Vatandaş Utanma, Diline Sahip Çık

Milletlerin dününü, bugüne ve yarına bağlayan köprü, dil. Yahya Kemal'in ifadesiyle 'Kökü mazide bir ati' olabilmenin yegane vasıtası. Kıymetini bilmediğimiz, hor kullanıp bozduğumuz değerlerin başında Türkçe geliyor. Taşıyıcı unsur olduğundan ondaki kayıplar, değerler sistemimizin tamamına tesir ediyor. Şarkılarımız eski tadında değil, şiirimiz efsunkâr letafetini kaybediyor.

Geçmiş ve gelecekle irtibat bir yana, aynı çağı paylaştığımız insanlarla bile anlaşmakta zorlanıyoruz. Önce öztürkçeleştirme adı altında yok edilen zenginlik, sonrasında gelen yabancı istilası dilimizi kuruttu. Sıklıkla yaşadığımız iletişim kazalarının altında bu kuruluk yatıyor. Seyretmek, dinlemek, takip etmek gibi birbirinden farklı anlamları sadece 'izlemek' fiiline yükleyince o üç kelimeyi kaybetmekle kalmıyoruz; kendimizi anlatma ve muhatabımızı anlama kabiliyetimizi de feda ediyoruz. Ayaküstü 'türetilen' kelimeleri, asırların imbiğinden süzülerek gelenlerin yerine ikame etmeye çalışmak her şeyden önce sosyal bilimlerin temel disiplinleriyle çelişiyor. Tedricilik ve tabii seyri hiçe sayan yeni dil oluşturma çabası bu yüzden tutmadı. Fakat namus gibi korunması gereken dili müdahaleye açık hale getirdiği için yabancı işgalini kolaylaştırdı. Eskiyi yok edip yeniyi ihdas edemediği için vatandaş iki cami arasındaki binamaz konumuna düşürüldü.

Bütün olumsuzlukların yanında ümidimizi kuvvetlendiren gelişmeler de olmuyor değil. 12 Haziran tarih ve 'Biz var Türkçe konuşmak' başlıklı yazımda ifade etmeye çalıştığım, 'Yabancılar için Türkçe yarışması' bunlardan biri. Türkçenin dünya dili haline gelmesi için gösterilen çaba hepimizin yüreğine su serpti.

Türkçe hassasiyetinin meydana getirdiği tepkiler ve alınan sonuçlar da kayda değer. Speed Park olarak duyurulan Formula 1 pistinin adı İstanbul Park'a dönüştürüldü. Dozu fazla kaçsa ve mesaj kutularımızı günlerce kilitlese bile tepkilerin Türkçe lehine bir karara vesile olması sevindirici. Tabela kirliliği başta olmak üzere pek çok yanlışı düzeltmeyi hedefleyen Türkçenin kullanımı ve korunması hakkındaki kanun tekliflerinin Parlamento'ya sunulması da iyi gelişmelerden. Temenni ederiz, işi cadı avına döküp, televizyon, telefon gibi teknolojik buluşların yerleşmiş isimleriyle uğraşma hatasına düşülmez. İlginç bulduğum bir uygulama Haftalık Dergisi'nde var. Yazar Barış Mutlu, 'Kullan, kaybolmasın' başlığıyla 7-8 kelimeyi anlamlarıyla birlikte yayınlıyor. Musiki, ziya, kem gibi dilimizden tard edilmek istenen kelimelere sahip çıkılmasını anlamlı buluyorum. Yine ilginç bir girişim reklamcılardan geldi. 'Dilinizden utanmayın' başlığı ile okuyucuya dil çıkaran ünlüler Türkçenin kullanılmasını istiyor. Argo ve yabancı ifadeleri kullanarak eleştiri konusu olan reklamcıların duyarlı yaklaşımları takdire şayan. Reklamcılar konuyu iyi yakalamış, zira yabancı kelime kullanmak çoğunlukla 'kompleks'le ilgili.

Fethullah Gülen Hocaefendi, son yazılarından birinde bu durumu şöyle tespit etmiş: "Öz değerlerimizin temsilcisi gibi gördüğümüz insanların bile sık sık uyduruk ya da yabancı kelimeler kullandıklarına şahit oluyoruz. Yerine göre "tanıtma", "sunma", "takdim", "temsil" "gösteri" ve "arz" gibi kelimelerden birini kullanabileceğine "prezantasyon" denilebiliyor. Gayet şirin ve tek hecelik "arz" kelimesiyle maksadını ifade edebileceği halde, dil zevkimiz açısından, çok sevimsiz ve oldukça çirkin olan, hatta şiirde yer bulamayacak kadar kaba duran bir kelimeyi telaffuz edebiliyor." (Bakınız Herkul.org)

Türkçe yaşamalı ki millet yaşasın!