Hocaefendi'nin Aleyhinde Kim Olabilir?
Hocaefendi'nin aleyhinde olanların neyin aleyhinde olduklarını bilmediklerini sanıyorum. Çünkü aklın, mantığın, hatta idrak ve izanın zerresine sahip olanların okuyacağınız su satırların sahibinin aleyhinde olması mümkün değildir diye düşünüyorsunuz. Bir sureden beri elimde büyük bir zevkle okuduğum İrşad Ekseni kitabından aynen arz ediyorum dinleyenlerine verdiği telkin ve talimi. Bir de siz okuyun lütfen, bir de siz ibretle, hayretle tefekkür edin su sözleri, ne kadar zararlı ne kadar mahzurlu. Nasıl bir nesil yetiştirmek istiyor? Korkanlar neden korkuyor, ürküyor, aleyhinde bulunma gereği duyuyorlar? Bunları okuduktan sonra insan sormadan edemiyor: Yoksa bazı vicdanlara tümüyle felç mi geldi?
Allah Resulü (sav) bir hadis-i şeriflerinde: "Müslüman o insandır ki, diğer Müslümanlar onun elinden ve dilinden selamettedir, teminat altındadır." buyurmaktadır. Bu hadisten anlaşılan o ki, Müslüman hiç kimsenin malına, ırzına, namusuna, şeref ve haysiyetine kem gözle bakamaz ve yine Müslüman, hiç kimsenin can güvenliğini tehdit edici bir davranışta da bulunamaz. Bir kadının, dinin mahrem saydığı uzuvlarına ancak kocasının dokunma hak ve salahiyeti vardır. Öyleyse, bir başkasının o kadınla münasebeti nasıl caiz olabilir ki?
Kadının aşırı müstehcenlik ifade edecek tarzda gezmesi, tamamen kendisini ilgilendiren bir vebaldir. Ancak, onun öyle gezmesi, yabancının ona bakmasına mazeret teşkil etmez. Meseleye bu kadar hassas yaklaşmak zorunda olan bir Müslüman'ın, -rica ederim - bakmanın ötesinde dinin büyük günah saydığı bir harami irtikap etmesi düşünülebilir mi? Münferit sürçmeler, her toplumda ve her zaman olagelmiştir; mesele kast ve temadiyle alakalıdır. Ben öyle gençler tanıdım ki, carsıda, pazarda gezerken dahi, gözüne bir haram ilişecek olsa, o günaha kefaret olur düşüncesiyle harçlığını tasadduk edip teybe kapısına koşuyorlardı. Esasen her Müslüman, ahlak itibarıyla böyle olmalıdır. Zira Müslüman, diğer Müslümanların kendisinden emin olduğu insandır. Evet, Müslüman bir başkasına ait tek lokmaya dahi el uzatamaz.Yanında yeryüzü dolusu altın olsa ve bütün bunlar bir başkasına aitse, ondan bir gram dahi istifade etmeyi düşünmez, düşünemez. Zira o, emniyet ve güven insanidir.
Zaten İslam topluluğu, böyle fertlerden meydana gelmiş bir topluluktur. Böyle bir topluluktan hiç kimsenin endişe etmeye de hakki yoktur. Yukarıdaki hadisin mefhum-u muhalifi de işaret etmektedir ki, kafir, bir başkası onun elinden ve dilinden emin olmayan insandır. İnsanlık, buğun il hadi temsil eden ne kadar insan varsa, onlardan hangi ölçüde endişe etse haklidir. Çünkü bunların hiçbirinde tam emniyet hissi yoktur. Zaten tarihi hadiseler de bunun canlı birer şahidi değil mi? Halbuki Müslümanlık, kendi müntesiplerini faziletlerle donattığı içindir ki, Müslüman'ın ahlak ve ruh yapısı, diğer insanlardan çok farklı olmaktadır; olmalıdır da.
Zira, onun içinde yasadığı cemiyet, ahlaksızlığın her çeşidine karsı kapısını kapamış ve dinin munker kabul ettiği bütün çirkinliklere karsı bir tavır belirlemiş sayılır. Durum böyle olunca, Müslümanların meydana getirdikleri toplum veya milletler sefil arzuların kol gezdiği topluluklardan elbette çok ayrıdır ve her zaman çevrelerine burcu bir lahutilik neşrederler. Evet, evvela böyle olmak, sonra da bu oluşu başka yerlere taşımak, iste Müslüman'ın birinci vazifesi... Her fırsatta toplumun kirlendiğinden şikayet edenlerin bu defa da temiz toplum meydana getirmek için çırpınan ilim adamlarının aleyhinde oluşlarını izah edemiyorum da diyorum ki, bunların ya mantıklarına felç gelmiş, ya da vicdanlarına. Bilmem çok mu haksizlik ediyorum?
- tarihinde hazırlandı.