Fethullah Gülen Hocaefendi Medine'yi Asr-ı Saadet ruhuyla ziyaret etti
37 yıl önce hicret ettiği Medine'de Bilal-i Habeşi Camii'nin müezzinliğini yapan Mihr Ali Süleyman Efendi'yle bu kutsal beldeyi konuştuk. Mihr Ali Hoca bize 1986'da şehre gelen Fethullah Gülen Hocaefendi'yle geçirdiği 15 günü de anlattı. "Medine'ye karşı o kadar saygı, hürmet ve nezaketi ben hayatımda görmedim."
Asırlarca Efendimiz'in (sav) gelmesini bekleyen, onun hatırına kurulan kutlu belde Medine'deyiz. Bir namaz sonrası Bab-üs Selam'ın (Selam Kapısı) hemen önünde baştan aşağı Arap kıyafetlerine bürünmüş uzun beyaz sakallı bir beyefendi selam veriyor bize. Hoşbeşten sonra onun 1977'de Türkiye'den göç eden mücavirlerden biri olduğunu öğreniyoruz. Bu ilginç tevafuklar zinciri akşamleyin de sürüyor. Katıldığımız bir programda karşımızda yine o var. Efendimiz (sav) ve Osmanlı dönemindeki Medine şehrini devasa maketler üzerinde, âdeta bizleri o yıllara götürerek anlatıyor. Biraz daha sorguladıktan sonra onun 1981'de açılan Bilal-i Habeşi Camii'nin müezzini Mihr Ali Süleyman Efendi olduğunu öğreniyoruz. Medine'de bir Türk'ün müezzinlik yapması bizi hayli şaşırtıyor. Hâliyle ertesi gün oğullarından birine ait hurma dükkânında buluşuyoruz.
Aslen Hasankaleli bir baba ve Ahlatlı bir annenin oğlu olarak Ağrı'da dünyaya gelen Mihr Ali Süleyman Efendi, sohbetimizin hemen başında 'Peygamber misafirine hizmet etmek benim için şereftir' diyor. Karşılık beklemeden binlerce, on binlerce Türk'e Medine'de mihmandarlık etmiş. Mihmandarlık ettiği isimler arasında memleketin nice idarecisi de, âlimleri de var. Ama tek tek saydığı isimler içerisinde ilgimizi en çok 1986'da Medine'ye gelen ve burada yaklaşık 15 gün kalan Fethullah Gülen Hocaefendi çekiyor.
Biz önce Mihr Ali Süleyman Efendi'nin kendi hikâyesini öğrenmek istiyoruz. "Annem babam ben ilkokula başlamadan ahirete göç ettiler." diyor. Abilerinin sayesinde Sakarya İmam Hatip'te okumuş. 1977'de de Medine'ye hicret etmiş.
-O yaşta nasıl hicret ettiniz Medine'ye?
Bu Allah'ın lûtf u keremidir.
-Hicret kararını ne zaman, nasıl aldınız?
"İmam-hatipteyken gece gündüz hep Allah Resulünü ziyaret etmek istiyordum. O zamanlar maddi imkânlar yoktu. Tek başına buralara gelmek de mümkün değildi. Allah birisini gelmem notasında musahhar etti, çok değerli bir insan. Ankara'dan. 20-25 yıl hac-umre organizasyonu yapan biriydi. Bu değerli insanla vize kuyruğunda karşılaştık. Yanımda arkadaşım Hasan'la beraber. Bize selam verdi. 'Hayrola, niye gidiyorsunuz?' dedi. O zaman bizim gibi gençler gitmezdi. Resulullah'a gideceğim, dedim. Bizi gözyaşıyla kucakladı. Size vize alacağım, dedi. Niyetim dönmemekti. Bunu kendisine söyledim. Buna da razıyım, dedi. O yıllar hacılar otobüsle giderdi. Her otobüsün yanına bir de kamyon veriyorlardı, hacıların eşyalarını taşıyan. Bir kamyonun ön koltuğuna koydu bizi. O geliş geldik Medine'ye. O muhterem insan vesile oldu gelmemize. Hatta daha sonra arkadaşım Hasan'a kızını verdi."
Mihr Ali hoca Medine'ye gelir gelmez talebelerin kaldığı bir eve yerleşir. Mücavirlerden merhum Ali Ulvi Kurucu hoca onlara sahip çıkar. Erzurumlu Hattat Mustafa Efendi'den dersler alır. 1978'de Hattat Mustafa Efendi, arkadaşı Sırrı ile birlikte onu eğitim için Şam'a gönderir. Orada İslam Medresesi'nde bir sene kadar okurlar. Suriye'nin başkentinde çıkan karışıklıklardan dolayı tekrar Medine'ye dönerler. Döner dönmez yine büyüklerinin yardımıyla ikamet kâğıdını alır. Ardından imamlığa müracaat eder. Yıl 1980'dir. 1981'de ise Bilal-i Habeşi Camii açılır. Şam'da kabrini ziyaret ettiği Peygamber müezzini yüce sahabenin adına açılan camiye müezzin olarak atanmak... Mescit biter bitmez, 'İlk ezanı sen okuyacaksın' derler ona. Müezzinlikte bugün 33 yılı geride bırakmıştır.
-Yabancı birine müezzinlik görevi veriyorlar mı bu ülkede?
Şahıs mescidiydi. Peygamber iltifatıdır. Doğrudan bir ihsan-ı ilahidir.
Kendinden bilmiyor kendisine verilenleri Mihr Ali Hoca. O yıllar 63 yaşında vefat edecek tarih hocası Şeyh Ubeydullah el Emin el Kurbi'den Medine tarihini de öğreniyor. Bu isimle tanışması da duaları neticesinde oluyor. "Allah'ım bana Medine'yi bilen birisi anlatsın diye hep dua ederdim". Bir gün bir davete katılır Mihr Ali Hoca. Medine, Mekke, Şam ulemasının olduğu yaklaşık 500-600 kişilik bir davet. Orada Şeyh Ubeydullah'ı görür. "Bir baktım Medine'yi anlatıyor ama Asr-ı Saadet'e götürüyor bizi. Tam aradığım zat dedim. Peygamberimiz'i (sav) anlatıyor ama baldan tatlı anlatıyor." Toplantıdan sonra 'Hocam sizden istifade etmek istiyorum' der kendisine. Kabul edilir bu isteği. Tatbikatlı dersler alır ondan. Medine'yi karış karış gezerler mesela. Sonraki yıllar Medine Tarihi Araştırmalar Bölümünü kuracaktır Şeyh Ubeydullah. Maketler hazırlayacaktır. 1991'de başlar bu araştırmaları ve 1997'de tamamlanır. Bugün bu çalışmalarla oluşturulan maketler bir müzede ziyaretçilere hizmet veriyor. Gerçekten de bu maketler sayesinde Efendimiz (sav) dönemini çok daha iyi anlıyorsunuz. Osmanlı dönemi Medine şehrindeki hayat da bu maketler sayesinde zihninize daha iyi yerleşiyor. Mihr Ali Hoca da vakit buldukça bu maketler üzerinden şehri anlatıyor gelen Türk hacılara.
Biz ondan Ali Ulvi Kurucu'yu da anlatmasını istiyoruz. "Manevi babamızdı. Gelen Müslümanlara bağrını açan bir insandı. Hizmeti severdi. İslam'ın ikinci bir Akif'iydi." diyor. Sohbetlerinde devamlı Peygamberimiz'i (sav) anlatırmış Ali Ulvi Kurucu. Medine mücavirlerini, Medine edebini anlatırmış. Bu ruhla yaşamış. O, sahip çıktığı Mihr Ali Hoca'yı hem okutmuş hem de evlendirmiş. Mücavir Mercanlı Ali Osman Coşkun'un kızı ile 1980'de izdivaç etmiş Mihr Ali Hoca. "Kendisine, çocuklarına, nesline dua ediyorum."
33 senedir Bilal-i Habeşi Camii'nde müezzinlik yapıyor. 18 sene beş vakit ezan okudu. Sonra bir müezzin daha verdiler. Şu an üç vakit okuyor. Sabah, ikindi ve akşam. Diğer vakitleri Harem'de değerlendiriyor.
Sonra bize Medine halkının güzel bir özelliğini anlatıyor. "Medine yerlisi hacda ve umrede Peygamberimiz'in misafirleri mağdur olmasın diye (bilhassa hacda) her gün namaz kıldıkları Mescid-i Nebevi'ye gitmezler." diyor.
-Medine halkını bize biraz daha anlatabilir misiniz?
Çok değerli, çok kıymetli, çok misafirperverdirler. Şunu söylemekte fayda vardır: Gelen hacımıza otelde kartlar veriliyor. Oradan haremi bulamayan bir hacı Medine halkı hakkında ahkâm kesmesin. Konuşmasın. Dükkânlarda Pakistanlısı, Afgan'ı, Türk'ü, Mısırlısı ticaret yapıyor. Onlar Medine halkı değil. Onlarla Medine kıyas edilemez. Medine size kasemle söylüyorum ki Ensar ruhunu devam ettiriyor. Asr-ı Saadet ruhu Medine'de mevcuttur.
-Gelen hacılara başka ne tavsiye edersiniz?
Hacılar vaktini çarşıda pazarda öldürmesin. Vakitlerinin mümkünse yüzde 99'unu Resulullah'ın camisinde değerlendirsinler. Nereye geldiklerini bilsinler. Şu an geldiğim yer Resulullah'ın camisidir diyecek hacı. Burası, Resulullah'ın 10 sene imamlık yaptığı, bütün dünyaya İslam ilminin fışkırdığı yerdir diyecek. Kâinatın Efendisi'ne vahiy gelen yerdeyiz diyecek. Dünyanın bütün camilerinde ne deniyor; 'Allah'ım şu cami cemaatinin duasını Medine'de, Mekke'de, Kâbe'de yapılan dualara ilhak eyle'. Medine ve Mekke duanın membaı, merkezidir. Güzeller güzeli Sultanın yanında güzelleşmezsek nerede güzelleşeceğiz? Burada duamız kabul edilmezse nerede kabul edilecek? Buraya gelen bu ruhu almalı. Döndükten sonra da hâl ve hareketimizi biraz değiştirmeliyiz.
-Hacıları buraya getiren turların hizmetlerini yeterli buluyor musunuz?
Turlarla işim yoktur. Ama Medine'yi hacımıza tanıtırken o Asr-ı Saadet ruhuyla tanıtmak gerek. Hizmet veren turlara Medine-Mekke ruhuna layık elemanlar çalıştırmalarını tavsiye ederim.
-Siz Medine hakkında bir de kitap hazırladınız? Bu kitabı ne kadar sürede bitirdiniz?
Dört senede. Bu kitapta 180 fotoğraf var. Karış karış gezdik Medine'yi. Gezdiğim yerleri albüm şeklinde ele aldım. Efendimiz'in (sav) oturduğu, gezdiği yerler, kuyular, mescitler, Osmanlı eserleri bu kitapta mevcut. Önsözü Ali Ulvi Kurucu hocamız yazdı. Vefatından birkaç ay önceydi.
-Osmanlılar zamanındaki Medine hakkında neler söylemek istersiniz?
Osmanlılar şehre çok büyük önem verdi. Efendimiz (sav) döneminden kalan her şeyi tamir ettiler. Mescid-i Nebevi'yi genişlettiler. Kısaca Efendimiz'in (sav) kutsal beldesine maddi ve manevi bütün imkânlarını seferber ettiler. En bariz eserlerinden biri de Hicaz Demiryolu'dur. Osmanlı padişahlarının isimleri Babüsselam'ın girişinde yazılıdır. Saygıdan içeriye yazmamışlar. Peygamber'in eşiğine yazdırmışlar.
-Efendimiz'i (sav) selamlama nasıl olmalıdır?
Onu (sav) selamlama adabı İmam Malik hocamızın buyurduğu gibi; Allah'ın huzuruna durdun, nasıl tertemiz elbiseni giyiyorsun, koku sürünüyorsun, namazında tadil-i erkanına uyuyorsun, aynen onun gibi Rahmet Peygamberi'ni (sav) ziyaret ederken de edebe aykırı olmamak için onun hayatını göz önüne getirmen lazım. Bizim için neler yaptı? Şu an kimin yanındayız; Rahmet Peygamberi'nin (sav), Hâtem-ül Enbiyâ'nın. Peygamberimiz'i ziyaret ederken kemal-i edeple durup, kimseye zahmet vermeden, nereyi boş bulursan, tenha yerden selamlamak lazım. Ayakkabı elde selamlama olmaz; haşa. Ayakkabıyı belli bir yerde bırakacağız. O (sav) doğrudan doğruya selamımızı alıyor. Selam verirken o ruhla, kemal-i edeple duracaksın, hürmetle, saygıyla, evsafını düşünerek. Selamlayıp, âlem-i İslam için dua taep etmek, kardeşlerimizin selamlarını iletmek, yine kemal-i edeple huzurundan ayrılmak lazım.
-Türk hacılarına buraya gelmeden önce bir hazırlık yapmalarını tavsiye eder misiniz?
Endonezyalı hacılar gelmeden önce 6 ay ders alıyor. O hacılara melek hacılar deniyor. Diploma veriliyor onlara. Saygı ve hürmette o hacılara kimse yetişemez. Kutsal beldeye gelmeden önce hacılarımız bu terbiyeyi öğrenip gelmeli.
-Türkiye'den gelen birçok insana mihmandarlık yaptınız. Anılarınızı bizimle paylaşabilir misiniz?
Devlet ricalinden, bakanlardan, milletvekillerinden birçoğuna buraları gezdirmek nasip oldu.
-Merhum Turgut Özal'la karşılaştınız mı?
Merhum Özal'la selamlaştık, Babüsselam'ın önünde. Mahşer gibi bir cemaat toplanmıştı. İki eliyle herkesi selamladı. Tren istasyonunun o zaman yıkık bir görüntüsü vardı. Tamirini talep etti. Kabul edildi. Ehl-i Medine diyor ki, Türkiye bir Osmanlı dönemi yaşadıysa Özal döneminde yaşadı. Bu lezzeti verdi. Allah gani gani rahmet eylesin. Gelen herkese bağrımız açıktır. Herkes Peygamber misafiridir. Hiç kimseyi ayırt etmem.
-Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi de geldi. Onunla ilgili anılarınız var mı?
1986'da geldi buraya. 15 gün Medine'de beraber olduk. Medine'yi karış karış gezdi. Medine'ye karşı o kadar saygı, o kadar hürmet, o kadar nezaket hayatımda görmedim. Medine'de Asr-ı Saadet ruhuyla gezdi. Kemal-i edeple, Peygamberimiz'i (sav) gözyaşıyla ziyaret etti. Hatta şöyle demişti bana; "Allah Resulü bana sorarsa ne diye geldin diye, ben firar ettim geldim diyeceğim." Layık göremiyordu kendisini. Gerçek ilmiyle amil olan, bir peygamber vârisi olarak gördüm ben Hocaefendi'yi. Kendisini Allah için seviyorum. Uhud'a gidişimiz, her tarafa gidişimiz. Ben ders aldım onun hâlinden. Haddim değil anlatmak.
-15 gün boyunca onunla yaşadığınız başka anılarınız var mı?
Peygamberimiz'i (sav) ziyareti, Uhud'u ziyareti beni mest etti. Lisan-ı hâliyle aynelyakin görür gibi ziyaret etti. Sonra buradaki ulemayla görüştü, son derece saygı, hürmet. Kendisini en ufak bir talebe kabul eder gibi ziyaret etti. Mesela Şeyh Muhammed Zekeriya Hazretleri'ni ziyareti. Elini öptü. 'Ah' dedi. 'Keşke bu zatın yanında kalsam'. Bu zat Rus istilasından buraya hicret eden biriydi. 100 yaşında vefat etti. Sonra Ömer Kirazoğlu Efendi. Sonra Allah rahmet eylesin merhum Ahmet Tatar Sayar Efendi'nin evinde kahvaltı yaptık. Büyüklerin yanında ter dökerdi Hocaefendi. Sonra 80 kişilik bir grupla, Medine, Şam ulemasıyla Zekeriya Bey'le Kuba'da bir kahvaltı verildi. Orada ağzını dahi açmadı hocamız; onlara hürmeten, saygıdan.
-Türkiye'de de onu seven insanlar var. O insanlara iftira var. Boykot var...
O gerçek ilmiyle amildir, o bir peygamber vârisidir. Onu bilmeyen, tanımayanlar konuşmasın. Hocaefendi belki de onların da Allah'tan mağfiretlerini istiyor. Bugünkü hükümetin yaptığı hizmetleri de bir vefa borcu olarak unutmamak lazım. Ama hizmet edenleri de unutmamak lazım. Allah, Hocaefendi'ye eğitimde bu imkânı vermiş. Bu Allah'ın bir lûtf u keremidir. Osmanlı edebi düşer yönetenlere, ulemaya karşı saygının devam etmesini isteriz onlardan. Hüsnüzan etmek üzerimize vaciptir. Maalesef herkes ateşe benzin döker gibi. Ehil olanları konuşturmak lazım. Hocaefendi, 50 senedir bu davaya gönül vermiş. Ahiret âşığıdır. Ahiret ulemasıdır. Türkiye'ye güzellikler yakışır. Düşüncelerimizi sulha yöneltelim. Bu işi idrak eden, Hocaefendi'yi bilenler konuşmuyor. Geçen Amerika'dan bir grup geldi. Müslüman olmuşlar. İçlerinden biri; 60 yaşındaki bir papazın Hocaefendi'nin hizmetlerine olan hayranlığını anlattığı bir video izlettirdi bana. O papaz orada 'Hocaefendi bana İslamiyeti sevdirdi' diyor. 'Nerdeyse Müslüman olacaktım' diyor. 'Nereye gittiysem onun talebeleri bana aynı davrandılar' diyor. 'Sofralarında haram bir şey görmedim. Sonra karşılık beklemeden yaptılar bütün bunları. Ücret istemediler' diyor. 'İslam dinini yaşayan insanlar olarak gördüm onları' diyor. Bir gayrimüslim dahi onun hizmetlerini anlatıyor, takdir ediyor.
- tarihinde hazırlandı.