Fethullah Gülen ve Ateist-Terörist Benzetmesi

Türkiye'de ideolojik statükocu yaklaşımlarla bir yere varılamayacağını 10 gün süren bir röportajdan seçtikleri tek bir cümle ile bir yere varmak isteyenler de anlamalıdır. Yine de Hakk'ın hatırı için söylenen cümleyi açıklamanın faydalı olacağına inanıyorum.

Önce tartışılan konu ile ilgili ayetin mealini verelim. "Kim katil olmayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir kişiyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur." (5/32) Medeni dünyanın daha yeni tanıdığı bir hakikati Kur'an 15 asır önce din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin her insana tanımaktadır. Bu bir.

İki; haksız yere insan öldürmenin hükmü meselesinde bu ayet müfessirlerin ve fakihlerin müracaat kaynağı olmuştur. Kimileri haksız yere birisini öldürenin dünyada kısas cezasına maruz kalacağını, ama ahirette cennete gidebileceği, kimileri de İbni Abbas örneğinde olduğu gibi dünya hayatında göreceği kısas cezasına rağmen ahirette de mekanının cehennem olacağı yorumunu yapmıştır. Hocaefendi'nin bu çerçevede İ. Abbas ismini vererek bu yorumu ön plana çıkartması aslında günümüz şartları açısından takdirle karşılanması gereken bir cesaret örneğidir.

Niçin? Çünkü bugün İslam coğrafyasının dört bir yanında "devlet terörü" isimlendirmesine mazhar olan nice terörist faaliyetlerde öldürülen, zulmedilen, mal ve mülkleri elinden alınan hep Müslüman kitledir. Diğer sorunlar bir tarafa, ölme, öldürme ve öldürülme ile talanı nazara verdim. Yılların kin, öfke ve nefret rüzgarını da arkasına alan bir kısım ulema intihar saldırılarına cevaz vermektedir. İşte Hocaefendi'nin özellikle bu duruma maruz İslam ülkelerinde kısmen yaygın kanaat ve kabulün aksine bir tutum sergilemesi, literatürdeki tabirle şaz sayılabilecek bir görüşü ön plana sürmesi ve desteklemesi bir cesaret örneği değil de ya nedir? Ekrem Dumanlı'nın yazısında ifade ettiği gibi İslam uleması arasında ilk defa bu kadar net ve açık biçimde el-Kaide ve Usame B. Ladin'e tavır alması bu cesaretin bir başka örneği değil midir?

Gelelim tartışmanın püf noktasına yani kafir ve ateist ile onların teröristle eşdeğer tutulmalarına. Kafir en basit anlamıyla İslami literatürde Allah'ın varlığını inkar eden kişiye verilen isimdir. Ateiste gelince; o ansiklopedilere göre Allah'ın yokluğunu savunan doktrini kabullenen kişi demektir. Öyle ki ansiklopediler yanlış anlaşılmalara imkan tanımamak için ateizmin, ateizmden sonra çıkan ve Allah'ın varlığını inkar etmeyen agnostizim (agnosticism) ile karıştırılmaması gerektiğini ısrarla vurguluyorlar. Meseleye bu zaviyeden bakınca kafir ile ateist kavramları içlerini dolduran anlamlar itibarıyla aynı ortak noktada birleşiyorlar.

Hocaefendi'nin benzetmesi içinde bu anlamdaki kafirin/ateistin teröristle eşdeğer tutulması ise yaptıkları eylem, taşıdıkları vasıflar itibarıyla değil, ahirette buluştukları mekan itibarıyladır. Öyle ya "insan öldüren, kafirin maruz kalacağı aynı şeye maruz kalıyor" sözünü başka türlü anlamak mümkün mü? Nitekim İslam inancına göre -ki yeri-velev ki Müslüman bile olsa- İ. Abbas'ın başını çektiği grubun yorumlarına göre cehennemdir. Hocaefendi'nin bahse medar beyanları ise bu gerçeğin sarahatinden ibarettir.

O zaman Hocaefendi'nin bu yaklaşımına itiraz niye ve neden? Sorunun niye kısmı gayet açık. Yapılan itirazda -ki ilk defa Milliyet'in haberine göre Ahmet İnam seslendirdi- Hocaefendi'nin; "Ateist yani Allah'ı kabul etmeyen insan ne ise insan öldüren de onunla eşdeğerdedir." sözüne. İnam itirazla diyor ki; "Ateist belli bir yerleşik dinin insanı olmayan demektir. Hiçbir değeri, inancı olmayan anlamına gelmiyor. Ateist olup da çok yüksek değerlere sahip birçok insan var tarihte." Doğru. Ama bunu inkar yok ki Hocaefendi'nin sözlerinde. Hatta diyebilirim Kur'an'ın; "İman edenlere söyle ki: Allah'ın ceza günlerinin gelip çatacağını beklemeyenlerin ezalarına aldırış etmesinler, kusurlarını bağışlasınlar. Çünkü nasılsa Allah, herkese yaptıklarının karşılığını verecektir." (45/14), ve "Dininizden ötürü sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan etmeyen kâfirlere gelince, Allah sizi, onlara iyilik etmeden, adalet ve insaf gözetmeden men etmez. Çünkü Allah âdil olanları sever." 60/8) ayetlerini örnek vererek yüksek değerlere sahip, Müslümanlara düşmanlık beslemeyen insanlarla iyi ilişkiler içine girilebileceğini, girilmesi gerektiğini teorik ve pratik alana taşıyan kişi değil midir Hocaefendi? Demek İnan Hoca'nın deyimi ile yüksek değerlere sahip ateiste yönelik bir suçlama söz konusu değil burada.

Neden sorusunun cevabına gelince; ihtimal açıkça seslendirilmese de kafirlerin terörist benzetmesi kullanılarak söylenen ebedi mekanının cehennem olgusuna itiraz var. Gayet açık ve net, kafirin ebedi mekandaki yeri noktasında Hz. Peygamber dahil hiç kimsenin İlahi iradeye muhalif bir beyanda bulunması, ondan öte şefkat ve merhamet göstermesi mümkün değildir. Fakat Allah hususi inayet ve lütfu ile o yüksek değerlere sahip kafirleri affedebilir veya etmez. Bu O'nun bileceği şeydir. O halde Kur'an şirk koşmayı Allah'ın affetmeyeceği günahlar kategorisine koyup, bu işin faillerini ebedi cehennemle müjdeliyorsa ve bir yoruma göre Müslüman dahi olsa masum cana kıyan insan bu çizgide kafirlerle birleşiyorsa bunun seslendirilmesinde yanlış nerede? Bu çerçevede Hocaefendi, İlahi iradeye yüzde yüz ters kafirlerin cennete gideceğini söylerse çağın gereklerine uygun bir tefsir yapmış olacak Sayın Ergin'e göre. Öyle mi?

Görüldüğü gibi üzerinde fırtına koparılmaya çalışılan bu sözlerde "Bizden olmayan kafirdir" yargısına insanı ulaştıracak hiçbir esas yok. Aksine hoşgörü sürecinde söylenen, yazılan çizilen onca beyan ve fiilin şahadetiyle kendilerini ateist olarak tanımlayan kişilerle işbirliği var.

Hasılı; keşke Sayın Ergin kendisinin de içinde bulunduğu geminin su almasını engelleyecek sürece öncülük eden kişi ve kişilere karşı ideolojik kamplaşma döneminin uzantısı sayabileceğimiz tepkilerini kontrol edebilseydi. Şimdi olmadı bu, umarız bundan sonra olur. Dedik ya artık "eski hal muhal."