Mustafa Kemal'in Yanındakiler Kim?
Vay efendim laik bir ülkede nasıl böyle bir yasa olurmuş! Bir ara bakanın dayanamayıp 'Yahu din adamından niye bu kadar gocunuyorsunuz, biz bu kanunu Avrupa ülkelerindeki benzerlerinden aldık..' tarzında şeyler söylediğini hatırlıyorum. Meslektaşlarımın koltuk rengine büründüklerini hiç unutmam. Gerçekten de Batı'da din adamı ile aile kavramı arasında yakın ve sıcak bir ilişki var. Altan ve Düzel en azından Küçük Ev adlı o efsanevi TV dizisini hatırlayarak bu soruyu sormamalıydılar. Biliyor musunuz o dizi Amerika'da hâlâ (hatta birkaç kanalda birden) devam ediyor. Filmin kahramanı Michael Landon çoktan toprağa karıştı ama arşivler eskimiyor; papaz, komşular arasında iyilik meleği gibi koşuşturuyor yine, insanlar çocuklarıyla ayinlere katılıyor, gece yatağa girmeden, yemeğe başlamadan dualar ediyor. O diziyi eskiden çok dinci bulurdum ve TRT'ye kızardım; ama şimdi görüyorum ki o sahneler, dayatmalı misyoner kurgusu değil Amerika gerçeğinin bir yüzüymüş..
Biraz da Hıristiyanlığın tabiatından olsa gerek, din adamı olgusunu karşılayacak çok kelime var İngilizcede; mesela bishop, father, priest, pastor, parson, minister, clergyman, abbot, ecclesiastic. İslam tarihinde de alim, arif, nasıh, vaiz gibi kavramlar var. Bu insanlar, Allah ile kul arasına girmeden topluma öğütte bulunmuşlar sürekli. Halen bu gelenek devam ediyor; ama sistem, bu insanları nereye oturtacağına bir türlü karar veremiyor.
Mesela, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, preacher kelimesini Fethullah Gülen için uygun görmüş ve her türlü baskıya karşı direnen Başbakan Ecevit'e katıldığını ifade etmişti. Malumunuz, preacher, en basit manasıyla vaiz demektir ve Sayın Özkök bir yönüyle çok haklıdır; Hocaefendi de topluma telkin ettiği ahlaki değerlerle toplumun bir parçası haline gelmiş etkili bir vaizdir.
Preacher kelimesi için dünyanın en yaygın ve zengin kaynaklarından Ansiklopedia Britannica'ya şöyle bir göz atıyorum. Karşıma 468 maddelik bir liste çıkıyor, büyük çoğunluğu biyografi. İçlerinde Martin Luther King'den Abdülkadir Geylani'ye kadar uzanan isimler var.
Demokratik ülkelerde vaizler, hâlâ çok canlı etkili bir yere sahip. Televizyonlarda vaaz ediyor, radyolarda dini nasihatlerde bulunuyorlar, web siteleri var. 1 Ocak 2000'de Preaching Dergisi 20. asrın en iyi 10 vaizini seçti. O listede en meşhur isimlerden biri, ırk ayrımına karşı mücadele veren ve hayatını meçhul suikast kurşunuyla kaybeden Martin Luther King. Billy Graham da liste başı isimlerden. İkisi de kilise kürsülerinden halka hitap etmiş ve temsil ettikleri halk adına Beyaz Saray'a konuk olmuş ve devlet yöneticilerine sosyal barış ve diyalog mesajları taşımışlar. King, Başkan Kennedy ile görüşmüş ırkçılık probleminin çözümü konusunda görüşlerini dile getirmişti. Graham ise Truman ile başlayan devlet adamlarıyla yakınlığını artırarak sürdürmüş birçok politikacıya öneriler sunmuştu.
Bizdeki problem şu: Sistem içinde dine bir yer ayıramadığımız için sosyal gerçekliğine rağmen din adamına da 'hoş geldin' diyecek yüzü kendimizde bulamıyoruz. Sabah'ta yayınlanan (18 Ekim) habere göre Emniyet teşkilatı rapor veriyor diyor ki; Fethullah Gülen ve hareketi terörist bir grup değildir 'radikal İslamcı' bir topluluktur. Bu rapora göre Savcı Bey'in iddiaları temelden çürümüş oluyor. Ali Bulaç Bey'in perşembe günü yaptığı nefis yorumda da söylediği gibi bu harekete asla 'radikal İslamcı' da denemez. Çık işin içinden çıkabilirsen.
Her türlü garabetin yaşandığı yer Türkiye. Adam Mao döneminden sabıkalı düşüncelerle medyatik şovlar yapıyor, bunun adına da sivil toplum hareketi diyor. IQ problemi olan bu zevat bir de Atatürk'ün arkasına saklanmaz mı? Pes doğrusu! Allah'tan korkmuyorsan bari kullarından utan, sonra bir de dön cumhuriyetin kuruluş yıllarından mesela ilk Meclis'ten çekilmiş resimlere bak. Mustafa Kemal takiye yapmadığına göre, etrafındaki sarıklı, cübbeli adamlar uzaydan mı gelmişti? Sahi kimdi onlar? Ülkeyi ele geçirmek isteyen tarikat ve cemaat liderleri mi; yoksa Özkök'ün kullandığı ithal kelimeyle halka vaaz u nasihatte bulunan preacher'ler mi?
İşadamlarına Çağrı
Türk ekonomisi dışa açıldıkça işadamlarımız da dünyayı daha yakından keşfediyor. Geçenlerde işadamlarımızdan birine rastladım. Business English denen iş İngilizcesi için Boston'a gelmiş. Şirket yönetimi, iş görüşmesi ve toplantı yapma sanatı gibi konuların teke tek anlatıldığı programda çeşitli aktiviteler de varmış; mesela sizi iş ortamlarına sokuyor, işadamlarıyla tanıştırıyorlar. Keşke belli bir seviyede İngilizcesi olan insanlarımız, hiç olmazsa 10-15 günlük bir çerçevede, böyle yoğun bir programdan geçse, diye düşünürken programın danışmanlarından birinin Türk olduğunu öğrendim, ne kadar sevindim bilemezsiniz. Bana programın her meslek dalına göre nasıl ayarlandığını anlattı. Doğrusu etkilendim. Meraklısı için e-mail adresini veriyorum: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. İyi düşünmekte fayda var sanırım.
Ateş Düştüğü Yeri Yakar
ABD'de başkanlık seçimleri çok yaklaştı. Liderlerin televizyon tartışmalarında Ortadoğu'daki şiddet de gündeme geliyor. Bu arada Techno Metrica Market tarafından yapılan bir anket yayınlandı. Buna göre seçmenlerin yüzde 90'ı oy vermeyi planladıkları başkan adayının Ortadoğu'daki gelişmelere göre değişmeyeceğini söylüyor. Yani Amerikan kamuoyu Ortadoğu'da akan kan ile siyasetçilerin izleyeceği politika arasındaki farkı umursamıyor bile.…
- tarihinde hazırlandı.