Hz. İbrahim Sofrasında Başı Takkeli Çocuk

Bir sene önce Prof. Dr. Thomas Michel'in teklifi ile gündeme gelen Uluslararası Hz. İbrahim Sempozyumu geçtiğimiz hafta gerçekleştirildi.

Urfa ve Harran, tarihi birer şehir.. Hz. İbrahim Aleyhisselam'ın izleri yanında, Hz. Yakup ve Hz. Şuayb Aleyhisselam ile ilgili de mekanlar ve rivayetler var. Çağın söz sahiplerinden Bediüzzaman Hazretleri'nin de "Taşıyla, toprağıyla mübarek" dediği Urfa'da vefatı da bir tesadüf değildir. Bu hususta vefat ettiği oteli ve ilk merkadini ziyaret eden Thomas Michel şöyle demekten kendini alamamıştır: "Bediüzzaman'ın bu peygamberler şehri Urfa'ya son demlerinde, şiddetli hasta halinde sırf vefat etmek için gelmesi boşuna değildir; asla tesadüf olamaz. Vefat edip gittiği uhrevi alemlere mutlaka buradan manevi bir pencere bir menfez açık bulunmaktadır."

Kinin, nefretin ve düşmanlığın, ateşte yakılıp, sevgi ve dostluk güllerinin açılması için Hz. İbrahim'de birleşen anlayışların bu mübarek beldede asrın başında yani 2000 yılında bir araya gelmesi de inşallah hayırlara vesile olacaktır.

Hz. Adem Aleyhisselam ile başlayan vahiy mesajlarını bütün canlılığı ile içinde tutamayan insanlık zaman zaman Mahmut Topuz'un ifadesiyle iman yorgunluğuna düşmüşlerdir. Hz. İbrahim bu yorgun ve bozguna uğramış imanları ihya etmek için işte bu topraklardan hareket etmişti. Hz. Yusuf da büyük dedesi Hz. İbrahim'den sonra zamanın süper gücü Mısır'a hareket etmişti; ama esir pazarlarında satılmış bir köle olarak... Hikmet öyle iktiza ediyordu...

Şimdi Hz. İbrahim'in evlatları, 'inançta ortak atamız' diyerek onun ismi etrafında bir araya gelip bir durum değerlendirmesi yaptılar. Asırlar sonra kültür mirasçısı torunlarının, "Dedemizden bize neler kalmış? Sizlerde neler var? Bir bakalım." diyerek, birbirlerini tanımaya çalışmalarından daha güzel ne olabilir?

Bir profesör şöyle diyordu: "Ben başkalarından bir şey duyunca fikren zenginleştiğimizi görüyorum. Bir seferinde Müslüman, Hıristiyan ve Musevi üç konuşmacı sahnede idik. Sahne renk renk ışık hüzmeleriyle boğulduğu için dinleyicileri tam göremiyorduk, onların sorularını işitiyorduk. Birisi suçlar tarzda Musevi arkadaşımıza 'İsa'yı kim öldürdü?' diye bir soru sordu. Bu ortalığı karıştırmak için kasıtlı bir soru idi. Müslüman olan arkadaşımız Kur'an-ı Kerim'i açtı ve 'Onu (İsa'yı) öldürmediler ve asmadılar; fakat (İsa) onlara benzer gösterildi. (...) Onu yakinen öldürmediler. Hayır Allah onu (İsa'yı) kendisine yükseltti.' (Nisa, 4/157 ve 158) ayetlerini okudu. Musevi arkadaşın parmağını tutup ayetlerin üzerinde gezdirdi ve ona 'Hz. İsa Aleyhisselam'ı sen öldürmedin.' dedi. Ben Kur'an-ı Kerim'de böyle bir ayet olduğunu bilmiyordum. Öğrenince çok mutlu oldum. Bu benim için bir zenginlikti aynı zamanda." dedi.

İsveç'ten gelen bayan Dorothea Rosenbland, ülkelerinde kurdukları "İbrahim'in Çocukları" isimli bir vakfın hizmetlerinden bahsetti. "Farklı kültürlerin çocukları birbirlerini tanıyarak büyüyorlar. Müslüman çocuklar imamlardan, hocalardan aldıkları bilgilerle, diğerleri de haham ve papazlardan aldıkları bilgilerle kendi dinlerini öğreniyorlar. Bazen müsamere gibi konuları canlı hale getiriyoruz. Tanrıdan gelen emirleri okuyacak çocuk mutlaka kapalı bir dolaba girerek kimseye görünmeden sesleniyor. Çünkü biz onlara 'Tanrı görünmez' diyoruz. Hatta bir seferinde Tevrat ve Kur'an'da geçen yanan çalı meselesindeki İlahi mesajı seslendirirken heyecanlanan bir çocuk, dolaptan düşmüş ve hiçbir şey olmamıştı." dedi.

Bu arada Teksaslı sosyolog Lester, Tanzanyalı gazeteci Meryem ile imam önünde nikah kıydırdılar. Lester, şehadet getirdi ve İbrahim ismini aldı. İsrail'den gelen ailenin erkek çocuğu başındaki takkeyi çıkarıp ebeveyninden izin alarak bir Müslüman takkesi başına geçirdi. Bu nikahta takkeyi çıkarıp herkesten evliler için para topladı ve bu para ile onlara bir kilim satın alındı. Daha sonra dikkat ettim o çocuk o takkeyi başından hiç çıkarmadı..

Cenabı Hak ülkemizi ve bütün dünyayı, barış ve huzur dolu mutlu ve güvenli günlere ulaştırsın.