"Tarikat Kreasyonu"ndan Sinagog Saldırısına

Belki bir 28 Şubat faciası yaşanmasaydı, bazı olaylar bu kadar kötü çağrışım yapmayacaktı. 'Biz bu filmi daha önce gördük' demekten yoruldu kamuoyu. Son günlerdeki tartışmalardan bahsediyorum; bir de bu tartışma nedeniyle hır gür çıkarmak isteyen insanların düştüğü komik durumlardan.

Geçen perşembe Milliyet'in Toplum sayfasını okurken çok güldüm. Haberi görmeyenlere tavsiyem, ne yapıp etsinler, bu sayfayı kesip bir yerde saklasınlar. Eminim 'toplum' hakkındaki bilgileri (!) artacaktır.

Haberin başlığı 'Tarikat kreasyonları istihbarat raporlarında'. Sanırım moda dünyasında heyecana neden olacaktır bu haber. İtiraf etmek gerekiyor ki; neredeyse tam sayfa çalışılan haber sadece modacıları değil, herkesi meraka sevk edecek özellikler taşıyordu.

Haberin özü şu: İstihbarat, tarikat ve cemaatlerin giyim tarzlarıyla ilgili rapor hazırlamış. Bunu da fotoğrafından anladığım kadarıyla genç bir meslektaşımız ele geçirmiş. Genç kardeşime hemen hatırlatmak isterim ki; bu ülkede bir tane istihbarat yok, her kurum kendine göre bir haber alma örgütü kurmuş. Hatta kulislerde dolaşan dedikodulara göre yeni istihbarat birimleri kuranlar bile var. Daha önemlisi, bu ülkede 'ele geçirilen çalışma'lar, adamı gazeteci değil; istihbarat birimlerinin oyuncağı yapar. Hem bu ülkede istihbarat raporu gazeteler tarafından ele geçirilemez; ancak gazetelere servis edilir. Bunu da herkes pekala bilir…

Aslında bu haberi ciddiye almak niyetinde değildim. Zaten benzeri onlarca haber var arşivlerde. Ancak, geçenlerde televizyonlara göz atarken bir programda 'strateji' üretildiğini (!) gördüm. Üst perdeden konuşuyorlardı. Karşıt düşünce olmayınca stratejilerin tadına doyum olmasa gerek! Yaşı kemale erince emekli olan bir komutan, yavuz bir medya mensubu olmuş da haberimiz yokmuş. Beyefendi, Milliyet'in malum haberini almış 'kreasyon' üzerine konuşma yapıyor. Hayret ki ne hayret!

Önce, Paşa'nın şaka yaptığını sandım. Oysa çok ciddi konuşuyordu. 'İşte efendim, buyurun, başörtüsü siyasal bir simgedir. İşte istihbarat raporları ortada' türünden şeyler söylüyordu. Üzüldüm; en çok da Türk Silahlı Kuvvetleri adına. Biliyorum emeklilerin TV konuşmaları TSK'yı bağlamaz; ama onların toplumdan bu kadar uzak görünmeleri ordumuza zarar veriyor, bu kesin.

Çok uzun olmasa Milliyet'teki haberi buraya aynen alırdım; siz de tebessüm ederdiniz bu vesileyle. Yine de bir iki alıntı yapmakta fayda var sanırım. İşte 'tarikat kreasyonları: Milli Görüşçüler takım elbise giyer, yeşil/mavi kravat takarmış, kadınlar mavi tesettür kıyafeti giyermiş, ellerini göğüslerine koyarak selamlaşırmış. Nakşiler ayrı bir alemmiş: Takım elbise giydiklerinde siyah giyerlermiş, fes takıp etrafına sarık sararlarmış, taşlı gümüş yüzük kullanır 99'luk tespih taşırlarmış. Kadın nakşiler ise türban da takarlarmış, çarşaf da giyerlermiş. Eşleri hariç hiçbir erkekle konuşmazlarmış. Ya nur cemaati? Onlar sakal bırakmazlar, düğmelerinin tümünü ilikli tutarlarmış, ceketlerinin sol üst cebine namaz takkesi takarlarmış. Hanım nurcular ise başörtüsü ve manto giyermiş. 'Fethullah Hoca Grubu'nu da şöyle tasvir ediyormuş rapor: Cübbe giydikleri zaman 'imam yaka' denilen beyaz yakasız gömlek giyerlermiş. Bıyık bırakırlarsa ince, kısa ve sivri uçlu olurmuş bıyıkları. Kadınlara gelince, onlar açık renk eşarp kullanır, sol kollarına siyah çanta takarmış. Süleymancılar ceket giyer, kravat takmazlarmış. Takkelerini, giysilerinin yaka ceplerine üçgen şeklinde katlayarak koyarlar, ucunu görünür hale getirirlermiş. Böyle uzayıp gidiyor cemaat isimleri ve moda giyimleri…

Anladığım kadarıyla, birileri ya istihbaratı işletmiş ya da istihbarat adını kullanarak gazeteyi. Milliyet Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz'ın bu konudaki ciddiyetini bilirim, o yüzden gazeteye haksızlık yapmak istemem. Milliyet'in elinde son yılların en kaliteli başörtüsü araştırması dururken 'İslamcı kadınlar'ın örtü modasına dair uydurulmuş bir habere güvenmesini düşünemiyorum.

Her neyse; her gazetede olur böyle şeyler. Asıl şaşırtıcı olan, koca koca adamların adeta uzaydan yazılan 'toplum' analizlerine kulak vermesi. Bu millet, istihbarat gibi, strateji gibi efsunlu kelimelerin arkasına saklanılarak yapılan haberlerden ve çürük bilgiler üzerine bina edilen yorumlardan çok çekti.

Evvelki gün İstanbul'u kana bulayan ve 23 vatandaşımızın ölümüne sebep olan terör eylemi de gösterdi ki Türkiye zor bir döneme girmiştir. Uluslararası terör ve istihbarat elemanları cirit atıyor bu ülkede. Bu kadar yoğun haber akışında bilgi kirlenmesinden kaçınmak kolay değil. Ancak basının asıl sorumluluğu da burada gerekiyor. Herkes telaşa kapılsa bile medya, soğukkanlı olmak zorunda. Yoksa global terör ve onların taşeronlarının oyununa gelir medya.