Ülke zarar görmesin diye dönmeyeceğim

Fethullah Gülen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’ye dönmesi yolunda yaptığı çağrıyı, “Türkiye’deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet, ben bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada kalmayı ülkeme, milletime, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek için dönmeyeceğim” şeklinde yanıtladı.

Başbakan Erdoğan’ın 15 Haziran akşamı TT Arena’da düzenlenen “Türkçe Olimpiyatları” kapanış töreninde, 1999’un Mart ayından beri ABD’nin Pensilvanya eyaletinde kendine ait bir çiftlik evinde yaşayan Fethullah Gülen’e, Türkiye’ye dönmesi yolunda yaptığı çağrıya yanıt geldi.

Gülen, önceki gün Pensilvanya’daki çiflik evinde yaklaşık yüz kişinin katıldığı ikindi sohbetlerinde kamera karşısında Erdoğan’ın çağrısını yanıtladı.

Gülen, gözyaşlarına hakim olamadığı ve hıçkırarak ağladığı konuşmasında, “Türkiye’deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet, ben bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada kalmayı ülkeme, milletime, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek için dönmeyeceğim” dedi.

‘Bu çağrı ilk değil defaatle duydum’

Sohbette “Türkçe Olimpiyatları” konusunda değerlendirme yapan ve Türkçe Olimpiyatları’nın sadece Cemaat’in bir başarısı olarak ifade edilmesinin doğru olmayacağını belirten Gülen’e “Sayın Başbakan’ın hüzünlü gurbeti bitirme davetiyle alakalı mülahazalarınızı lütfeder misiniz?” sorusu yöneltildi.

Gülen soru üzerine özetle şunları söyledi:

“Şimdi bunu hemen söyleyeyim, orda o kendine yakışanı yaptı. Fakat o ilk değil onu söyleyeyim. Sayın Cumhurbaşkanı da, O da açıktan açığa dedikleri de oldu, bir vasıta ile bana ulaştırdıkları da oldu. Ricari devletten daha başkaları da kendilerine yakışan o cihan mertliği her zaman sergilediler.

Bugüne kadar. Ben defaatla duydum. Yanıma gelen, aynı zamanda o arkadaşlardan yanıma gelen kimseler de aynı şeyleri teklif ettiler. Onlar onu yapmada kendilerine düşen, kendilerine yakışanı yapıyorlar.

Ben de bana kanaitaizemce bana yakışanı yapmam lazım. Şimdi onlar davet ederler, ‘gel’ derler normal. Millet de onlar davet etmeleri lazım geliyor gibi onlara bakabilirler ve nitekim zannediyorum orada alkışın ritmi dozu biraz yükselince de her halde öyle bir talep şeyi imajı aldı Sayın Başbakan.”

‘12 Eylül’de şaki gibi kaçtım’

27 Mayıs’ta merdivenden atılmak istendiğini ve ölümle burun burna geldiğini söyleyen Gülen darbe dönemlerinde yaşadığı sıkıntıları da anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“12 Mart ondan sonra geldi. 3 sene mahkeme sürdü. Ben 3 sene mahkumiyet aldım. Bir sene de sürgün aldım. ve aylarca içeride kaldım. Ama seve seve gittim yani hiç şikâyet etmedim. 12 Eylül’de bir şaki gibi 6 sene kaçtım sadece. İçeriye girenler dediler ki, gireni iflah etmiyorlar.

Daha sonra 28 Şubat, 27 Nisan meseleleri oldu. O dönemde de tehditler oldu. ‘97’de devletin başı çağırdı’ Hatta ben yine Amerika’daydım 97’de. Devletin başındaki insan bir yerde önemli bir değişiklik olunca bana telefon etti, devletin başındaki insan. ‘Gel’ dedi, ‘Artık durum değişti. Bura emniyet ve güven içinde’ dedi.

Aslında şahsım adına endişe duymadım ben. Çünkü dünyaya beni bağlayacak hiçbir şeyim yok. Bunları desem biraz iddia gibi olur. Bir dikili taşım olmadı. Çoluğum çocuğum olmadı. Ben kendimi sadece bu işe vakfettim. Başka şey düşünmeyi kendime haram sayıyorum. Objektif değil, herkes için değil. Ben zayıf bir insanım. İki şeyi birden taşıyamam diye, tek şeyi omuzumda taşıyayım diye.”

‘Asarlar diyordum, asmadılar’

Konuşmasının bu bölümünü gözü yaşlı ve ağlayarak sürdüren Gülen, “Sizin sorunuza geleyim” dedi ve şöyle devam etti:

“Ben şahsım adına endişe duymadım. Hatta 45 yaşındayken ‘belki beni asarlar’ diyordum. 44’te asmadıklarına göre 55 o da onbirin bir katı dedim. Belki o zaman asarlar. 66 oldu. Belki o zaman asarlar dedim asmadılar. Ben hep o hülyalara bağlı yaşadım.

Bir gayeyi hayaliniz varsa, bir mefküreniz varsa, o da o Türkiye’de yeni yeni problemlerin olmaması, bir kısım huzursuzlukların çıkmaması, bir kısım kazanımların hafizinallah kaybedilmemesi için yüzde bir ihtimalle oraya gitmeniz bu hususlara zarar verecekse işte ben o endişeyle, şahsım adına değilde o endişeyle gitmek istemem.

‘Burnum sızlayarak kalacağım’

Gittiğimde oraya birileri, işin rövanşı peşinde koşan birileri, bazı müesseselere zarar vermek suretiyle idareyi yüzde bir ihtimalle zor durumda bırakacaklarsa şayet, Türkiye’deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet, ben bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada kalmayı ülkeme, milletime, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek için daussıla deyip sıla sevdasyla kahve içtiğim kahveleri bile böyle hatırlayarak ve burnumun kemikleri sızladığı anda ondan uzaklaşarak burada kalacak, yaşayacağım.

Bütün bu endişeler zail olduğu zaman oturur kendi arkadaşlarımla kader birliği yaptığım arkadaşlarımla meseleyi detaylı görüşürüm. Ondan sonra ben de arzu ediyorum. Burada öldüğüm zaman bile buraya gömülmek istemiyorum. Kendi ülkeme kendi toprağıma gömülmeyi arzu ediyorum. Ama yaptığım şeylerde düşüncelerimde, planlarımda, gayretlerimde milletime ülkeme zerre kadar zarar gelmesine razı olamam. Yüzde bir ihtimalle bile olsa razı olamam ona.

O talep eden arkadaşlarımız, devlet büyüklerimiz kusura bakmasınlar. Talep etmeleri onların civan mertlikleri ama benim bu mevzuda böyle düşünmemde onlara karşı onların yaptığı şeylere karşı saygımın gereği ‘kusura bakmayın’ diyecek halim kalmadı.