle, Türk mûsıkîsinin her formunun güzellik ve ölümsüzlüğünü dinleyicilerin zevkine sunmuştur.
"Mûsıkîde doğru, zevk–i selim ile bulunur." sözünü düstûr edinmiş olan Ahmet Hatipoğlu'nun sanatkâr olarak en büyük vasıflarından biri, katı kurallara, izmlere kapılmadan, şucu–bucu tavrını takınmadan "güzel" olan sanatın tâkipçisi ve uygulayıcısı olmasıdır. Dört yılı aşkın bir süre devam ettiğim solfej, nazariyat ve usûl dersleri benim için aynı zamanda, gerçek mûsıkînin nasıl keşfedileceği ve mevcut güzelliklerin nasıl muhâfaza edileceği konusunda eşsiz bir okul görevi yapmıştır.
Saklanmak, öğretilmemek, aktarılmamak ve şahsî hırs ve ihtiraslar yüzünden kimi zaman zâfiyetlere düşmüş olan mûsıkîmizi, zamânın şartlarında, kendi deyimiyle "büyük zahmetlerle" 'tahsil' eden Ahmet Hatipoğlu, biz öğrencilerine, bildiği her şeyi en saf, en duru ve en tarafsız şekilde aktarmıştır. Sayıları 300'e yaklaşan ve üç seneyi aşkın bir süredir tarafımdan yayınlanmaya hazırlanan eserlerinin tümünde çelişkisiz bir sanat anlayışı, Tevhid'i anlatan bir ifâde tarzı ve ötelerden mırıldanılan bir nağme bütünlüğü hemen göze çarpar.
Ahmet Hatipoğlu'nun eserlerinde eskimeyen bir yenilik, pırıl pırıl bir klâsik kimlik hissedersiniz. Hatipoğlu, eskimeyen eskiyi en güzel şekliyle bizlere sunarken, yeniyi de aynı ayarda ortaya çıkarmaktadır. Türkiye Yazarlar Birliği 1987 Yılın Sanatçısı Ödülü, Türkiye İş Bankası 1993 Büyük Ödülü, 1996 Dede Efendi Yılı Beste Yarışması Birinciliği gibi aldığı ödüller, onun sanatkârlığı yanında mûsıkî sanatına gösterilmesi gereken hassâsiyetin onun şahsında yansıyan ifâdeleridir. 1989 yılında bestelediği güftesi Hüseyin Fahrettin Dede'ye âit hicâz zirgüle Duâ'nın, 1990 yılında 5000 kişilik Londra Albert Hall'da icrâ edilmesinin yarattığı yankı, uluslararası ortamda ne şekilde yer almamız gerektiğini açıkça göstermektedir.
Fethullah Gülen'e Ait 15 Yeni Bestem Var
Fethullah Gülen Beyefendi'nin şiiirleri bestelenmesi son derece zorluk arzeden eserler. Çünkü, güfte vasfında değil daha çok şiir vasfında yazılmış bu eserler. Şiir olarak hayatiyet kazanan eserler. Dolaysıyla bestelemek içinde üzerinde çok çalıştım. Ama buna değdi. Müzikseverler, severek dinliyor bu besteleri. Tefekkür dolu ve hakikatten de çok nefis Fethullah Bey'in bütün şiirleri. Koskoca Yunus Emre'nin şiirlerini bestelemek zordur. Hatta Türk musıkisinde Yunus Emre şiirleri, bestelenmesi en zon şiirler arasında yer alır. Ben uzun bir süredir Fethullah Bey'in bazı şiirleri üzerinde beste çalışmaları yapıyordum. Bu çalışmalarımı kendisi duymuş, hoşuna da gitmiş. Ailemi çok iyi tanıdığından bahsederek "Büyük bir ailenin evladıdır kendileri. Üstad, benim şiirlerime teveccüh ettikten sonra ben ne diyeyim" diyerek bana iltifatlarda bulunmuş. Tabii, bu sözden sonra daha da heyacanlandım. Çalışmalarıma devam ettim. Benim hala Fethullah Gülen Beyefendi'nin üç dört şiirini bestelediğim sanılır. Ama size bir sır vereyim. Daha gün ışığına çıkmayan 'Kırık Mızrap'tan 15 adet bestelediğim şiir var.
- tarihinde hazırlandı.