Sonsuz Kur'an hazinesinden cevherler
Fethullah Gülen Hocaefendi, 1970'li yıllarda İzmir'de bir grup talebesine tefsir dersi vermişti. Bakara Sûresi'nin 25'inci ayetine kadar devam edebilen bu derslerin Fatiha Sûresi ile ilgili kısmı Fâtiha Üzerine Mülâhazalar adı altında yıllar önce yayımlanmıştı. Bakara Sûresi'nin ilk ayetleriyle ilgili kısmı da Bir İ'câz Hecelemesi adıyla Nil Yayınları'nca okura sunuldu.
İsmail Safâ, Allah kelâmı Kur'an hakkında şöyle der:
Bikri, fikri kâinatın çâk çâk oldu fakat
Perde-i ismette kaldı beyân-ı Kur'an henüz.
Beyan-ı Kur'an, kıyamete kadar ismet perdesinde kalmaya devam edecek, hatta denilebilir ki, bu ismet perdesi daha da kalınlaşacaktır. Çünkü Hazreti Üstad Bediüzzaman'ın muhteşem tespitiyle, zaman ihtiyarladıkça Kur'an gençleşmekte, her bir ilmî gelişme ve onun hakkında söylenen, dolayısıyla onunla değer kazanan her yeni söz, yazılan her yeni beyan, ancak onun, her yeni günün sabahında şebnemi üzerinde yepyeni yapraklarıyla arz-ı endam eden bir gül gibi, daha çok tazelendiği gerçeğine imza atmaktadır.
Kur'an üzerine binlerce tefsir yazıldı. Konunun uzmanları, bu tefsirleri rivayet tefsirleri, dirayet tefsirleri, tasavvufî tefsirler, işarî tefsirler; ağırlık verilen konulara göre fıkhî tefsir, kelâmî tefsir, edebî tefsir, içtimaî tefsir, fennî tefsir, lügavî tefsir gibi başlıklar altında değerlendirirler. Şu kadar ki, rivayet tefsirlerinde dirayetin, dirayet tefsirlerinde rivayetin, diğer tefsir çeşitlerinden herhangi birinde de diğerlerinin bir şekilde ve keyfiyette yer almadığı söylenemez. Tefsirler içinde özellikle Zemahşerî'nin el-Keşşaf an Hakâiki't-Tenzîl'i ile Kadı Beydavî'nin Envârü't-Tenzîl ve Esrârü't-Te'vîl'i bilhassa belâgat açısından öne çıkan tefsirler olmuştur. Meşhur ve merhum müfessirimiz Elmalılı Hamdi Yazır'ın abidevî eseri Hak Dini Kur'an Dili ise eğer Kur'an'ın bütün sûreleri tam tefsir edilebilse imiş, bilhassa dil, belâgat ve dirayet açısından olduğu kadar, Usûl-u Fıkıh temelindeki izahları ve Kur'an'ı Kur'an'la tefsir etme noktasında da şaheser olabilecek bir değer arz etmektedir.
İslam tarihi boyu yazılan tefsirler içinde, tefsir için anahtar mahiyetinde, fakat tamamlanmamış bir tefsir var ki, apayrı bir hususiyete ve faikiyete sahiptir. "Kur'an'ın manâsı, sadefindeki dürdür," yani "lâfzındaki incidir" yaklaşımı üzerine oturan ve "Lâfızlar, manâların kalıplarıdır" kaidesinden hareket eden bu tefsir, Hazreti Bediüzzaman'ın Kur'an lâfzından başka hiçbir kaynağa dayanmayıp, Kur'an'ın belâgat temelli mucizeliğini ortaya koyan İşârâtü'l-İ'câz'ıdır. Kullanılan kelimelerden, lâfzın dizilişinden, sarf ve nahiv (gramer) kaidelerinden Usûlü'd-Din'in, yani Din'in bilhassa Fıkha ve Kelâm'a dâhil bütün esaslarını, İslam'a göre düşünme, inanma ve yaşamanın aslî kaidelerini tartışılmaz bir kesinlikte ortaya koyuveren, tarih boyu tartışılmış olanları konusunda nihaî sözü bir çırpıda söyleyiveren bu tefsir, kanaat-i acizanemce, tefsirler içinde parlak bir pırlanta olduğu gibi, Kâinat Kitabı'nın ayetleri çerçevesinde yapılabilecek ve yapılması gereken bir tefsirle birleştirilebilse, bugünün ve geleceğin dünyasının en fazla ihtiyaç duyduğu, din ve Kur'an adına bugünün ve geleceğin nesillerine ışık tutup, onları en çok tatmin edecek bir tefsir olma özelliği ve ayrıcalığını haizdir.
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin tefsir derslerinden derlendi
Kur'an'ın İşârâtü'l-İ'câz çizgisinde ve Kâinat Kitabı üzerinden yapılabilecek bir tefsirine şiddetle ihtiyacımız ve şahsen çeyrek asırdır derin bir hasretim var. Allah kelâmı olarak bir harfi bile eşsiz değerde olan, buna rağmen ne yazık ki, modern hayatın, magazin ve aktüalitenin, malâyanînin boğucu atmosferi içinde günümüz nesillerinin kendisine yabancılaştığı Kur'an için böyle bir tefsiri, gerçekleştirebileceği bir heyet organizasyonuyla birlikte ancak Fethullah Gülen Hocaefendi yapabilirdi ve yapabilir. Birkaç yıl önce bir sahur sofrasında yeri gelip, "Lâm" harfinin mânâlarını söyleyiverince, zât-ı âlîlerinden böyle bir tefsiri beklediğimizi ifade etme cesareti buldum. "Hayır" dememişti ama, ne onun bu tefsiri yapabileceği bir atmosfer oluşturabildik ne de dehrin şartları ona bu imkânı verdi. Fakat 1970'li yıllarda İzmir'de bir grup talebesine bir müddet bu çizgide tefsir dersi verdiği biliniyordu. Ancak Bakara Sûresi'nin 25'nci ayetine kadar (bu ayet dâhil) devam edebilen bu derslerin Fatiha Sûresi ile ilgili kısmı Fâtiha Üzerine Mülâhazalar adı altında yıllar önce yayımlanmıştı. Bakara Sûresi'nin ilk ayetleriyle ilgili kısmı da Bir İ'câz Hecelemesi adıyla Nil Yayınları'nca okuyucuya arz edilmiş bulunuyor.
Bir İ'câz Hecelemesi, isminden de anlaşılacağı üzere, Kur'an'ın öncelikle mucize, bilhassa belâgat mucizesi oluşuna dayanıyor ve bu mucize oluşun ibrişimden atkıları ile en az bir kitaplık meseleleri bir cümlede anlatıveren ifadeleri üzerinden gidiyor. Bazı ayetler çerçevesinde Kur'an'ın îcâz-ı beyanındaki i'câzını birtakım misallerle nazarlara sunan bu şaheser, Bakara Sûresi'nin özeti ve üzerinde hem de uzman pek çok kişi tarafından samimi ve derinlikli çalışılmayı bekleyen, diğer tefsirlerde çok görmediğimiz bir hususiyet olarak, Bakara Sûresi ayetlerinin cevherinde gizli bazı küllî kaideleri, meyveli dallar gibi, Rahmet nâmına takdim ediyor.
Muhterem Hocaefendi Hazretleri'nin eseri, insanı "30'lu yaşlarda bu ilim, bu idrak! Bârekellah, el-hamdü li'llâh" diye şükürle iki büklüm edecek ve okuyucuyu bir zevk zemzemesine garkedecek şekilde, Fatiha ve Bakara Sûresi arasındaki münasebetler ve Bakara Sûresi'nin ilk beş ayetinin tefsiriyle devam ediyor. Bu tefsirde hurûf-u mukattaa olarak bilinen Elif-Lâm-Mîm öyle açıklanıyor ki, bu harflerin bize Kur'an'ın sırlı anahtarları, çekirdeği oldukları, Kur'an'a yaklaşım ve onu anlamada ona İlâhî Kelâm olarak, Allah Resûlü'nü anlamada O'na Kur'an'daki nebî-resûl tablosundan bakmanın mutlak mecburî olduğu dersini veriyor. Bilhassa birbirine sebep-netice olması açısından takva-hidayet münasebetini; 3'üncü ve 4'üncü ayetlerde övülen müminlerin aynı anda sahabe-i kiram içinde hem müşrikken iman eden, hem de Ehl-i Kitap mensubu olup da iman eden müminlere nasıl işaret ettiğini, yani Kur'an'ın küll (bütün, cemaat) içinde ferde, fertler bütünlüğü içinde cemaate nasıl baktığını ayetler ve ayetlerde kullanılan kelimeler arası münasebetler temelinde okuyor ve Kur'an'daki İ'câzlı icâza hayran kalıyorsunuz. Ayetler kelime-kelime, cümle-cümle ve birbiriyle iç içe olarak açıklanırken, mesela ZâLiKe ism-i işaretinin, Zâ harfinin bir müşahhasa işaret, Lâm'ın uzaklık harfi olarak Kur'an'ın kemaline delâlet edip Kef'in Efendimiz'e baktığı, böylece ZâLiKe'nin sonsuz ululuk, uzaklık içinde muhataba ve yakınlığa parmak bastığı ve Allah-insan, Kur'an-insan münasebetini nasıl ortaya koyuverdiği gerçeği karşısında, "Kur'an'ın her bir harfi dahi onun Allah Kelâmı olduğuna delildir." sonucuna varmaktan kendinizi alamıyorsunuz.
Burada, sınırlı bir yazı çerçevesinde Bir İ'câz Hecelemesi hakkında ifade etmeye çalıştıklarım ancak deryada bir damla mesabesindedir. Bu deryaya dalıp ondaki incileri, mercanları devşirmeye çalışmak, her Kur'an talebesinin, hatta her müminin bir şekilde ve derecede vazifesi olsa gerek.
- tarihinde hazırlandı.