Dil bahçesinde 'el ele'

20 yıl önce temelleri atılan Türk okullarının bugün geldiği noktayı o andan tahmin edebilmek oldukça güçtü. Gurbete yelken açan ilk öğretmenler bile attıkları adımın bu kadar büyük semereler vereceğini tahmin etmiyordu belki de. Bugün Türkçe Olimpiyatları ve Türk okulları, ortak bir değer haline geldi.

Türkiye'deki insanların misafirperver olduğunu biliyordum ama bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Buradaki insanlar bize oğullarına davrandığı gibi davranıyorlar, ben de onlara anneme, babama davrandığım gibi davrandım." (Morat Gabrahmanov-Tataristan) "Türkçe Olimpiyatları ile dünyanın küçültülmüş bir hali misali neşe dolu bir manzara çıktı karşımıza. Biz bir yarışma için Türkiye'ye gelmiştik fakat yarışmadan öte sevginin, barışın, hoşgörünün güzel dünyamızda nasıl yaşanabileceğinin bir göstergesiydik sanki." (Festa Buçinca-Kosova) "Hayatımın en güzel günlerini yaşadım. En önemlisi de yeni arkadaşlar tanıdım. Bu arkadaşlar dünyanın farklı yerlerinden gelenlerdi ve böylece farklı kültürleri tanıdım. Her şey farklıydı; ama ortak tarafımız Türkçe konuşarak anlaşmamızdı." (Soniya Redhwan- Bangledeş) "Kardeşler arasında bile geçim sıkıntısı yaşayan biz insanlara Türkiye ve Türkçe ortaklığıyla en büyük ders sanırım olimpiyatlar... Tüm farklılıklara rağmen nasıl bir arada ve mutlu yaşanılır tüm dünya görmüştür inşallah." (Hafız Mübaşir-Pakistan) "Ben, çocukluğumdan beri dünyadaki insanlarla tanışıp onlarla dost olmayı hayal ediyorum. Önceleri bunun gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu düşünürdüm. Ama buraya gelip bütün dünyanın çocuklarının bir arada dostluk içinde kaynaştığını görünce hedefimin gerçekleşebileceğine inanmaya başladım. Gerçekten de sizler bu olimpiyatı düzenlemeseydiniz ben dostluğun, sevginin ve barışın bu kadar önemli olduğunu anlamazdım. Olimpiyatın barış ve dostluk olduğunu öğrenemezdim. Sizlere bana bütün bunları öğrettiğiniz için teşekkürler. Sadece bana değil, bütün dünyaya öğrettiniz için... Bütün dünyayı dostluğa çağırdınız için..." (Gülniza Eşaliyeva-Kırgızistan)

Bu sözler Türkçe Olimpiyatları için ülkemize gelen Türkçenin çocuklarına ait. Onların bu düşünceleri farklı dil, renk ve kültürden öğrencilerin bir araya gelerek gönül dilinde buluştuğu Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nın amacını özetler nitelikte. Her yıl şarkı, şiir, halkoyunları ve sahne gösterileriyle gönüllere taht kuran Olimpiyat çocukları, bu yıl 10.su düzenlenen organizasyonda da büyük ilgi gördü. Onları seyretmek isteyen onbinler stadyumlara sığmadı. Türkçenin gülen yüzleri, herkesi kendisine hayran bıraktı.

Şüphesiz ki bu güzel tablo büyük emek ve çilelerin ürünü. 10 Ocak 1990'da bir avuç gönüllü iş adamı, bilmedikleri bir dünyaya gitmek için yollara düşerken belki de bu günleri hayal bile etmiyordu. Ama fedakâr Anadolu insanın bu yolculuğu, 'Yeni Bir Dünya' kuracak nesillerin yetişmesi için atılan ilk adım olma özelliği de taşıyordu. Bu gezide tarihî bağlarımızın olduğu soydaş ve dindaş insanlarla hasbihal eden birkaç Anadolu insanı, "Nerede kaldınız. 80 senedir sizi bekliyorduk." diye sitem edenlerle karşılaştı. Ezan sesine hasret gönüllerin gözyaşlarını silip, "Türkler geldi!" diye etraflarında pervane olan insanların özlemini dindirdi. Daha sonra bu kısa geziyle yetinmeyip gönül köprüsü kurmaya devam ettiler. Bir süre sonra da soydaşlarının en büyük ihtiyacı olan eğitimle onlara umut ışığı olmaya başladılar.

İlk olarak Azerbaycan'da yükseldi Türk okulları. Kısa sürede dünyanın dört bir yanına Türkçeyi bir dünya dili haline getirecek okullar serpilmeye başladı bir bir. Anadolu insanının emeği ve gayreti ile açılan okullarda, yine bu topraklardan giden öğretmenler, dünyaya huzur solukları sunacak nesilleri binbir özenle yetiştirdi. Arkalarında duran fedakâr insanlara ise yetiştirdikleri çiçekleri takdim ettiler. Türkçe Olimpiyatları'nın ilk ateşini, işte bu düşünce yaktı. İlk olarak 2003 yılında 17 ülkeden 62 öğrenciyle 300 kişilik mütevazı bir salonda başlayan organizasyon, bugün stadyumlara sığmaz hale geldi. Dile kolay bu yıl 135 ülkeden 1500 öğrenciyi misafir etti Türkiye.

Çoğumuzun hayranlıkla takip ettiği olimpiyatlar 40 yıllık bir emeğin sonucu. Bu sebeple Türkçe Olimpiyatları Genel Sekreteri Tuncay Öztürk de olimpiyatları bir bütünün parçası olarak görmek gerektiği kanaatinde: "Meseleyi sadece Türkçe Olimpiyatları olarak görürsek resim eksik kalır. Bu organizasyonlar insanlığın el ele vereceği bir projede sadece bir parça. Türkçe Olimpiyatları, dinine, diline, kültürüne hizmet etmeyi amaçlayan bir yapının parçası." Olimpiyatların 10 yıllık kısa bir zaman içerisinde organizasyonun, bu kadar büyük bir ilgi görmesi ise dikkat çekici. Öztürk, bugün gelinen noktayı "Niyet güzel çalışma güzel olunca netice de güzel oluyor." sözleriyle açıklıyor. İlginin sebebini ise değerlerimize sahip çıkan bir organizasyon olmasına bağlıyor: "Dilimizin, kültürümüz, değerlerimiz, mirasımızın yansımalarını görünce insanlar sahip çıktı. 'İnsanlık El Ele' projesini Türkiye el ele vererek başardı."

Dil bir kültürün temel taşıyıcılarından biri. Bu sebeple olimpiyatlar Türkçe üzerine kurulu. Ancak bu dili sadece şeklen anlamak doğru değil. Olimpiyatlar sayesinde Türkiye'ye gelen öğrenciler, Türkçenin mayasında olan kültürel değerleri de kavrama imkânı buluyor. Yani şeklen öğrendikleri Türkçenin yaşayan halini de görüyorlar. Kırgızistanlı Canat Temirbekkızı, "Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı olduğu gibi bizim de burada attığımız her bir adımın, yaşadığımız her bir duygunun hayatımız boyunca hatırı olacaktır." demesi kültürümüzü ne kadar benimsediğini gösteriyor.

Tuncay Öztürk, Türkçeye verdikleri önemi, "Biz Türkçenin gücüne, kuvvetine arkasındaki medeniyete güveniyoruz. Bizim değerlerimiz çok güzel ve bunu tanımak için Türkçenin öğrenilmesi gerektiğine inanıyoruz. Kimseye zorla bu dili öğretmiyoruz. Severek öğretiyoruz. Bu sebeple öğrenciler 'Sevgi dili Türkçe' diyor." sözleriyle açıklıyor. Tabi Türk okullarında anadile de büyük önem verildiğini ve öğrencilerin kendi dillerini en iyi şekilde kullanmalarına özen gösterildiğini unutmamak gerekiyor.

Olimpiyatların en önemli amaçlarından biri de dünya çocuklarının birbirini tanıyarak aynı değerler etrafında buluşturması. Organizayon bunu büyük ölçüde başarıyor. Farklı ülkelerden gelen öğrenciler, olimpiyatlar sayesinde dostluk kuruyor. Genç yaşında dünyanın birçok ülkesinin insanını, coğrafyasını, rengini kültürünü tanıma imkânı buluyor. Tuncay Öztürk, kurulan diyalog ortamını değerlendirirken "Olimpiyatlar sayesinde insanların bütün farklılıklarına rağmen birbirlerini sevebileceğini, el ele verebileceğini, yaşayarak anlatıyor ve öğretiyoruz. Bunu konferanslarda, sempozyumlarda ya da derslerde ne kadar anlatırsanız anlatın olimpiyatlardaki etkiyi veremezsiniz." vurgusunu yapıyor. Olimpiyatlara Makedonya'dan katılan Orhan Mustafa'nın şu sözleri onu doğrular nitelikte: "Olimpiyatların en güzel yanı arkadaşlık, burada çok ama çok arkadaşım oldu. Hepsi çok iyi insanlar ama benim en iyi arkadaşlarım Kenya'dan Aress İssa Muhammed ve Kamboçya'dan Rothana. Onlar benim arkadaşlarım değil, kardeşlerim gibi. Belki dillerimiz, ülkelerimiz hatta renklerimiz farklı ama kalplerimiz bir."

Farklı kesimler buluşuyor

Türkçe Olimpiyatları Türkiye için de büyük önem taşıyor. Toplumda genel bir kabul gören ve herkes tarafından takdirle karşılanan organizasyon, farklı kesimden isimleri bir araya getirmeyi başarıyor. Türkçenin çocukları için siyasetçiden gazeteciye, sporcudan sanatçıya kadar farklı yelpazeden birçok insan aynı platformda buluşmakla kalmıyor övgü dolu sözlerle onlara destek veriyor. Örneğin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Bu hareket Türklerin tarihteki üçüncü büyük yürüyüşüdür. Bütün bu olimpiyat faaliyetleri yeni yürüyüşün ayak sesleridir." derken, sanatçı Yonca Evcimik, "Türk okullarında görev yapan öğretmenlerin önünde saygıyla eğiliyorum." ifadelerini kullanıyor. İş adamı Ferit Şahenk, "Türkiye'nin tanıtımı ve kültürel gelişimi açısından çok güzel bir organizasyon." değerlendirmesinde bulunurken, İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, "Dil bayrağımızı dünyanın her köşesinde dalgalandıranları gururla takip ediyorum." diyor. Anlıyoruz ki sahnede Türkiye'nin renklerini sergileyen öğrenciler onları izleyen herkese aynı heyecan ve duyguyu yaşatıyor.

Türkçe Olimpiyatları her yıl çıtasını bir adım öteye götürmesiyle de dikkat çekiyor. Hem organizasyona katılan öğrenciler her geçen yıl daha başarılı performanslar sergiliyor hem de programlar daha görkemli oluyor. Genel Sekreter Öztürk, başarının sebebini arkasındaki emeğe bağlıyor: "Topyekün bir emek olduğu için bence organizasyonlar da güzel oluyor. Ancak en büyük emek onları yetiştiren öğretmenlere ait. Aylar öncesinden büyük bir çabayla öğrencileri olimpiyatlara hazırlıyorlar. Toplumda de bu emek yansıyor. Her yıl olimpiyatları izlemek için ciddi bir talep oluyor. Biz de buna göre programlarımızı hazırlıyoruz. 300 kişilik bir salonda başlattığımız organizasyon, gösterilen ilginin neticesinde bugün stadyumlara taşındı."

Fethullah Gülen Hocaefendi de 1994 yılında yaptığı bir sohbette adeta bugünlerin müjdesini veriyor: "Rabb'im inayetini üzerimizden kesmesin. Ama bir gün elin olimpiyatlar düzenlediği açık-kapalı stadyumlar size dar gelecek. Çünkü sizin yolunuza kader su serpmiş. Çevrenize bakınca bunu siz de göreceksiniz. Ben hamaset destanı kesip sizin heyecanlarınızı coşturmak istemiyorum. Vakadan bahsediyorum. Şafak sadık emareleriyle zuhur edince, güneşin geriye gittiğini hiç görmedik. Ey Güneşler Güneşi Sultanımız! Emarelerin zuhur ettiği şu şafaklar sath-ı mahilinde bize lütfettiğin ihsanları kesip bizi bir kere daha karanlık gecenin dikenli, kanlı, irinli yamaçlarında dolaştırma." Biz de bu duaya amin diyor ve Yeni Bir Dünya'nın müjdesini seyre koyuluyoruz.

Öğretmenim gibi öğretmen olmak istiyorum

Türkçe Olimpiyatları'na katılan öğrenciler sadece şiir, şarkı ve halk oyunları ile değil kompozisyon, deneme gibi öğrendikleri dilin seviyesini gösteren zorlu sunumlar da yapıyor. Bu yıl deneme alanında kaleme alınan metinler arasında Türkmenistan'dan Gülnar Odayeva'nın 'Gönderilmeyi Bekleyen Mektup' yazısı oldukça duygusal bir anlama sahip. Türk okullarındaki öğretmenine mektup yazan Gülnar, yazısında ona duyduğu sevgiyi kelimelere dökmüş: "Öğretmenlerin geç saatlere kadar okulda bulunmasına hayret ederdim. Normalde bizim ülkede haftanın 6 günü iş günüdür ama bizim okulda hafta sonu olduğu için eve gidebiliyorduk. Siz öğretmenler de hafta sonu işe gelmek zorunda değildiniz, ama öğrencileri ek dersler için çağırır, sürekli bizimle uğraşırdınız. Şimdi düşünüyorum da insan, hayatında çok önemli olan şeyle ancak bu kadar uğraşır herhalde. Sizlerin bize karşı gösterdiğiniz ilgi meyvesini vermeye başladı sonra, artık biz de hafta sonları eve gitmek istemiyorduk. Ben öğretmen olmak istiyorum, öğretmenlerim gibi öğretmen olmak istiyorum, gerçek öğretmen olmak istiyorum..."

Dönmek çok soğuk geliyor

Türkçe Olimpiyatları sayesinde gönlümüze inşirah salan öğrencilerin arkasında şüphesiz ki fedakâr öğretmenler var. Her türlü zorluğu göze alarak vatanlarından uzun yıllar ayrı kalan öğretmenler, büyük bir özveriyle gönüllerindeki ilhamı yeni bir dünya kuracak nesillere aktarıyor. Bunlardan biri de Burkina Faso'da Türkçe öğretmenliği yapan Pınar Yanar. 4 yıldır Afrika'da bulunan Yanar, ailesinin itirazı sebebiyle ancak evlendikten sonra yurt dışına gidebilmiş. Nişanlılık döneminde eşi Murat Bey'in samandan evde kalacağı, suyun ve elektriğin olmadığı bir yere gideceğini söylemesine rağmen Afrika'ya gitme isteğinden vazgeçmemiş. Afrika'ya adım attığında ise beklediğinden çok daha rahat bir ortamla karşılaşmış. 2 yıl Nijer'de görev yapmış. 2 yıldır da Burkina Faso'da hizmet veriyor. Pınar Öğretmen, Afrika'yı çok seviyor. "Türkiye'ye geri dönmeyi düşünmüyor musunuz?" sorumuza, çilenin tadına varmış öğretmenlerin verdiği cevaplardan birini veriyor: "Dönmek bana çok soğuk geliyor."

Hacı Ata'nın yanında yorulmam

Türkçe Olimpiyatları verilen emeklerin, sarf edilen gayetin boşa gitmeyeceğini de gösteriyor. Çile ile ekilen tohumların bir gün meyveye duracağını müjdeleyenlerden biri de Hacı Kemal Erimez Ağabey'e vefasıyla dikkat çeken Tacik öğrenci Kandil Akhmadour. İstanbul'da düzenlenen Kültür Şöleni'nde Hacı Kemal Erimez'in eşyaları ve resminden oluşan 'Hacı Ata Müzesi'nde görevli olan Kandil, büyük bir iştiyakla vazifesini yerine getirdi. Gün boyunca standa gelip Hacı Ata'yı soranlara onun hayatını anlatıp resimleri ve eşyalarının ne anlam ifade ettiğini anlattı. Gün boyu ayakta durarak Erimez hakkında bilgi veren Kandil'e "Yoruldun mu?" diye sorduğumuzda verdiği cevap oldukça manidardı: "Hacı Ata'nın yanında yorulmam."