"Onun Öyle Bir Derdi Yok"

Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sadi Çöğenli Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi yazarı Sırrı Yüksel Cebeci'nin sorularını cevaplandırdı. Prof. Çöğenli "Fethullah Hoca, istese başbakan bile olur. Ama onun böyle bir derdi yok" diyor.

Prof. Çöğenli'nin sorulara verdiği cevaplar aşağıda.

SC: Fethullah Gülen ile tanışıklığınızı anlatabilir misiniz?

SÇ: Fethullah Hocaefendi benden 10 yaş büyüktür. Hocaefendi'nin babası Ramiz Hoca ile dayımların evleri birbirine çok yakındı. Hocaefendi genç yaşta Erzurum'dan ayrıldı. Ancak sık sık anne ve babasını görmeye Erzurum'a gelip giderdi. Bizler de her geldiğinde yanına gider, kendisiyle sohbet ederdik. Daha sonraki yıllarda da ben kendisini İzmir'de birkaç kez ziyarete gittim.

SY: Fethullah Gülen ile ne tür konular üzerinde sohbet ederdiniz?

SÇ: Hocaefendi ile genelde ilmi konuları üzerine konuşur, kendisinden fikirler alırdık. Ben kendisine çok soru sorardım. Özellikle de o dönemin münakaşa konuları üzerindeki fikirlerini almaya çalışırdım. Okuduğumuz kitaplarda takıldığımız yerler olursu gider kendisine sorardık. Her gittiğimizde de tatmin edici cevaplar alırdık. Hocaefendi'nin müthiş bir hafızası vardı. Medreselerde okunmayan kitapların hepsini okumuştur.

SY: Fethullah Gülen'in ailesini daha yakından tanıyorsunuz. Nasıl bir ailedir?

SÇ: Babası Ramiz Hoca, köy imamıydı. Ramiz Hoca'nın en önemli özelliği ezberinde eski divan edebiyatının şiirlerinin olmasıydı. Konuşması oldukça etkiliydi. Her sözünü eski bir şairden, bilgeden alıntılar yaparak desteklerdi. Çok hazır cevap birisiydi. Babası Ramiz Hoca kimi zaman bizlere sorular sorardı. Hiç unutmam; Hocaefendi'den gelen bazı mektupları bana gösterir ve yorumlamamı isterdi. "Burada ne demek istemiş" diye bana sorardı, ben de görüşümü söylerdim.

SY: Fethullah Gülen ile ilgili hatırınızda kalan anılarınız varsa bizimle paylaşabilir misiniz?

SÇ: Ben o zamanlarda bir arkadaşımla birlikte, dönemin tartışmalı konuları üzerine kitap yazmıştık. Kitabı Hocaefendi'ye götürdük görüşünü almak için. Hocaefendi kitabı inceledi ve "Ben size bir önsöz yazıyım" dedi. O gün takma adla bir önsöz yazmıştı. İsmini koymak istemedi. 4 sayfalık derin bir felsefi tahlil yapmıştı. Ben Erzurum'da medrese sisteminde okudum. O zamanki medrese hocalarından çok farklıydı Fethullah Hocaefendi. O günlerde medreselerde okunmayan kitapların hepsini Hocaefendi okumuştu. Derin bir bilgisi ve zekâsı vardı.

SY: Sürekli olarak Fethullah Gülen Hoca'nın zekâsından bahsediliyor. Nasıl bir zekâdır bu?

SÇ: Çok müthiş kitap mütalaası olan, kısa zamanda yüzlerce sayfayı mütalaa eden bir adamdır Fethullah Gülen Hocaefendi. Bazıları Hocaefendi'yi basit bir vaiz, sadece hitabete dayalı bilgiye sahip birisi olarak biliyor. Ben iddia ediyorum ki tüm üniversitelerdeki tefsir sahiplerini, hadisçileri toplayın bir Hocaefendi etmez. Sadece hadisleri değil, rivayet zincirindeki adamları da bilir. Peygamber Efendimizden bir söz işitilmişse, onun rivayet zinciri vardır. O sözü kimin kimden duyduğu çok önemlidir. Hocaefendi tüm bu zinciri çok iyi bilen bir insandır. Ben çok Hoca görmüş bir adamım; ama Fethullah Gülen Hocaefendi gibisini hiç görmedim.

SY: Hoca'nın siyasi görüşü nedir? Sizleri bir partiye yönlendirdiği olur muydu?

SÇ: O dönemlerde biz kendisine gider, 'hangi partiye oy verelim' diye sorardık; hatta bunun için ısrarcı bile olurduk. Bize her seferinde, "Benim parti ile ilgim yok. Gönlünüzden hangi parti geçiyorsa o partiye oy verin" derdi. Bir defa bile 'şu partiye oy verin' diye işaret değil, en ufuk bir imada bile bulunmamıştır. Bizi de cezbeden tarafı oydu.

Fethullah Hocaefendi'nin bir tek tarafı vardı; o da İslam'dı. Kimi zaman 'Humeyni gibi gelecek' diye saçma sapan fikirler ortaya atılıyor. Adamın böyle bir derdi yok. Ben 30 sene evvelini de tanıyorum. Eğer bugün istese Başbakan bile olur; ama onun öyle bir derdi yok.