Türkiye'nin Yumuşak Gücü: Gülen Hareketi

Onursal başkanlığını Fethullah Gülen'in yaptığı Rumi Forum, Washington'da geçen haftaya damgasını vurdu. Çarşamba akşamı Amerikan Kongresi'nde muhteşem bir iftar programı düzenleyen kuruluş, Ermeni Patriği Mesrob II'yi de Washington'a getirerek Türkiye karşıtı tasarıların gündemde olduğu şu günlerde Türk-Ermeni dostluğunun hâlâ yaşadığı mesajının verilmesine vesile oldu.

Ancak Türkiye'yi seven Ermenileri hain gibi gören diasporanın baskıları sonucu maalesef Georgetown Üniversitesi, Rumi Forum'un ortak ev sahipliğiyle patrik için planlanan konuşmayı iptal etmek zorunda kaldı.

Rumi Forum'un önayak olduğu etkinlikler, Amerika'da Türkiye'nin ve İslam'ın imajını parlatan birinci sınıf çalışmalara ne kadar ihtiyaç duyulduğunu gösteriyordu. ABD başkentinde her geçen gün adını daha da duyuracağa benzeyen bu kuruluşu biraz daha iyi tanımakta fayda var.

1999'da Washington'da Gülen'in barışçı fikirlerinden esinlenmiş bir grup Türk tarafından açılan kuruluş, Amerika'da sadece Türklerin değil, diğer Müslümanların da din ve kültürlerarası diyalog alanındaki ilk çaplı girişimi. Amerika'da bu tür Türk ve Müslüman kuruluşlar 11 Eylül olayından sonra yaygınlaştı. Bu da Rumi Forum'un öngörüsü ve öncülüğünü ortaya koyuyor. Georgetown ve George Washington Üniversitesi gibi prestijli üniversitelerle ortaklaşa yapılan akademik konferanslar, Amerikan kanaat önderlerinin davet edildiği Türkiye gezileri, diğer din ve kültürlerin temsilcileriyle yapılan nice faaliyet, az zamanda ne çok yol alındığının delili.

Son olarak Amerikan Kongresi'nde yapılan iftar etkinliği, taraflı-tarafsız herkesin takdirine mazhar oldu. Şimdiye kadar Türkler Kongre'de birçok etkinlik yapardı; ama genelde kendimiz çalıp kendimiz oynardık. Bu etkinliği ise 5 Kongre üyesi bizzat izledi. Misafirlerin çoğu Washington dinî, entelektüel ve diplomatik camiasının önde gelenleriydi. Türkiye'nin yetiştirdiği büyük değerlerden İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun teşrifleri ve öğretici konuşması da geceyi taçlandırdı.

Kimileri Washington Büyükelçimiz Nabi Şensoy'un iftarın şeref protokolünde yer almasını hazmedemiyor. Neymiş efendim, onun mevcudiyeti devletin Fethullah Gülen'e resmen destek vermesi manasına geliyormuş. Her şeyden önce, Gülen'e ve onu sevenlere hummalı muamelesi yapanları esefle karşılıyorum. İddia ediyorum, bugün Amerika'da Türkiye'nin tanıtımına en anlamlı katkılarda bulunan sivil toplum grubu, Gülen'in fikirleriyle beslenen halk hareketidir. Söz konusu camia, devleti babasının çiftliği gibi gören başka bazı grupların aksine, hazineden tek kuruş almadan maddi değeri milyonlarca doları bulan, manevi değeri ise ölçülemeyecek çapta tanıtım faaliyetleri yapmakta. Malum paranoid birimler hariç devlet bürokrasisinin kahir ekseriyeti de aslında Gülen hareketinin Amerika'daki (ve diğer ülkelerdeki) çalışmalarını takdir ediyor. Ancak 'mahalle baskısı', devletteki makul seslerin çıkıp bunları açıktan söylemesini şimdilik mümkün kılmıyor. Bu itibarla Büyükelçi Şensoy'un mahalle baskısını aşarak Kongre'deki geceye katılmasını devletin normalleşmesi, devlet-millet kaynaşması adına olumlu bir adım olarak görüyorum. Zaten bir büyükelçinin görevi, toplumun her kesiminin iyi ve kötü gününde yanında olmak değil midir? Devamının gelmesini dilerim.

Gülen hareketi, Türkiye karşıtı lobilerin dikkatini çekmeye başladı. Mesela California Courier Gazetesi'nin sahibi Harut Sassounian, önceki hafta çeşitli Ermeni sitelerinde yayınlanan makalesinde, patriğin hareket tarafından Washington'a getirilip konuşturulmasında Türk devletinin 'gizli eli' olduğunu öne sürüyordu. O satırları okuyunca acı acı güldüm. Kimi Türkiye hasımları, Gülen hareketini devletle ortaklaşa hareket ediyor diye hedef gösterirken, devlette uzantıları bulunan bazı sözde Türk vatanseverler de aynı insanlara Türkiye düşmanı muamelesi yapıp çelme atmaya çalışıyor. Bağımsız ve sivil bir hareket olmanın delili ve bedeli bu olsa gerek...

Patriğin Washington'a davet edilmesi gecikmiş bir hamle. Gerçekten de bir vizyon ürünü. Ama devlet değil, sivil toplum vizyonu. Gülen hareketi, diyaloğu ve karşılıklı anlayışı dünyadaki tüm ihtilafların çözümüne esas görür. Patrik hazretlerinin Türk sivil toplumunun inisiyatifiyle Kongre'ye gelmesi, Amerikan kanaat önderleriyle konuşması, bazı az(g)ınlık mensuplarını rahatsız etti. Çünkü Türkiye'de birçok farklı kesime yansıyan demokratik altyapı sorunlarından muzdarip olsalar da genel olarak mutlu bir şekilde yaşayan bir Ermeni cemaatinin varlığı, diasporadaki soykırımist cephenin elini zayıflatıyor. Öyle ya, soykırım olduysa bu Ermenilerin Türkiye'de ne işi var? O nedenle Amerika'da patriğin değil, söyleyecekleri, ispat-ı vücut etmesi bile işlerine gelmiyor. Türk ve Ermeni cemaati arasındaki diyaloğun ve karşılıklı saygının hangi noktalara geldiğinin görülmesi istenmiyor.

Gözünü kavga bürümüş kesimler hoşlanmıyor diye diyalog yanlısı Türk ve Ermeniler geri adım atacak değil. Ya da Rumi Forum gibi başarılı kuruluşlar çalışmalarını durduracak değil. Artık dünyada devlet marifetiyle, kaba kuvvetle kazanılamayacak zaferler, gönüller ve zihinler fethedilerek elde ediliyor. Bu da sivil toplumun 'yumuşak güç'üyle oluyor. Gülen hareketi, bugün Türkiye'nin ve İslam'ın yumuşak gücünü Amerika'da ve tüm dünyada en iyi temsil eden sivil toplum girişimlerindendir. Bu hareketi kösteklemek, sadece Türkiye'ye değil, tüm dünya barışına zarar verir.