Hocaefendi'den Düşündürücü Cevaplar...
Nisan ayı başlarında Hocaefendi'ye ülke ve dünya meseleleri konusunda sorular sorulmuş, düşündüren cevaplar alınmıştır. Bu sorulardan biri de, ortalığı karıştıracak olayları gündeme getirip sizin adınızı da bu olayların içine yerleştirmeye çalışanlar konusunda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz, şeklindeki sorudur.
Hocaefendi'nin medyada geniş yer bulan bu orijinal cevaplarını Herkul.org'dan ben de yerimizin aldığı kadarıyla özetleyerek duyurmaya çalışacağım. Bu açıklamalar bence bir Hocaefendi farkını da ifade etmektedir:
Cevap: "Dine ve dindara karşı hasımca davranan küçük bir azınlık her fırsatta bunu (bizi olayların içinde göstermeyi) yapıyor ve hem hedef şaşırtmaya çalışıyor hem "çamur at izi kalsın" politikası uyguluyor hem de inananlara karşı kin ve nefretlerini bir kere daha ortaya koyuyorlar. Aslında, bizim hep nizamın ve intizamın yanında olduğumuza bu millet şahittir. Bize kötülük yapanlara bile hep iyilikle mukabele etmeye söz verdiğimizi, dövene elsiz, sövene dilsiz ve her zaman gönülsüz olduğumuzu onlarca defa dile getirdiğim gibi, her karesi halkın gözleri önünde geçen hayatım da bunun delilidir.
Daha önce de zikrettiğim bir hadiseyi müsaadenizle hatırlatmak istiyorum: Camilerde vaazlar verip hutbeler okuduğum dönemdeydi. Bir gün bir arkadaşımız "Hocam, sizi o minberde ne zaman görsem her an alnınızdan bir kurşun yiyecekmişsiniz gibi geliyor bana; alnınızdan bir kurşun yemiş de kanlar içinde boylu boyunca uzanmışsınız gibi görüyorum sizi ve çok korkuyorum." demişti. Gayet sakin bir tavırla ona dedim ki: "Ben hep o tehlikeyi bilerek ve onu bekleyerek çıkıyorum minbere." İşte o günlerde bile, cami kürsüsünden beni sevenlere şöyle demiştim: "Şayet bir gün beni bu kürsüde öldürürlerse, cesedimi bir kenara atın ve başınız önde asayişin, emniyetin temsilcileri olarak evlerinizin yolunu tutun. Eğer, öyle bir anda kalkıp bir yanlışlık yapar ve mukabelede bulunursanız, size hakkımı helal etmem; iki elim iki yakanızda kalsın, Allah huzurunda sizinle hesaplaşırım!"
Altmış küsur senelik hayatımda asayişi ihlal edecek bir harekette bulunmadım, güven atmosferinin delinmemesi için elimden gelen her şeyi yapmaya çalıştım. Mesela, Üsküdar'da vaaz ediyordum. İstihbarat görevlileri cami kürsüsünün altına bomba konmuş olduğunu söylediler. Ben öyle bir ölümü şehadet sayarım. Fakat, camide panik olur, insanlar canlarını kurtaramazlar; sonra halk tahrik edilip sokağa dökülür... gibi mülahazalarla vaaz etmekten vazgeçtim. Evet, genel üslubumuz budur bizim: Elimizden geldiğince hep emniyet ve güvenin temsilcileri olduk. Kargaşa ve anarşiye taraf olmaktan hep uzak bulunduk. Şerrinden emin olmaya çalışsak da, bizi ısıran bir karıncayı dahi öldürmedik, her canlının hayat hakkı olduğuna inandık.
Başkaları, bizim başka şekilde hareket edeceğimizi, başka türlü düşüneceğimizi, onlar için farklı mülahazalara gireceğimizi zannediyorlarsa, demek ki onlar Müslüman'ı hiç tanımamışlar. Demek ki, onlar birkaç tane canlı bombaya bakıyor ve sadece birkaç teröriste göre hüküm veriyorlar. İslam'dan nasipsiz insanların tavırlarıyla şöyle veya böyle İslam'a gerçekten gönül vermiş insanları karıştırıyorlar. Oysa, bilerek teröre bulaşanların hakiki Müslüman olamayacağını defalarca ifade ettim. Cinayetin çok kötü bir cürüm olduğunu, Kur'an-ı Kerim'de bir insanı öldürmenin bütün insanları öldürmeye eş tutulduğunu dile getirdim. Dahası, bizim inancımıza göre, tek tek şahısların hiç kimseyi cezalandıramayacağını, cezalandırmanın devlete, devlet kurumlarına ait olduğunu da bilmem kaç defa şerh ettim..."
İşte Hocaefendi'nin devlet millet bütünlüğünü korumaya yönelik ilan ettiği düşünce ve davranışları. Bu da bir Hocaefendi farkıdır!.
- tarihinde hazırlandı.