"Geri Dönmek İçin Gelmedik Madagaskar'a"

Madagaskar, Hint Okyanusu'nda, dünyanın üçüncü büyük adası. Yüzölçümü Türkiye kadar olan; ama nüfusu 20 milyon civarında bir ülke... Her türlü meyveye sahip... Pirinç, ülkenin en önemli yemeği... Hatta bazı evlerde kahvaltıda bile pirinç yenir.

Halkının çoğunluğu Endonezya kökenli... Genelde hallerinden şikâyet etmeyen, çok nazik insanlar. Lemur isimli, gözleri fener gibi olan, maymuna benzeyen, sadece bu ülkeye ait bir hayvan var. Ayrıca bu ülkeye 'vanilya' memleketi de denilebilir.

Madagaskar'ın çoğunluğu Hıristiyan; yüzde onu Müslüman... Bu Müslümanların da sadece yüzde beşi Sünnî... Şiiler çoğunlukta. Bilhassa Saddam'ın zulmünden kaçan Şiiler buraya gelmişler. İran da devlet olarak bunlara sahip çıkmış...

Resmî dilleri Fransızca, buraya zamanında Fransa bir sömürge olarak girmiş. Halkın konuşma dili Malgaşça...

Başşehri Antananarivo'da, College La Lumiere lnternational, yani Işık Koleji var. 120 öğrencisi mevcut. 20 öğretmenin üçü Türkiye'den, birisi de Kırgızistan'dan... Kırgız öğretmen, Kırgızistan'daki Türk okullarından yetişmiş ve öğretmen olduktan sonra Türk öğretmenlerle beraber Madagaskar'a gelmiş... Kendisi bilgisayar öğretmeni...

Madagaskar'da toplam Türk sayısı on kişi...

Öğrenci velilerini evlerinde ziyaret eden Türk öğretmenleri, aileler sevinç, saygı ve hayranlıkla karşılıyorlar... Öğretmenler Müslüman diye helal et bulup onlar için özel yemek yapıyorlar.

Hem üniversitede okuyup hem Işık Koleji'nde belletmenlik yapan bir öğrenci, okulda bekçilik yapan Madagaskarlı ile her gün sohbet ediyor. Allah bu bekçiye bir oğlan nasip edince hiç düşünmeden belletmenin ismini veriyor. Şimdi Madagaskar'da iki tane Veli var...

Bir gece on kişi hırsızlık için okula giriyor ve iki öğretmeni hırpalıyorlar. Okul aile birliği başkanına haber verilince, hemen eşiyle harekete geçiyor, hızlı davransınlar diye arabasını şoförü ile beraber jandarmaya veriyor. En üst makamdakileri arayarak, "Onlar benim öğretmenlerim, o okul benim okulum, benim çocuğum da orada okuyor. Hırsızları derhal yakalayın!" diyor. İşi sonuna kadar takip edip hırsızları yakalatıyor. Jandarma, "İşte suçlular, sizi dövdükleri gibi..." dese de yürekleri sevgi çarpan öğretmenler hiçbir şey yapmadan sadece gözlerinin içine bakarak "Niçin?" diye soruyorlar. Jandarmaya da, "Biz buraya onları dövmek için gelmedik." diyorlar. "Acaba bu yüzden Türkiye'ye döner misiniz?" deyip telaşlanan velilere, "Biz geri dönmeye gelmedik!" cevabını veriyorlar.

Bu anlatılanların bir kısmını Almanya'ya gelen, kolejin İngilizce öğretmeni Ökkeş Özgüven'den, bir kısmını da Türkçe Olimpiyatları'na gelen Kasım öğretmenin Samanyolu Televizyonu'nda bir programda anlattıklarından aktardım.

Ökkeş hocanın yanında 14 yaşındaki öğrenci Raveloson Andrisoa Fitiavana da vardı... O kendisine kısaca Fy diyor. Annesi diş doktoru, babası doktor... Onunla Türkçe konuştuk. Almanya'daki Türkleri çok sevmiş... "Sıcakkanlı ve sevecenler... Türk yemekleri çok hoşuma gitti." diyor. Ayrılırken gazetedeki odamda bana Barış Manço'nun 'Gül Pembe' şarkısını okudu. Kelimeleri telâffuzu ve söyleyişi çok güzeldi!..