Doğru istikâmetten taviz, Hakk’a saygısızlıktır
Fethullah Gülen Hocaefendi, haftalık sohbetlerinin yayınlandığı internet sitesi fgulen.com’da son gelişmelere ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Sohbette, dershaneleri kapatma kararından imani hakikatlere kadar birçok konuda rehber niteliğinde nasihatler yer aldı. ‘Fırtınalar, Savrulmalar ve Hakta Sebât’ başlığını taşıyan görüntülü kayıtta Hocaefendi, esas meselenin kadere inanmak olduğunu söyledi. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nden örnek vererek, hakikat yolunda karşılaşılan engellerle ilgili şu çarpıcı tespiti yaptı: “Gayrimeşru muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir’ diyor Hazreti Pir. Birinin o ölçüde sevgiye, takdire, tayine, desteklenmeye hakkı yoksa şayet, siz o mevzuda aşırı gittiğinizden dolayı Allah, ‘Onların hakkı o kadar değildi!’ diye sizi tokatlayabilir. Şimdiye kadar hiç kimseye yapmadığımız şeyleri yaptık. Allah tarafından tokat yiyorum, Allah affetsin. Zira kâmet-i kıymetinin üstünde, o ölçüde liyakati olmayan insanlara değer atfetme mevzuu, hakikati altüst etme demektir. Kader, ‘Öyle değil bu mesele, alın siz ağzınızın payını!’ dedi ve bize tokat üstüne tokat indirdi. Şamarı başkası değil, biz yiyoruz.” Her halükârda doğrudan yana olmak gerektiğine dikkat çeken Gülen Hocaefendi, aksi yönde bir tavrın Allah’a karşı saygısızlık olacağını vurguladı. İşte Hocaefendi’nin uyarı ve tavsiyelerle dolu yarım saatlik sohbetinden satır başları:
Önemli olan, arkada bıraktığın: Ölüm ansızın gelir çarpar, ötesi de amel sandığı olan kabir. Orada senin değerin, arkada bıraktığın şeyler değil, amel, iman ve aksiyonun önemli. Nasıl inandığın, ne ölçüde ne derinlikte inandığın ve ‘inandım’ diye iddia ettiğin inanca göre neler yaptığındır. Bunları kıyaslarlar ve -hafazanallah- ‘Niye yalan söylüyorsun?’ derler. Bu sözler bile azap adına insanı batıracak şeylerdir.
Duygu, düşünce yetimi olmayın: Unutmamanız gerekli olan şeyler vardır. Zannediyorum aklımızda sıkı tutmamız, kontrol altına almamız, ‘aman kaçar’ deyip de pek çok eskortla korumamız gereken şeyler vardır. Sürekli müzakere, sohbet-i Canan, işi evirip çevirip hep Allah’a, Peygamber’e bağlamak Bunlar da onun eskortu. Haramilere, kapkaççılara çaldırmamanın yolu bu. Paranız çalınsa ne olur ki!.. Bir gün yerine konur. Fakat çalınan sizin duygu ve düşüncenizse, siz kendi değerlerinizden yoksun hale gelirsiniz. Dolayısıyla değerler, kıymetler yetimi haline gelirsiniz. Şimdilerde rüzgârlar biraz muhalif estiğinden dolayı, bazen duygularda, düşüncede, ifadede, beyanda savrulmalar olabilir. Bunları hesaba katarak savrulmamaya karşı kararlı durmak lazım.
Ben yine de onlara dua ediyorum: Birileriyle müşterek bazı projeler realize ediliyor. ‘Sam amcanın çocuklarıyla, Ham amcanın çocuklarıyla, Tam amcanın çocuklarıyla..’ diyorlar. Şayet meseleye basitçe yaklaşmak icap etseydi ve ben de 10-15 yaşımdaki halime göre konuşsaydım şöyle derdim: ‘Eğer birinin, benim gibilerin bu türlü iştirakler içinde zerre kadar hissesi varsa Allah bin defa kahretsin. Yoksa öyle diyenler ’ İşte gerisini demeye cesaret edemiyorum. Çünkü nasıl olsa Allah’a havale edilmiş o işte, şimdiye kadar haksız ilişenler (cezalarını) bulmuşlardır. Ben ‘Allah’ım, sav onların başından o belayı!’ diye dua ediyorum. Hakk’ın müdafaası çizgisinden ayrılmamak lazım. Hakk’ın müdafaası çizgisi Hata yapıyorsak Allah bizi affetsin. Doğru yapıyorsak ondan dönmek en büyük hatadır. Fakat üslupta kusur etmemek lazım.
Afrika çöllerinden Asya steplerine: 160 ülkede okul açtık, geride kalmış 10-15 tane ülke. Türkiye’yi dünyaya nüfuz etmiş bir ülke halinde algılanmasını sağlama mülahazamız var. Her yerde olduğunuz takdirde, bugün yarın size bir fiske vurulduğunda bütün dünyada koro halinde sizin için bir inleme duyulacaktır. Afrika çöllerinden Asya steplerine, Uzakdoğu’ya kadar. Aynı zamanda sizin dilinizi kullanan insanlar öyle bir inilti kopartacaklardır ki Allah’ın izni ve inayetiyle değil size ilişilmesi, bu iniltiyle küre-i arzın yörüngesini bile değiştirirler. Makul mü değil mi bu ayrı mesele Şimdi makulse böyle bir mesele başta enbiyadan, müçtehidinden, müceddidinden size emanet edilmiş bir şey, omuzunuza konmuş.
‘Yıkalım bu okulları’ demek bâtıldır, Allah hesabını sorar
“Başkalarının saldırılarına karşı aynıyla mukabelede bulunmamak lazım. ‘Siyon’ diyebilirler, ‘miyon’ diyebilirler, ‘çiyon’ diyebilirler, ‘hıyon’ diyebilirler. Aynıyla mukabele etmemek lazım. Mümine yakışan şey odur. Öbürüne gelince Onu diyenlerin de mümin olduklarına ihtimal vermeseydim, ona ‘densizlik’ diyecektim. Fakat mümin olduklarına ihtimal verdiğim için ‘densiz’ demeyi bile nezaketsizlik sayıyorum.
Yürünen yolu sık sık test etmek lazım. Müzakerelerle, ortak akılla, Kur’an’ın temel disiplinleriyle, Sünnet-i sahiha ile onun doğruluğunu test etmek lazım. Kanaat önderlerine, ulemaya, meşayihe o meseleyi sormak lazım, ‘doğru mudur?’ diye. Eksiği yanlışı varsa şayet, onları gidermek lazım. Onun ok gibi dosdoğru olmasını sağlamak lazım, ok doğru olmazsa hedefine varamaz. Doğru olduğuna inanılan meseleden de asla taviz vermemek lazım. Doğru ve makul olanda ısrar etmek lazım. Doğruda ısrar etmemek, bâtıla meyletmek demektir. ‘Yıkalım bu okulları.’ Bâtıl bu!.. ‘Açılımı durduralım.’ Bâtıl bu!.. Allah hesabını sorar. Sana ait bir şey değil ki emanet bu!.. Buna karşı alakasız kalamazsınız. Bu, hakka karşı alakasız kalma demektir. Müdafaa edeceksiniz bunu, üslubunuzdan taviz vermeden mutlaka müdafaa edeceksiniz.”
Allah imtihan ediyor, hakkı olmayan elenip gidecek
“Doğru istikâmette sâbit-kadem olmalı. Dimdik durmalı, taviz vermemeli, ‘evet’ dememeli, tabasbusta bulunmamalı, yaltaklık yapmamalı!.. Saygıda kusur etmemeli ama yaltaklık da yapmamalı!.. Yanlışlarımız varsa, birbirimizle konuşurken onları düzeltelim ama doğru bildiğimiz şeylerden de taviz vermeyelim. O, hakka karşı, Allah’a karşı, Peygamber’e karşı dünyanın hatırına, dünyevî geleceğin hatırına saygısızlık olur.
Bir sarrafın bir altın ve gümüşü bir potada eritip altını gümüşten ayırması gibi, Allah da sizi hasınızı, hamınızdan ayırmak için imtihan eder. Cenab-ı Hak, temizleri, pakları ayırsın diye yapıyor bunu. ( ) Duruyor musun yerinde, kaytarıyor musun, yan çiziyor musun? ‘Ben de ehl-i dünya gibi dünyaya meyledeyim, şirin görüneyim, birileriyle aynı çizgide olayım, zevk u safa içinde hayatımı sürdüreyim, belli makamlara, mansıplara, payelere bağlayayım’ filan.. Allah böyle imtihan eder sizi. Kayıyor musun, kaymıyor musun; dünyaya meylediyor musun, etmiyor musun?
Peygamber dahi dedi: ‘Allah’ım yardım ne zaman?’ Demir bir pençe ile sıkıldılar, Peygamber de sıkıldı. Bu açıdan da böyle olmayı yanlış bir şey yapıyoruz şeklinde algılamamalı. Eğer bir demir pençe içinde sıkılma bir yönüyle yanlışın neticesi olsaydı, Allah celle celâluhu, Hazreti Âdem’i başta öyle demir bir pençe ile sıkmazdı, Hazreti Nuh, 20-30 insanıyla yalnızlığa terk edilmezdi. Hazreti Musa, Mısır’ı terk edip kaçmazdı. Hazreti Zekeriyya testereyle ikiye biçilmezdi. Hazreti Yahya bir yerde öldürülmezdi, Hazreti Mesih için çarmıhlar gerilmezdi. İnsanlığın İftihar Tablosu, tev’em, ikiz olarak, bağrında neş’et ettiği Kâbe’den Beytullah’tan uzaklaştırılma mecburiyetinde bırakılmazdı. Burada bu kötü bir şey olsaydı, Allah en sevdiği kullarını bu türlü şeylere maruz bırakmazdı. Demek ki bu yolun cilvesi bu!.. Burada kıvam sergileyen insanlar, kıvam sergileyecekler nezd-i uluhiyette.. Allah da onlara istikbal vaat edecek. Hakkı olmayan insanlar da elenip gidecek, has hamdan ayrılsın diye.”
- tarihinde hazırlandı.