Abant Toplantısı

İtiraf edeyim, Abant'ta düzenlenen "İslam ve Laiklik" adlı toplantı hayatimin en zor günlerini yaşattı bana. Dışa vurmasam da içimden kaç defa "Acaba katılmasaydım daha mi iyi olurdu?" diye geçirdim. Yasadığım zorluk ve tereddütler, toplantı sonunda ortaya çıkacak olan "sonuç bildirisi"ne ilişkin benim payıma düşecek manevi sorumlulukla ilgiliydi.

Şüphesiz, toplantıya katılan insanlar sıkça ifade edildiği üzere "Kurucu Meclis" üyeleri değildi, hiç kimse veya hiçbir kurum da onları zorla oraya kapatmamıştı; birçoğu benim gibi kimseyi veya bir grubu temsil etme iddiasında bulunmadan sadece kendilerini temsil ediyorlardı. Ama yine de düşünce ve kanaatleri toplum tarafından yakından izlenen insanların başkalarıyla üzerinde mutabakata varacağı görüşler önemliydi. Bunun yanında çok farklı çevrelerden ve görüşlerden olan insanların üç gün bir araya gelip "laiklik" gibi hayli zor ve milyonlarca insanin hayatini yakından ilgilendiren bir konuyla ilgili karar almaları ve aldıkları kararları topluma deklare etmeleri çok daha önemliydi. Bir başka acıdan, eğer hiç değilse genel çerçeve üzerinde bir anlaşma sağlanmasaydı, hem var olan gerilim daha da artacak, hem de insanlar biraz daha umutsuzluğa sürüklenmiş olacaklardı. Hemen belirteyim, korkulan olmadı. Bir iki tatsız olay dışında hemen bütün katılımcıları tatmin eden bir sonuç çıktı.

Uzun yıllar tartışılacağını umduğum söz konusu sonuç, kim ne derse desin, bir "oydaşma"nın ürünüdür. Önce üç ayrı komisyonda tartışılan konular, maddelere dökülerek gün boyu ve gece yarısına kadar genel kurulda tartışıldı; birbirine aykırı çok sayıda görüş ve yaklaşım gündeme geldi ve bu sonuç bildirisi ortaya çıktı. Her bir madde oy çokluğuyla kabul edildi; ancak aleyhte oy kullananlar oylamanın usulünü bastan kabul ettikleri için karsı oldukları maddelerin bildiride yer almasına itiraz etmediler, sadece ihtirazı kayıt koyma haklarını muhafaza ettiler. Bu da katılımcıların en tabii hakki olarak kabul edildi. Kişisel olarak metinde ihtirazı kayıt koyduğum cümleler ve ifadeler var; yer almasını çokça arzu ettiğim, teklif ettiğim maddeler ve ifadeler de oldu.

Yine Ankara İlahiyat Fakültesi'nden bir grup arkadaşla çok uğraşmamıza rağmen, sonuç bildirisinde yer almasını istediğimiz bir iki cümleyi koymayı başaramadık. Buna rağmen ortaya iyi, ufuk açıcı ve yönlendirici bir metin çıktığını söyleyebilirim. Bu sonuç bildirisinin "ideal" olduğunu, konuyla ilgili toplumda var olan gerilimi kökten halledeceğini ya da herkesin beklentisine tam olarak cevap teşkil ettiğini öne süremeyiz. Ancak mevcut şartlarda "iyi ve kabul edilebilir" olduğunu söylemek mümkün. Abant toplantısını bir "ilk adım" olarak kabul etmek lazım. Cesaretle atılan bu ilk adımdan sunu anladık: Farklı çevrelerden ve farklı görüşlere sahip olan insanlar, bir araya gelip sorunlarını konuşabilir ve ortak noktalar üzerinde bir anlaşmaya varabilirler. Benim için en büyük anlamı buydu. İçim rahat.