Zulme rıza zulümdür

Zulme rıza zulümdür

Yolsuzluk operasyonlarından sonra Başbakan'ın başta Hizmet Hareketi olmak üzere toplumun geneline karşı kullandığı nefret söylemi ve hukuk tanımaz icraatları Türkiye'yi karanlığa sürüklüyor. 'Bunlara su bile yok' ifadesi Erdoğan'ın zulümde geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Yaşananlar karşısında sessiz kalınması ise Bediüzzaman'ın sözünü akıllara getiriyor.

AKP iktidarının 17 Aralık sonrası imza attığı hukuksuzluklar inanılmaz boyutlara ulaştı. Türkiye'de 12 milyon kullanıcısı olan sosyal paylaşım sitesi Twitter kapatıldı. Kararın, Başbakan'ın "Twitter mıvittır hepsinin kökünü kazıyacağız. Uluslararası camia ne der hiç ilgilendirmiyor" sözlerinin ardından gelmesi dikkat çekti. Yurtiçi ve dünyada büyük tepki çeken Twitter yasağının ardından video paylaşım sitesi YouTube'a erişim de engellendi. Şok karar, Başbakan'ın "Seçimlerden sonra Facebook ve Youtube'u da kapatabiliriz." açıklamasını akıllara getirdi. ÖSYM soru havuzu oluşturma bahanesiyle sadece sınavdaki soruların yüzde 20'sini kamuya açıklama kararı aldı. Bu durum Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda (YGS) uygulandı ve büyük tepki çekti. Hal böyle olunca öğrenciler hangi soruları doğru veya yanlış cevapladıklarını kontrol edemedi, sınav şaibeli hale geldi.

Bank Asya banka batırılmaya çalışıldı. Bankaya dönük batırma planına göre, bazı kamu kurumları ve hükümete yakın büyük şirketler vadesinden önce mevduatlarını çekti. Ancak onbinlerce kişinin bankada hesap açtırması oyunu bozdu ve batırma girişimi sonuçsuz kaldı. Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu, önceki akşam Kaynak Holding'te inceleme başlattı. İnceleme kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Zira holding, yıllardan beri Kurumlar Vergisi rekortmenler listesine giriyordu. Başbakan'ın nefret söylemi Erzurum'da şiddete dönüştü. FEM dershanesi idareci ve öğretmenleri Karayazı ilçesine bağlı köylere öğrencilerle aile ziyaretinde bulunmak istedikleri sırada 5 kişi tarafından dövüldü. İstanbul Zeytinburnu'nda sabah erken saatlerde abonelerin kapısına bırakılan Zaman gazetesi, belediyeye bağlı temizlik işçileri ve zabıtalar tarafından hukuksuz bir şekilde toplandı. AKP'li Bolu Belediye Başkanlığı, Bolu Havadis ve Bolu Gündem gazeteleri hakkında, çalışma ruhsatlarında eksiklikler olduğu gerekçesiyle kapatma kararı verdi.

28 Şubat'ın ikna odaları gitti, AKP'nin sorgu odaları geldi

28 Şubat'ta dönemin İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Nur Serter'in başörtülü öğrencilerin başlarını açmaya ikna etmek için kurdurduğu ikna odalarının bir benzeri bu süreçte yaşandı. Talimatla birçok özel okul ve dershaneye müfettişler gönderilerek yaşları 9 ila 16 arasında değişen çocuklar sorgulandı. Çocuklara 'Okulunuzda siyasi baskı yapılıyor mu?', 'Öğretmenleriniz devlet büyükleri aleyhinde konuşuyor mu?' ve 'Atatürk'ü mü çok seviyorsun Başbakan'ı mı?' şeklinde siyasi içerikli sorular yöneltildi.

Spor kulüplerine ceza

Taraftarların stadlarda hükümet aleyhine tezahürat yapmasının faturası spor kulüplerine kesildi. Galatasaray'a biletleri vergi ödemeyen dernek üzerinden kestiği gerekçesiyle 108 milyon liralık ceza verildi. Kulüp yetkilileri Maliye'nin cezada haksız olduğunu belirterek ellerinde yasal kararlar olduğunu ifade etti. İnternete düşen ses kayıtlarına göre Başbakan'ın Fenerbahçe'yi ele geçirmeye çalıştığı öne sürüldü. Başbakan ile oğlu Bilal'e ait olduğu iddia edilen kayıtta Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'ye başkan olmaması için Mehmet Ali Aydınlar'ın desteklenmesi gerektiği yönünde konuşma yapılıyor. Diğer kayıtta ise Çarşı Grubu'nun Gezi'ye desteğinden dolayı Başbakan'ın talimatıyla Beşiktaş, yeni stadyumu yaptırmamakla tehdit ediliyor.

RTÜK iktidarın sopası

Tarafsız olması gereken Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), adeta iktidarın sopasına dönüştü. RTÜK bu süreçte, 'Taraflı yayıncılık' kılıfıyla Samanyolu Haber Televizyonu'na tarihin en büyük yayın durdurma cezalarını kesti. Televizyonun, 7 programına 20 yayın durdurma cezası verildi. Samanyolu Haber TV Genel Yayın Yönetmeni Metin Yıkar, adeta 'konuşma', 'söyleme', 'halkı bilgilendirme' denilmek istenen cezayla yayınların kısıtlandığını ve sansür uygulandığını vurguladı. Son olarak Kanaltürk'ün ulusal yayın hakkı iptal edildi. Cem TV'ye 9 yayın durdurma cezası verilmişti.

Türkçe Olimpiyatları engellenecek, okullar kapatılacak

Hükümet, camiaya yönelik baskılarını yurtdışındaki Türk okullarının kapatılmasına kadar götürdü. Ankara'daki büyükelçiler toplantısında konuşan Başbakan, büyükelçilere "Muhataplarınıza bu örgütü anlatın" talimatı vererek Türk okullarını jurnallemesini istedi. Erdoğan'ın bizzat kendisinin yabancı devlet başkanları, başbakanlarını arayarak Türk okullarının kapatılmasını talep ettiği ortaya çıktı. Erdoğan, mitinglerde ve TV programlarında, camianın okulları, dershaneleri ve yurtlarının boykot edilmesi çağrısı yaptı. Türkçe Olimpiyatları'nın kendileri için artık bittiğini, stadyum ve kapalı spor salonu verilmeyeceğini söyledi.

AKP, yüksek oy alırsa operasyon yapılacak

Başbakan ve bazı bakanlar, 'Paralel yapı' kılıfıyla Hizmet Hareketi'nin kurumlarına operasyon yapılacağını dile getiriyor. Operasyon yapılmasının ön şartı olarak da sandıktan çıkacak yüksek oy oranı gösteriliyor. Eğer sandıktan AKP'ye ciddi bir destek çıkarsa anında harekete geçilecek. Beklenen halk desteği alınmadığı takdirde ise operasyonun rafa kalkacağı belirtiliyor. Bu da operasyonun hukuki zemininin olmadığını gözler önüne sürüyor. Sahte deliller üretilerek birçok kişinin gözaltına alınması hedefleniyor. Nitekim Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen bir ihbar mektubu, Cemaat'e yönelik operasyon için belge oluşturulduğunu delilleriyle ortaya koydu.

Zulme 'Dur' Deme Zamanı

Siyaset tarihimizde eşi benzeri olmayan bir seçime gidiyoruz. Maalesef hak-hukuk askıya alındı. Siyasi nezaket unutuldu ve zulüm devlet zırhına büründü. Şimdi en temel hak ve özgürlükler tehdit altında. Ülkenin Başbakanı toplumun bütün kesimlerini açıktan açığa tehdit ediyor. Başbakan sıfatı taşıyan ve bu sıfattan dolayı her ferdi kucaklamakla sorumlu olan kişi, toplumun tamamını (aşırı partizan taraftarı hariç) düşman ilan etmektedir. Uzun bir süreden beri bütün siyasi görüşler ağır baskı altında, bütün medya kuruluşları endişe içindedir. Hükümet kanadından yükselen nefret söylemi, sosyal çatışmalara zemin hazırlamakta, toplumsal ahengi yerle bir etmektedir.

17 Aralık sabahında gün yüzüne çıkan yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama gibi suçları örtbas edebilmek için bir camia hedef seçilmiş, ağza alınmayacak hakaretler savrulmuş, 'çete', 'örgüt' gibi mesnetsiz ve delilsiz suçlamalar pervasızca tekrar edilmiştir. Anayasaya ve yasalara aykırı bu nobran tutum 'Seçim sonrası operasyon' söylemleriyle korku senaryolarına dönüştürülmüş ve yalana iftiraya devlet imkanları kullanılarak aracılık edilmiştir. Artık mesele particilik gibi basit bir çerçeveyi çoktan aşmıştır. Yetkilerini kötüye kullanan bir kısım insanların Türkiye'yi sürüklemek istediği antidemokratik mecra gizlenemez hale gelmiştir. Zulme göz yummak zulme ortak olmak demektir. Siz değerli okurlarımıza 'ZULME DUR' çağrısı yapıyoruz. Bu zulüm durmaz, bu şımarıklığa bir ders verilmez ve iktidar sahipleri nefis muhasebesine davet edilmez, kibir ve tahakküm zulme dönüşürse, korkarız ki, yarınlarda herkes çok pişman olacak. Ve yazık olacak bu güzel ülkeye...