PKK'dan 28 Şubat taktiği

Fethullah Gülen Hocaefendi'ye yargısız infaz yapmak üzere 28 Şubatçıların başvurduğu taktiği şimdi PKK medyası taklit ediyor.

28 Şubat medyası, çeşitli vaaz ve sohbetlerden kes yapıştır yöntemiyle linç kampanyasına malzeme üretmişti. Onlarca örneğini zikredebiliriz ama en dikkat çekeni şuydu: Hocaefendi'nin, 'CHP'lilerin canları cehenneme diyemezsiniz' olan ifadesini, 'CHP'lilerin canları cehenneme' şeklinde tahrif etmişlerdi. İddianameye de alınan cümlenin aslı kasetlerden ortaya çıkarıldı. 'İdama idam' tamtamlarıyla başlatılan 10 yıllık mahkeme süreci Yargıtay'daki çifte temyizle birlikte beraatla sonuçlandı. Ama hepsinden önemlisi Hocaefendi'yi kamu vicdanında mahkûm edemediler. Zaten milletin sinesindeki beraat, mahkemedekini de mecburiyete dönüştürdü. Toplumu ikna edebilselerdi, infaz çok kolay olacaktı.

Bugünlerde aynı taktiği PKK medyası kullanmaya çalışıyor. Jakoben, dayatmacı ve hedefe giden bütün yolları mubah gören derin devletin kötü bir kopyası olan PKK/KCK yine suçüstü yakalandı. Tek yumurta ikizi denecek ölçüdeki benzerlik iyice sırıtmaya başladı. Gülen'in 24 Ekim'de yaptığı 'terör ve ıstırap' başlıklı sohbet, birçok insanın ezberini bozacak mahiyetteydi. Mesela "Neden okullarda Kürtçenin de öğretilmesine fırsat verilmedi? Yurtdışındaki okullarımızda, hatta Amerika'da bile Türkçe seçmeli ders olarak okutuluyor ve kimse buna mani olmuyor. Büyük devlet olmanın hususiyeti budur." diyordu. Bir başka yerde "Bir dönem balyoz gibi tepelerine inerek bunları sindiririz zannettik. Hâlbuki her balyoz sadece kini ve nefreti kamçıladı. Ve bunu arkadan gelen nesiller tevarüs etti ve bir milleti yutacak hale geldi. Meselenin üzerine bağırıp çağırarak, yakıp yıkarak ve öldürerek değil; akıl, firaset ve şefkatle gidilmelidir." şeklinde konuşuyordu. Hocaefendi, terörün güvenlik tedbirleri ile "lokalize edilmesini, topluma baskı yapmasının engellenmesini, baskı altında dağa gitmenin yolunun tıkanmasını" istiyordu.

Bu haftaki Aksiyon dergisinde yapılan bir derlemede 90'lı yılların başından beri Hocaefendi'nin benzer şeyleri dile getirdiği görülüyor. Sözle yetinilmediğini de hepimiz biliyoruz. Sivil toplumun elinden gelen ne varsa yapılmaya çalışıldı. Onun tavsiyeleriyle bölgede açılan okullar, fırsat eşitsizliğinin aşılmasına yardımcı oluyor. Dershaneler ve bedava dershane hükmünde olan yüzlerce okuma salonuyla eğitim konusundaki eksikliklere yama olunmaya gayret ediliyor. Hem de tehdit ve kundaklama girişimlerine rağmen. Sadece sınırlarımızla da yetinilmedi. Saddam'ın zulmü daha devam ederken ve Kürt gruplar aralarında kanlı iç savaşlar yaparken eğitim gönüllüleri Kuzey Irak'a gitti. Hocaefendi'nin Kürtçe hakkında söylediklerinin de gönül almak kabilinden olmadığının örneği bulunuyor. Yine onun teşvikiyle kurulan Dünya televizyonu var. Kürtçe yayın yapan, dil bilgisi dersleriyle onu yaşatmaya çalışan, Caillou gibi popüler çizgi filmleri yayınlayarak çocukların dili öğrenmesini kolaylaştıran yayın politikası alaka uyandırıyor.

KCK/PKK medyasının Hocaefendi'nin sözlerini çarpıtmaları Türkçe eksikliklerinden değil. Belki insaf ve izan yoksulluğundan. Gerçekten o konuşmanın Kürtlere düşmanlık ihtiva ettiğini düşünüyorlarsa ve bunda samimilerse tamamını yayınlasınlar. İnternet siteleri ve televizyonları bir kara propaganda aparatı değil de gerçekten medya ise o sohbetin bütününü neşretsinler. Bunu yapabileceklerini hiç zannetmiyorum. Çünkü ustaları 28 Şubatçılar da yapamamıştı. Onun için sonları 28 Şubatçılar gibi olacak. Halk, 17 yaşından beri cami kürsülerinden tanıdığı Hocaefendi'yi de biliyor, onları da. Hele silahların gölgesi bir kalksın üzerlerinden, bakalım kimin yanında saf tutuyorlar.