Ergenekon'un Kirli İşleri ve Fırat'ın Ötesi

Seçimler bitti, Obama gitti ve asli gündemimize döndük. En önemli gündem maddemiz de şüphesiz ETÖ soruşturması.

Malum ikinci iddianame bir darbe yargılaması. İddianame de ağır çekim darbe senaryosu gibi. Baştan 'iki bin sayfalık iddianame mi olur, oku oku bitmiyor' eleştirisi yapılsa da satır aralarında 'yok yok'. Üşenmeyip okursanız son yıllarda yaşadığımız hadiselerin arkasındaki büyük resmi görmek mümkün.

Fakat ilginç bir ayrıntı var ki pas geçmek olmaz. Malum Tuncay Güney'in sorgusu sırasında kaydedilmiş bir CD mahkemeye ulaştı. Kayıtlara göre Güney'in ilk günden bu yana söylediği 'ağır işkence gördüm' ifadesi doğru. S1,S2,S3 kısaltmasıyla tanımlanan sorgucular (mesai arkadaşları Serdar Saçan, Ahmet İhtiyaroğlu ve Kemal Karedemir olduğunu söylüyor) Güney'e istediklerini söyletebilmek için yoğun mesai harcamışlar.

İlginçtir düne kadar soruşturmayı Güney'in üzerine inşa ederek sulandırmaya çalışanlar; gay, haham vs diyerek hafife alanlar birden Güney'i keşfettiler. Aynı çevreler işkenceden mahkum olmuş polis müdürlerinin 'Gülen'e gelince terledi' türünden tuhaf açıklamalarını manşete taşımışlardı.

Saçan ile ilgili parantezi kapamadan önce son bir not Saçan şube müdürü iken dönemin DGM başsavcılığı Saçan ile ilgili şikayet dilekçesi yazmış ve inanılmaz iddiaları sıralamıştı.Yine aynı dönemde vali Erol Çakır da bakanlığa başvurarak Saçan'ın uzaklaştırılmasını talep etmişti. Yani konuyu takip edenler için 'işkence' iddiaları sürpriz değil.

2. iddianameye dönersek. Bu soruşturmanın en önemli taraflarından birisi Ergenekon Silahlı Terör Örgütü (savcılar bu tabiri 126 kez kullanmış) taşeron terör örgütleriyle ilişkileri. Gizli tanıklar, gizli belgeler, yazışmalar ve bilgi notları çok ilginç bağlantıları ortaya döküyor. DHKP/C, Hizbullah ve PKK ile ilişkileri az çok tahmin ediliyordu, son iddianameyle Hizbuttahrir ile ETÖ ilişkisine dair ipuçları da ortaya çıkmış oldu.

Deposunda bir orduya yetecek kadar silah çıkan, JİTEM'in kurucusu Arif Doğan'ın ilişkileri ETÖ ile illegal örgütler arasındaki bağı gösteriyor. Mesela (sf.1490) PKK'nın gençlik yapılanması olan YDGH üyesi A.B, temmuz 2008'de Ankara da yakalandı. Şahsın cep telefonu ile Arif Doğan'ın arandığı tespit edildi.

Ayrıca (sf 1496) 'terör örgütünü geri bölgesinde vurabilmek için örgütün ideolojisine ters düşen bir örgüt ile görüşmeler yapıldığı ve örgütün üst seviyesine kadar çıkıldığı' notu var. Üst seviyesine çıkılan örgütün ise Hizbullah olduğu biliniyor.

İddianamenin ilerleyen bölümlerinde ise bombalamalar yapıp PKK bildirileri bırakmak gibi 'yöntemler' sıralanıyor. Yine Albay Doğan'ın kimler için olduğu çok da anlaşılamayan ' boş nüfus cüzdanlarını temin edip dağıtması' da bir dönem bu bölgede olan karanlık işlerin çapı hakkında fikir vermesi bakımından önemli. Şüpheli eylemleri ve soru işaretlerini sıralamaya kalksak sayfalar yetmez.

Hizbullah-ETÖ ilişkisinin deşifresi için Albay Cemal Temizöz ve eski belediye başkanı Kamil Atak da üzerinde durulması gereken isimler. Fırat'ın öte yakasında olan birtakım karanlık işleri çözmek için ETÖ soruşturması bir fırsat. Heba etmemek gerek.

Gazeteleri Basıp Yöneticilerini Kurşuna Dizin

İddianame bazı kesimlerin ruh halini yansıtması açısından önemli. İşte onlardan bir bölüm (1505);sanık Levent Temiz'den ele geçirilen metinlerde; "Azınlıkların tüm mülkiyet hakları ellerinden alınarak Türk ırkının yararlanmasına tahsis edilecektir. Nüfus kayıtları müsadere edilerek, Müslüman olmayanlara jenosit kartı verilecektir. Azınlıklara tek tip çamur renginde devşirme ve jenosit amblemli forma giydirilecek. Tüm basın kuruluşları kapatılarak, yöneticileri kurşuna dizilecektir.." sanık Temiz,'Turan İhtilal Manifestosu' başlıklı metin için 'şahsi görüşlerim' demiş. Fakat iddianame ortaya koyuyor ki bu metin darbe sonrası uygulamak üzere hazırlanmış. İnsan okurken 'ya başarsalardı' demeden edemiyor..