Bosna'da Çocuklar Ölmesin

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı olarak Bosna Savaşı'ndaki katliâmın durdurulması için "Bosna'da Çocuklar Ölmesin" sloganı altında dünyadaki meşhur futbolcuları Türkiye'ye davet edip yapılacak dostluk maçı ile dünyaya güzel bir mesaj verilmesini istiyorduk.

O zaman İhsan Kalkavan Bey, İspanya'dan Bayram Tutumlu'yu Türkiye'ye davet etmişti. O, bu mesele için gerçekten büyük gayret gösterdi. Ama bu mühim meseleyi bize bırakmak istemeyenler devreye girip, uçuş kartını bile almış birçok meşhur futbolcuyu havaalanından geri çevirdiler. Sadece başta Maradona olarak bazıları gelebilmişti. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın onursal başkanı olan Fethullah Gülen Hocaefendi, Başbakan Çiller, A. İzzetbegoviç'in eşinin katıldığı bu büyük organize, gerçekten büyük ses getirdi.

İşte Bayram Tutumlu Bey'le böyle bir tanışıklığımız var. İspanya'ya gidince kendisini aradım. Beni Valencia'ya ve oradaki yapılacak bir maça davet etti. Maçtan birkaç saat önce buluşup görüştük... Dedi ki: "Ben o organize sırasında gördüğüm Hocaefendi'nin kim olduğunu bilmiyordum. Gazete ve televizyonlara yansıyan bu olaydan sonra annemin ziyaretine gittim. Allah rahmet eylesin, anneciğim beni koklayıp bana dualar ediyor ve şöyle diyordu: 'Oğlum sen o mübarek insanla beraberdin ya artık ölsem de gam yemem... Hocaefendi'yle birlikte olmak ne büyük şeref sen biliyor musun? Oğlum sen kimin yanında bulunduğunu ah bir bilsen!..' Validemin bu sözleri içime işledi. Sonra dünya çapındaki eğitim hizmetlerini ve diğer güzellikleri öğrendim. Ama bu güzel şeyler olurken, İspanya'da aslında çok iyi bir futbolcu olan Sırp asıllı Miyatoviç, benim Türkiye'ye maça getirmek istediğim bazı futbolcuları engellemiş ve İspanya'da gençleri toplayıp Miloseviç adına tezahürat yaptırmış. Ben gelip bunları öğrenince kendisine çıkıştım: 'Sen nasıl böyle bir katili, bir insan kasabını tutar ve onun lehine tezâhürat yaptırırsın?' dedim. Ondan sonra aramız açıldı. Geçen gün de yine bana sataşınca, ben de kendisine ağır sözler söyledim... Bunu da gazeteciler tesbit etmişler. İki gündür gazeteler bizden bahsediyorlar." Gerçekten İspanyol gazetelerinde bununla ilgili iki gün yayın yapıldı. "Marca" gazetesi, bu haberi, "Sırp kafası üstü düştü" başlığı altında veriyordu.

Bayram Bey, Valencia ve Rosenborg takımlarının maçı için bize şeref tribününden yer ayırtmıştı. Onun için futbolcu Şota Arveladze'yi de çağırdı. Şota da güzel Türkçe konuşuyor. Trabzon'da öğrenmiş. Hatta ayağındaki rahatsızlık için "kıkırdak" kelimesi yerine "kikirdak veya çikirdak" diyorsun, diye Bayram Bey Şota'ya takılıyor. O da, "Ben Türkçeyi nerede öğrendim biliyor musun?" diye karşılık veriyor.

Bayram Bey bize, köylüsü ve arkadaşı Bilal Ercan'ın Hocaefendi'nin Kırık Mızrap şiirlerinden besteleyip okuduğu türküleri dinletti. Maradona'nın Hocaefendi hakkındaki düşüncelerini de bize aktarırken, "Maradona'yı, Türkiye'den döndükten sonra evinde ziyaret ettim. Bana 'O zat, kimdi? Bana çok sempatik ve samimi geldi. Ondan pozitif duygular aldım.' dedi. Ben de Hocaefendi'nin durumundan, dünya çapında eğitime yaptığı katkılardan bahsedince, hanımına dönüp 'Bak sana söylemiştim ya, o çok büyük bir kişi imiş. O zaman ben onun öyle birisi olduğunu hissetmiştim.' diye seslendi."

Bazı İspanyol gazetelerinin haberleri üzerine Bayram Bey, "Hiç çekinme, burada sana Allah'tan başka kimse dokunamaz; buna izin vermem." deyince Şota'nın bir Anadolu insanı gibi, "Dokunan Allah olsun; Allah'tan gelene râzıyım." diye karşılık vermesi çok hoşuma gitti...