Çok Geç Olmadı mı?

Terör suçlamasının İslam dünyasına bir karabasan gibi çökeceği belliydi. Tehlikeye önceden dikkat çekenler, sert eleştirilerle karşı karşıya kaldı.

Eğitimsizlik ve açlık ile boğuşan Müslüman kitlelerin öfkesi kullanılmaya müsaitti. Tek kutuplu dünyanın yeni düşmanlar üreteceği, bu düşmanlığı besleyen gerçeklerde de anlaşılabilirdi. "Medeniyetler çatışması" dile getirildiğinde dudak büküp geçenler, faturanın kime ödetileceğini anlayamadı. Sıkıntıyı önceden sezenlerin bir kısmı ise problemleri ötelemeye çalıştı. Yıllar önce yiğitçe çıkıp "Müslüman terörist, terörist Müslüman olamaz" diyenler maalesef anlaşılamadı. Burnunun ucunu göremeyenler, ufkun sınırlarını zorlayanları algılayamadı...

Terörün İslami bir metot olmadığını söylemekten çekinen Arap ulemasının hesabı, Filistinlileri zor durumda bırakmamak üzere kuruluydu. Bugünkü kadar "Terörün her türlüsüne" diye başlayan ve İslami hükümlerle desteklenen bir duruş, vaktiyle benimsen(e)medi. Oysa İslam'a göre doğru bir hedefe, ancak doğru bir metotla gidilebilirdi. Helal bir şeye haram bir yoldan ulaşılamazdı.

Hiç unutmam; Kenya bombalamasının akabinde Başkan Clinton, Birleşmiş Milletler'de bir konuşma yapmıştı. Orada İslam'ın Amerika'da en hızlı yayılan din olduğunu söylemiş ve bununla gurur duyduklarını ifade etmişti. İslam'ın barış dini olduğunu anlatan Başkan, BM çatısı altındaki Müslüman ülke temsilcilerine bir de mesaj verdi: İslam ile değil; terörizmle savaşıyoruz. Dengeler o kadar bozuldu ki; şimdi Batı'da en hızlı yayılan dinin İslam olduğunu söyleyecek devlet adamı kaldı mı?Milletlerarası arenada "İslam'ın ülkemizde yayılmasından gurur duyuyoruz" şeklinde konuşabilecek bir yürek atıyor mu hâlâ?

Londra'daki patlamalar sonrasında yapılan araştırmaya göre İngiltere'de yaşayan Müslümanların üçte ikisi, bu ülkeden ayrılmak istiyor. Guardian Gazetesi'nin araştırmasına bakılırsa, üç haftada Müslümanlara yönelik bin 200 saldırı gerçekleştirilmiş. Bunlar, polis raporlarına yansıyan rakamlar. Gazete asıl rakamın daha fazla olduğunu, her beş Müslüman'dan birinin tacize, saldırıya uğradığını yazıyor. Korku ve endişe dalga dalga yayılıyor. Amerika'da, Almanya'da, Fransa'da, İtalya'da... Sadece onlar da değil. Yolu Batı'dan geçen herkes endişeli. Pasaportunda Müslüman ismi yazan herkes zan altında. Kime yaradı bu durum, kim kazançlı çıktı bu vahim hadiselerden?

Lafı eveleyip gevelemenin bir manası yok. Teröre mazeret çok. "Açlık" denir, "yoksulluk" denir, "zulüm" denir, "baskı" denir. Hatta bunların bir kısmı da gerçeğin acı yüzünü ortaya koyabilir. Ancak hiçbiri, evet hiçbiri, İslam'ın teröre karşı geçit vermez tavrına gölge düşüremez. İslam adına terör eylemi yapanlar, en çok Müslümanlığa zarar vermiştir.

İngiltere'deki bombalamaların akabinde bu ülkede yaşayan 500 din adamı fetva yayınladı. "İntihar eylemi haramdır" dedi. Doğrudur. Zira, en ağır işkencelere maruz kalan Peygamberimiz ve arkadaşları bu tarz metotlara asla başvurmadı.

11 Eylül öncesi Amerika'da yapılan bir diyalog toplantısını protesto etmişti bazı Müslümanlar. Müslüman bir profesöre, "Bu yaptığınızın İslam'da yeri yoktur" diye kükremişti içlerinden biri. O meşum 11 Eylül hadisesinden sonra Boston'da onlardan birine rastladım. Bana kiliseleri, havraları dolaştıklarını, İslam'ın barış dini olduğunu anlattıklarını ballandıra ballandıra nakletti. Gözlerinin içine baktım. Biraz endişe, biraz umut. "İyi de çok geç kalmış olmadınız mı kardeşim?" dedim. Ne demek istediğimi hemen anladı. "Haklısın" demek zorunda kaldı.

Teröre tepki vermekte geç kalındı. Mütereddit kalınan süre içinde terörist yakıştırması, adeta Müslümanların üzerine sindi. Bugün alınamayan tavır, daha korkunç bir kâbusun emareleridir...

İstikbalde "çok geç, çook" dememek için, Müslümanlara karşı güdülen düşmanca hareketlerden mazeretler üretme yerine, İslam'ın gerçekte ne söylediğini ifade etmek gerekiyor. Çok mu zor Allah aşkına!