Hoşgörü ve Şefkat Dini İslam, Teröre İzin Vermez

Bugün geldiğimiz noktayı hep birlikte tespit etmeye mecburuz. Bu nokta, çevremize karşı sevgi, saygı, hoşgörü ve kaynaşma noktasıdır. Evet, hiç şüpheniz olmasın bugünkü durağımız sevgi, hoşgörü durağıdır. Toplumla kaynaşma ve insanlıkla kucaklaşma durağıdır.

Zaten uyanık Müslümanlar bunu yapmakta ve toplumla kucaklaşmaktadır.

Burada bir noktayı daha hatırlatmak istiyor ve diyoruz ki:

- Sadece din kardeşi ile değil, din kardeşi olmayanlarla da iyi münasebet kurmaya mecbur, hatta mükellefiz!

Bu da İslam'ın emri, ayet-i kerimenin hükmüdür.

Şayet bu sözümüze şüphe ile bakıyorsanız açın Hazret-i Kur'an'ı bakın, Casiye Sûresi âyet 14'e, göreceksiniz ki Rabbimiz mü'minlere, müşriklerle de iyi münasebet içinde olmayı emrediyor, inkârlarından dolayı münasebeti bozup da huzursuzluk çıkarmayın buyuruyor.

Zaten şahsi sebeplerden dolayı inanmayanları ayaklandırıp karşı duruma geçirmek, münasebetleri gerginleştirip tahrike sebep olmak bize bir fayda sağlamıyor. Çünkü münasebetimizi gerginleştirdiğimiz çevreye İslam'ı sevdirmemiz mümkün değildir. Öyle ise bizim inancımızı anlatabilmek için de hoşgörüye, diyaloga ihtiyacımız var. İslâm ancak sevgi vasatında ifade edilebilir. Bugün bazı kesimler, İslam'ı hâlâ kafa kesen, kol koparan; acımasız, şefkat yoksunu bir sistemin adı olarak biliyorsa bunun bir sebebi de Müslüman'ı tanımayışı, İslâm'ı fiilen yaşayan dindarlarla yüz yüze gelemeyişidir. Hep kötü örneklerle karşılaşmasıdır.

Halbuki İslam, değil insanlara şefkati, merhameti, hayvanlara dahi acımayı emreder, şefkatli olmaya mecbur kılar. İsterseniz bakın İslam'ın yegane rehberi ve tanıtıcısının verdiği mesaja. Şöyle buyurmaktadır hadislerinde:

- Bir kadın bir kedi yüzünden cehenneme gitmiştir!

Sebebi şudur: Bu kadın evine kapadığı kediyi aç, susuz bırakmış, gezmeye gitmiştir. Kedi de böylece açlıktan ölmüştür. Kadının cehenneme gidiş sebebi, hayvana karşı gösterdiği acımasızlık olmuştur.

- Bir adam da bir köpek yüzünden cennete gitmiştir!

Bunun sebebi de: Köpeğe gösterdiği şefkat. Kuyu başında dili bir karış sarkmış vaziyette çaresiz bekleyen köpeğe acıyan adam, tehlikeyi göze alıp kuyuya inmiş, ayakkabısına doldurduğu suyu kuyu başına çıkarıp köpeğe vermiş, hayvancağızı sulamış. İşte bu şefkati yüzünden cennete girmeye layık görülmüştür.

Böyle bir inancın mensupları nasıl olur da acımasızlık damgası yer, inancının tam aksiyle ithama uğrar? Kaldı ki, şefkat ve sevgi timsali Mevlana'ları, Yunus Emre'leri İslam eriştirmiş, asırlar boyu insanlığa sevgi, hoşgörü ve kaynaşmayı bunlar sunmuşlardır. Onların bir devamı olan çağımızın mürşidine de bakın isterseniz. O ne diyor, bir de ona kulak verin:

- Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur!

Ve konuyu şöyle perçinliyor, Hazret-i Bediüzzaman:

- Düşmanlık edeceksen içindeki düşmanlık duygusuna düşmanlık et. Çünkü düşmanlık duygusuna en layık olan yine düşmanlıktır.

Evet, Müslüman; sevgi insanı, hoşgörü insanı ve muhabbet insanıdır. Ondan korkulmaz, ürkülmez.

İslam'ı korkulan, ürkülen din olarak gösterene de örnek Müslüman denmez. İslam'ı temsil ettiği söylenemez. Böylelerine sempati ile de bakılamaz.