Hacı Ali Rıza Güven
Bu dernek, tarihî Kestanepazarı Camii bitişiğinde idi. Yine orada bulunan yurdun ayakta kalması için ömrü boyunca gayret etti. Bizler o yurtta barınarak tahsilimizi tamamlama imkânı bulduk. Hem de benim gibi köyden gelmiş arkadaşlar olarak bizler, âdâb-ı muaşeretin pek çok kaidelerini de yine ondan öğrendik. O bizim "Hacı Amcamız" idi... Bir baba gibi onu hem sever hem de ona karşı büyük saygı duyardık.
Benim yurda ilk geldiğim seneler Hacı Amca'nın evi Alsancak tarafında idi. Neredeyse her sabah evinden çıkar, yurda gelir ve bizleri sabah namazına kaldırırdı. Cenab-ı Hak ebediyyen râzı olsun...
O zenginliğine ve başkanlığına rağmen, hocalarımıza karşı da son derece saygılı davranırdı. Fethullah Gülen Hocaefendi, Kestanepazarı'na vaiz ve yurda müdür olarak geldiğinde 28 yaşlarındaydı. Avluda bir gün pantolonuna bir şey sıçramış olacak ki, o koca Hacı Amca'mızın eğilip evladı yaşındaki kişinin pantolonunu çitelediğini gördüm. Hocamız müsaade etmek istememesine rağmen saygı ve sevgiyle bu işi yapmaya çalışıyordu.
1965 Haziran'ında, tam izine gidecektim, merhum Yaşar Tunagür Hoca'mızla beraber beni çağırıp "İsveç'ten bir vakıfla İlim Yayma Cemiyeti anlaşmışlar. Yazın karşılıklı öğrenci mübadelesi olacak. Bütün imam-hatip yurtları birer öğrenci seçip gönderecek. Kur'a çektik. Seni iki aylığına İsveç'e gönderiyoruz." dedikleri vakit dünyalar benim olmuştu... Bunu da unutamam.
Fethullah Gülen Hocamız yurdumuza müdür olduktan sonra, artık yurdumuzda akşamları nöbetle kalan hocalar gelmez olmuştu. Biz de bu boşluktan istifade ile akşamları arkadaşlarla dışarı çıkıyorduk. Yine bir akşam sohbete gitmiştik. Gece ikişer üçerli gruplar halinde dönüyorduk. Ama o akşam Hocaefendi idareyi ele almış üst kapıya dikilmiş... Önümüzdeki gruptan Süleyman Gündem'e "Nereden geliyorsunuz?" diye sormuş o da "Sohbetten" demiş. Bu sefer "Kimden izin aldınız?" diye sorunca "Hacı Ağabey'den!" demiş. Hocaefendi ilk anda Hacı Ali Rıza Güven'den izin alındığını zannetmiş. Ama "Şimdi o da geliyor zaten." demiş. O anda da ben alttaki büyük kapıdan içeri girmişim. Tabii bunlardan benim hiç haberim yok. Tam yanına gelince bana "Buyur hacı efendi!" dedi. Şaşırıp kalmıştım. "Daha ilk karşılaşıyoruz; acaba benim lâkabımı nereden öğrenmiş olabilir?" diye düşünmeye başladım.
Peki bana bu isim nereden gelmişti? Yaşar Tunagür Hoca'mızdan hadis dersi okurken, o sene Diyanet ilk defa otobüsle hacca, hacı adaylarını götürürken yanlarına din görevlisi de veriyordu. Yaşar Hocamız "Sizi bu kafilelere katalım, hem vaaz edersiniz, hem de haccınızı yapmış olursunuz." demişti. Onun için birbirimize hacı hacı derken hepsi unutulmuş, sadece benimki kalmıştı.
Allah rahmet eylesin Hacı Amca'mızın vefatını duyunca bunları ilk etapta hatırlayıp yazmaya çalıştım. Başta bütün yakınlarına, bilhassa kendisine Külliyat konusunda medyun olduğum damadı Avukat Necdet Doğanata'ya ve bütün Kestanepazarı mensuplarına baş sağlığı diliyorum. Cenab-ı Hak onu ebedî saadetlere mazhar eylesin... Âmin..
- tarihinde hazırlandı.