Bir Nesil Yetiştiren Kitaplar
"Sizin köyde hiç insafın adı yok mu?" sorusu ile yazıya başlasam insafsızlık ve haksızlık mı etmiş olurum, bilmiyorum. Yazıyı okuyun, cevabı siz verin.
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yeni kitabının ismi Çizgimizi Hecelerken. Bu ismin ifade ve ima ettiği bir mana var. O da şu: Kitap, Prizma Serisi adı verilen ve irticalen sorulan sorulara verilen cevaplardan derlenmiş serinin sekizinci kitabı. Ancak bu kitabın farklı bir özelliği var. Zaten bu özellik ona Çizgimizi Hecelerken isminin verilmesinin nedeni. Kitapta yer alan soru ve cevaplar Hocaefendi'nin 1970'li yılların ikinci yarısında İzmir Bornova Merkez Camii'nde yatsı namazları öncesinde yaptığı sohbetlerden ve resmi vazifeden emekli olduktan sonra çeşitli mekanlarda video ve teyp kasetlerine kaydedilen sohbetlerinden derlenmiş. Ortalama bir tarih verilecek olursa, söz konusu soru-cevaplar en az 30 yıllık bir maziye sahip. Kitaba Çizgimizi Hecelerken adının verilmesinin sebebi ise düşünce dünyası, hizmet prensipleri açısından dün-bugün mukayesesi yapıldığında bu sohbetlerin, bugünlerin başlangıcını teşkil etmesi. Tıpkı okuma yazma öğrenen bir ilkokul talebesinin kelimeleri hecelemesi gibi.
İnsafsızlık ve Haksızlık
Şimdi bu durum hiç nazarı itibara alınmadan, kitapta yer alan bilgiler sanki dün söylenmiş gibi, sanki bugünkü tartışmalar vesilesiyle kaleme alınmış gibi düşünmek ve onlardan hükümler çıkartmak tek kelime ile insafsızlık ve haksızlıktır. Mesela Türkiye günlerdir "Muhteşem Yüzyıl" dizisini konuşuyor.
Saray ve özellikle harem hayatı, basına yansıdığı kadarıyla doğruluğu ve yanlışlığı tartışılan bilgilere dayanılarak diziye konu oluyor. Bir başka ifadeyle padişahın yatak odasına kamera sokuluyor ve haliyle cariyeler filmde vazgeçilmez birer figür haline geliyor. Yazılı ve görsel medyanın marifetiyle de bu mesele neredeyse gündemin birinci maddesi olarak başköşede yerini alıyor.
Tam bu tartışmaların yapıldığı zaman diliminde Çizgimizi Hecelerken kitabı yayımlanıyor. Kitapta yer alan bir soru Osmanlı sarayındaki cariyelerle alakalı. Rastlantı, tesadüf veya dini terminolojiyi kullanacak olursak tamamıyla bir tevafuk. Tarafsız bir gözle cevaba bakıyorsunuz; cariyelik müessesesinin gerek dindeki yeri, gerek tarihteki uygulama şekilleri anlatılıyor. Cevap bir bütün halinde değerlendirilecek olursa, bahse konu dizi eksenindeki tartışmalara ayrı boyut katacak ve meselenin daha net anlaşılmasına yardımcı olacak özellikler taşıyor. Ama medya tam tersini yapıyor ve piyasada var olan padişah, cariye ve cinsellik tartışmalarının tam ortasına Hocaefendi'yi oturtuyor, "Gülen de tartışmalara katıldı" türünden haberler yapılıyor. Cımbızla çekilen, bağlamından kopartılmış, anlam bütünlüğü bozulmuş, sözün özü, içinde iyi niyet belirtisi olmayan çarpıtmalarla zihinler menfi manada yönlendiriliyor. Yazının başına da bize "İnsaf!" dedirten, işte bu manzara.
Sadece bu değil, aynaya bakmayı unutmuş, meslek hayatında elde ettiği etkin konum itibarı ile bu ülkenin, bu milletin huzuru adına yaptığı marifetleri muhasebe ve murakabeden uzak bir başkası tutuyor, kendi inanç, belki de inançsızlık dünyası içinde bireyselliği önceleyen hayat tarzı, yaşam kültürü açısından kubbede bir taş olmaktan huzur duyanları anlayamadığını söylüyor. Tabii ki düşünce ve ifade hürriyeti var, tabii ki müellifin düşüncelerine katılıp katılmamakta herkes serbest. Onlar eleştirilemez tabular değil elbette. İnanç esası hiç değil. Aksine, bilgi birikimi, bu birikimin insan zihnine açtığı ufuk, zamanın ruhunu okuma ve tecrübelerin ağırlıklı rol oynadığı üretilmiş düşüncelerden ibaret. Ama bu düşünceler etrafında oluşan koskocaman bir kitlenin benliklerini "biz" havuzu içine atıp eritmelerinin dine ve dini değerlere dayalı bir inanç ve felsefe olduğunu, bunun inanan insanların hayat tarzına dönüştüğünü, sonra toplumsal kültüre yansıdığını görmezden gelmek insana insaf dedirtiyor.
Bir Ufuk Turu
Yazının yarısına geldim, daha kitabı tanıtım manası taşıyacak tespitlere başlayamadım. Olsun, "reklamın kötüsü yoktur" zaviyesinden bakarsak gazete sayfalarına taşınan böylesi haber ve yorumlar zaten kitabın tanıtımını belki bu yazıdan daha iyi bir şekilde yapıyor. Kitap daha yeni yayımlanmasına rağmen en çok satan ilk on kitap arasına girmesinde bilmem ki bu reklamların (!) etkisi var mıdır?
Çizgimizi Hecelerken, tam manasıyla bir ufuk turu sunuyor okura. Bu ufuk turu, öncelikle Hocaefendi'nin ufkunu gösteriyor. Kur'an kursu hocası ve vaiz olduğu dönemlerde, hem de çoğunluğu cami kürsüsünden irticalen verdiği cevaplar, insanları derinden derine etkiliyor. Hemen her alanda ansiklopedik malumata sahip olmayı da teşvik eden örnekleme içinde dini, siyasi, iktisadi, kültürel çok geniş okuma perspektifine sahip olduğunu gösteriyor. Türkiye sınırlarını aşan, adına üniversitelerde kürsüler açılan, fikirleri üzerine ulusal ve uluslararası konferanslar düzenlenen, çeşitli eserleri dünya dillerine çevrilen bir ismin Çizgimizi Hecelerken kitabına 2011 yılından bakınca, bu sıradan bir durum gibi görünebilir. Ama 1970'li yılların Türkiye'sinde, cami kürsüsünde 40 yaşındaki bir vaizden bunları dinlediğinizi düşünürseniz o ufkun enginliğini görmemek ve takdir etmemek mümkün olmasa gerektir. Çünkü insaf takdiri gerektirir. Kaldı ki, bu ufuk değil midir kâinatı mehd-i uhuvvet gören ve bugün dünya sathına yayılan nesli cezbeden?
Kendiyle Barışan Nesil
Evet, o ufuk bir nesil yetiştiriyor. Pozitivizmin etkisiyle din-bilim çatışmasını merkeze oturtan köhnemiş zihniyetin yanlışlığını Hocaefendi'nin bu ve benzeri sohbetleriyle aştı bir nesil. Kendiyle, tarihiyle, diniyle barıştı. İnançsızlık merkezli, dini bir kenara atan felsefenin insanları çıkmaz bir yola doğru sürüklediğini bu uyarılarla gördü. Bu satırların yazarı o neslin bir ferdidir. Emsali arkadaşları birkaç cümle ile tarifi yapılan çıkmaz yola sürüklenirken, o, Hocaefendi'nin araladığı kapıdan içeri girmiş, ailesinden ve çevresinden edindiği temel eğitimi de yanına alarak bambaşka kulvarlarda yol almıştır. Hamd O'na, minnet O'na.
Kitap, serisindeki diğer kitaplar gibi bölümlere ayrılmış. Aynı başlıkları taşıyan bölüm isimleri diğerlerinde olduğu kadar çok değil. Üç ana bölüm var kitapta: "Perspektif", "Düşünce Boyutu" ve "Din Ekseni Etrafında". Sözü uzatmaya gerek yok. 55 soruya verilen cevapların yer aldığı kitap hakkında son kanaati okuyucu verecek. İhtimal, öğrendiklerini de bir kenara not edip hayata taşıyacak.
- tarihinde hazırlandı.