Afrika'ya Erken Gelenler

Eğitim gönüllümüz Aygün Bey, Orta Asya'daki eğitim hizmetlerinden sonra kaderin takdiri ile Afrika'ya gitti. Orada karşılaştıklarını, gerçekten bizlere de ibret olacak şekilde kaleme aldı.

Hem Afrika'da olup bitenleri hem de bizler dünyadan habersizken oralarda cereyan eden olayları anlayıp bir analiz yapabilmemiz için, bu anlattıklarını oldukça önemli buluyorum. Olayların seyri içinde, hiçbir değerlendirmeye gerek kalmadan alacağımız çok ders ve ibretler olacağı kanaatindeyim. O diyor ki:

"İlk ay alışkın olmadığım sıcaktan dolayı çok bunalıyor, aşırı terliyordum; ama sonra alıştım. Bulunduğum ülkenin eğitim sistemini inceledim. En popüler okul Amerikan Lisesi dedikleri için randevu alıp Amerikan Lisesi'ni ziyaret ettim. Bu okul şehir merkezinden 70 km uzakta dağın başında kurulmuş. Okulu kurmak için geldiklerinde devletten arsa istiyorlar. O gün bu isteğe muhatap olan idare onlara dağın başında bir arsa gösteriyor. Onlar da "Biz buraya okulu açalım. Buraya kimse gelmez, istediğimiz gibi faaliyet yaparız." diye düşünüp okulu yapıyorlar. Bahçe girişinde mermer üzerinde "Bu binalar 10 milyon dolara mal olmuştur. 7,5 milyon dolar ABD, 2,5 milyon dolar kiliseler verdi" diye yazıyor. Tam ortada büyük bir kilise var. Müdür bey doktorasını yapmış bir papazdı. Okulu gezmeye kiliseden başladık. Binaları gezdik, gerçekten yurtları ve yemekhanesi çok güzel. Okulun müdürüne sordum: "Ne kadar sürede şehre geliyorsunuz.?" O da "6 ayda bir" diye cevap verdi.

"Buraya nasıl geldiniz, aileniz yok mu?" diye sordum. O da şöyle karşılık verdi: "Ailem Amerika'da. Çocuklarım üniversitede okuyor. Bir pazar günü kiliseden beni çağırdılar. 'Nijerya'daki okula müdür lazım, seni gönderelim' dediler. Ben de böyle bir teklife 'hayır' demedim. Burada çok güzel zemin var. Kalan vakitlerde başka okullarda da öğrencilere Hıristiyanlık dersi anlatıyorum." Gezerken kimi görse selamlaşıyor. İşçilerin bile akrabalarına varıncaya kadar halini hatırını soruyor! Ayrıca okul müdürü şu açıklamayı yaptı: "Bizim öğrenciler 16 yaşında liseyi bitiriyor. Amerika'da üniversiteler 18 yaşından öğrenci alıyorlar. Biz orta 1. sınıfa kayıt yaparken veliyle anlaşıyoruz. Liseyi bitirince öğrenci iki yıl mecburi hizmet yapacak. Bu süre zarfında çocukları köylere ve başka ülkelere gönderiyoruz. Meseleleri iyi kavrayamayanları Amerika'da ailelerin yanına yerleştiriyoruz. İki yıl bitince üniversiteye kayıt oluyor."

Bu okulda elektrik, jeneratörle üretiliyor. Su da artezyenle çıkarılıyor. Okuldan ücret olarak 3 bin 500 dolar alıyorlar, 650 öğrencisi var. Ayrıca 28 de Müslüman öğrenci vardı. Bunlar da başarılarından dolayı alınmış. Hatta bizim Türk kolejinin giriş imtihanını birinci olarak kazanan kızı orada ücretsiz olarak almışlar. Bizim arkadaşlar maalesef zaten abisi bizde okuyor mecbur gelecek diye % 40 indirimden aşağı kabul etmemişler. Onlar ücretsiz olarak alınca oraya kayıt yaptırmış. Ne kadar üzülsek de faydası yok. Müslüman öğrenciler de Hıristiyan öğrencilerle din derslerinden aynı programa tabi tutuluyor; yani orada kilise programlarına katılmak zorunda.

O gün sıtma hastalığına yakalanmıştım. Okulu şehir içinde sanıyordum. Arabamız klimasızdı. Yol da bozuktu. Benim için çok zor olmuştu. Bir defa bayılacak gibi olmuştum. Ayrıca Ramazan ayında idik. Müdür bize bir şeyler ikram etmek istedi. Oruçlu olduğumuzu söyledik.

Kendi öğrencilerimizin problemlerini tespit etmek için sınıf başkanları ile toplantı yaptım. İsteklerini not aldım. Bütün öğrencilere isim yazdırmadan beş soruluk anket yaptım. Sorulardan birisi "Eğer genel müdür olsaydınız okul için hangi icraatı yapardınız?" Böylece problemleri tespit edip çözüyordum. Mesela sorulardan birisi de "İlinizdeki en iyi üç okulun ismini yazınız." Böylece tespit ettiğimiz okulları ziyaret ediyor, onların başarılı yönlerini öğreniyordum. Bu hususta ne yapmamız gerektiğini kararlaştırıyorduk. Gerçekten bunun çok faydasını gördük. Onlar senelerin tecrübe birikimlerinin meyvelerini devşiriyorlardı."