Kırık Mızrap’ın hikâyesi

Kırık Mızrap’ın hikâyesi

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Kırık Mızrap kitabında yer alan şiirleri, Samanyolu Televizyonu’nun 20. yılında 14 sanatçı tarafından senfoni orkestrası eşliğinde seslendirildi. Şiirleri 22 yıl önce besteleyen Reşit Muhtar, o günleri anlattı.

Reşit Muhtar, 22 yıl önce Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Kırık Mızrap” isimli kitabındaki şiirlerini besteleyerek Özel Yamanlar Koleji’nin mezuniyet gecesinde seslendirdi. TRT sanatçısı Muhtar’a, o dönemde sadece üç dört kişiden oluşan amatör bir orkestra eşlik etti. Muhtar’ın sesiyle hafızalarda tazeliğini koruyan Kırık Mızrap şiirleri, STV’nin 20. yılında 14 sanatçı tarafından senfoni orkestrası eşliğinde gönülleri bir kez daha mest etti. Reşit Muhtar, Kırık Mızrap’ın besteleniş öyküsünü ve Hocaefendi ile tanışmasını anlattı.

1990 Mayıs ayında Yamanlar Koleji’nin bahçesindeki ilk mezuniyet gecesinde Kırık Mızrap’ı seslendirmek için sahneye çıktıklarını söyleyen Muhtar, “İlk eseri okumaya başladığımızda rüzgâr nota kâğıtlarını uçurmuş, ne yapacağımızı bilememiştik. O uçuşan notalar, İstanbul’daki kongre merkezinde yerini buldu ve senfoni orkestrasıyla buluştu.” diyor.

Ankara Devlet Konservatuvarı Piyano bölümü mezunu olan Reşit Muhtar, 10 yıl müzik öğretmenliği yaptı. TRT’nin sınavlarına giren Muhtar, İzmir Radyosu’nda göreve başladı. 1990’lı yılların başında kendisine verilen bir teyp kasetini dinlemesi, Fethullah Gülen Hocaefendi ile tanışmasına vesile oldu. O günü anlatan Muhtar, “Akşam o kaseti koyduk, çocuklarla dinledik. Ana baba hakkıyla ilgiliydi. Müthiş bir yorum, anlatım... Ailecek ağladık. O gün, ‘Allah’ım, bu mübarek Hocaefendi kimse, tanışmayı nasip eyle’ diye dua ettim.” diyor. Kasetlerin, kendisini Yamanlar’a yönlendirdiğini anlatan Muhtar’a, kolej ziyareti sırasında Rıdvan Kızıltepe, Barbaros Kocakurt, Köksal Nurbaki ve Necmi ağabeyler okulun mezuniyet gecesinde konser vermesi teklifi yapıyor.

Okulun müzik öğretmeni Mehmet Çelikdemir, Kırık Mızrap’tan Hocaefendi’nin beş şiirini bestelediğini söyleyerek, Muhtar’ın hayatında çok büyük önemi olan şiirleri seslendirmesini öneriyor. Muhtar, teklifi kabul ederek 1990 Mayıs ayındaki mezuniyet gecesinde Kalk Ey Yiğit Uykudan, Belirdi Bir Kıratlı, Gönül Seni Bulmuş İse, Güneş Doğacak ve Beni Yalnız Bırakma isimli şiirleri seslendirmek için çalışmalara başlıyor. Profesyonel anlamda saz sanatçısı bulamadıkları için gönüllülerden kurulu saz heyetiyle sahneye çıkıyor. Reşit Muhtar ve saz ekibinin kolejin bahçesinde ilk okudukları ‘Kalk Ey Yiğit Uykudan’ isimli eser başlar başlamaz rüzgâr çıkıyor. O günü dün gibi hatırlayan Muhtar, “Bütün notalar uçuştu. Çocuklar da çok prova yapamamıştı. O sırada Allah razı olsun, oradaki ağabeyler, notaları nasıl toplayıp getireceklerini bilememişti. O uçuşan notalar, elhamdülillah 25 Aralık Salı akşamı, İstanbul’daki kongre merkezinde yerini buldu ve senfoni orkestrasıyla buluştu. Ben o atmosferde yıllar sonra hakikaten 1990’lı yılların heyecanını yaşadım.” diyor.

O geceden sonra herkesin kaset teklifinde bulunduğunu aktaran Reşit Muhtar, bunu düşünmeden kabul ettiğini söylüyor. Kaset gündeme geldikten sonra daha önce hiç görmediği Fethullah Gülen Hocaefendi ile tanışma fırsatının doğduğunu anlatıyor Muhtar: “O zaman Bozyaka’da oturuyordu, beni oraya götürdüler. İkindi vaktiydi, ‘Namaza çıkacak, elini öp.’ dediler. Kapının orada oturdum. Biraz sonra tanımadığım, uzun boylu, beyaz giyimli bir zat çıkınca elini öpmek için saldırdım. Sonradan Halim Amca olduğunu öğrendiğim kişi, ‘Öp öp ama adres yanlış.’ dedi. Allah gani gani rahmet eylesin. Hocaefendi çıktığında, Halim Amca’ya yaptığım o hamleyi yapamadım, bakakaldım. O vakarlı duruş, gözümün önünden geldi geçti. Arkasında namaz kıldık ve ağabeyler tanıştırdı.” Hocaefendi’nin şiirlerine vurulduğunun altını çizen Muhtar, şiirlerde Yunusvari ifadeler olduğunu belirtiyor.

‘Her besteyi dinlemeye götürürdüm’

Kırık Mızrap’taki şiirleri tek tek sazıyla besteleyerek küçük teybine kaydeden Reşit Muhtar, her seferinde soluğu Fethullah Gülen Hocaefendi’nin yanında alıyor. Teybi ağabeylere teslim ederek beklemeye başladığını anlatan Reşit Muhtar, “Eğer odadan gözyaşlarıyla çıktıysa, ‘Tamam, bu denetimden geçti.’ derdim. Biz Kırıp Mızrap’ı öyle yaptık.” diyerek, o günleri özlemle yâd ediyor. O dönemde sazını alıp Hocaefendi’ye hiç canlı olarak çalamadığını da ifade eden Muhtar, “Belki de biraz hicap duyduğumuzdan oldu.” diyor. Kırık Mızrap kasetini yaptıktan sonra saz arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da bulunan Hocaefendi’nin elini öpmeye gittiğini söyleyen Muhtar, ikindi vaktinde 20-25 dakikalığına birkaç türküyü ilk kez canlı okuduğunu anlatıyor. Yamanlar’daki ilk konseri de Hocaefendi’nin dinlemiş olabileceğini belirten Muhtar, “Sanıyorum büyüğümüz 5. kattan izlemişti. Ben öyle zannediyorum.” diye konuşuyor.

“Hocaefendi’ye yakın olduğum için dayak bile yedim”

Reşit Muhtar, 1990’lı yılların başında Fethullah Gülen Hocaefendi’ye yakınlık duyduğu için sıkıntılı günler geçirmiş. Dayak yemiş, kendisine ve ailesine yönelik ölüm tehditleri almış. “Her nimetin bir külfeti var.” diyen Muhtar, “Muhterem büyüğümüzün yanında bulunmak, onun duasını almak, iltifatlarına mazhar olmak öyle kolay bir şey değil.” diyor. O günlerde Hocaefendi’nin Kırık Mızrap kitabını hediye ederek, üzerine, “Cenab-ı Hakk’ın ona vermiş olduğu sesi ve nefesi yine onun yolunda kullanmaya azimli aziz kardeşim...” notunu düştüğünü ifade eden Muhtar, bunun hayatı boyunca aldığı en güzel hediyelerden biri olduğunu söylüyor. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin sanata, sanatçıya çok yakın ilgileri, alâkaları, iltifatları, sevgileri, muhabbetleri ve vefaları olduğunu da ifade eden Muhtar, kendisinin bunu en çok yaşayanlardan biri olduğunu belirtiyor. Samanyolu Televizyonu’nun kurulması aşamasında bir rüyasında Hocaefendi’yi piyano çalarken gördüğünü ve anlatma fırsatı bulduğunu ifade eden Muhtar, kendisine, “Estağfirullah, ben sizin kadar piyano çalamam, ama çocukluğumda birazcık piyano dersi aldım.” dediğini ve buna çok şaşırdığını anlatıyor.

‘Samimiyet ve ihlasa sarıldık’

Kırık Mızrap şiirlerini bestelerken şöhret olma gayesi olmadığının altını çizen Reşit Muhtar, “Samimiyet ve ihlasla yapılan her işte Cenab-ı Hakk’ın ihsan ve keremi de buluşunca başarı kaçınılmaz oluyor. Muhterem büyüğümüz, ‘Siz gelecekte büyük salonlarda Allah’ı anlatacaksınız.’ diyordu. Elhamdülillah, bugün yapılıyor.” diye konuşuyor. Kırıp Mızrap sayesinde hiç görmediği insanların muhabbet ve sevgileriyle karşılaştığını anlatan sanatçı, Kazakistan’da bir kız öğrencinin yanına gelerek, “Biz sizi yedi yıldır bekliyoruz. Kırık Mızrap’ı her dinlediğimizde ağlıyoruz.” dediğini, bu manzara karşısında gözyaşlarını tutamadığını anlatıyor.

Kırık Mızrap şiirlerini okuyup bestelemekten çok memnun olduğunun altını çizen Reşit Muhtar, “İnşaallah çok daha usta, profesyonel bestekârlar tarafından bestelenip uluslararası üne sahip büyük sanatçılar tarafından icra edileceğine inanıyorum.” diyor. Biraz ara verdiğini ancak yeni besteler için azimli olduğunu sözlerine ekleyen Muhtar, kısa bir süre önce sazını da alarak ABD’ye gittiğini, orada Hocaefendi’ye “Kalk Ey Yiğit Uykudan”, “Yiğit Akıncı”, “Uçup Gittin Buralardan Canımın Canı” adlı eserlerini okuduğunu, kendisine yeni besteleri olup olmadığını sorduğunu aktarıyor. Yeni yetişen neslin Kırıp Mızrap’ı bilmediğini, yeniden bir çalışma yapıp duyurmak için müsaade istediğini belirten Muhtar, Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ait ‘Babama’ ve ‘Yanayım mı Dost’ şiirlerini besteleyerek Kırık Mızrap Nostalji albümüne koyduklarını, Kırık Mızrap’ların devam etmesi arzusunda olduğunu sözlerine ekliyor.