Gel, Sonsuz'a Yelken Açalım

Modern hayat tarzının uyguladığı baskı, insanı bedenine hapsediyor. Geçim derdi, kariyer planı, iş görüşmeleri ya da işsizlikten kaynaklanan gerilimle bu hapis, hücre mahkûmluğuna dönüşüyor adeta.

Yalnızlaştırıyor...

Bedenî açıdan bakınca çok çekici, insanı insan yapan özellikler açısındansa fevkalade bunaltıcı tesirler icra eden bu hayat biçiminin çelişkisini çözerek avantaja çevirmenin yolu bulunabilir mi?

Hayatın dışına itilmeden, insan olmanın enginliğine ulaşma imkânı var mıdır mesela... Modern yalnızlığı uzlete çevirmenin formülünü bulup, halkın içinde Hakk'la beraber olabilme seviyesini yaşayabilir miyiz? Böylece iş yoğunluğundan kaynaklanan kesreti, manevi yücelmenin basamaklarına çevirerek vakti bereketlendirmek ve en nihayetinde de manevi hayatı "dünyanın dışında" olmaktan kurtarıp, hayatın hızı ile eşleştirerek İslam'ın özündeki dinamizmi yeniden yaşanır kılmak bize müyesser olur mu?

Bu tür problemlerle boğuşanları, Kalbin Zümrüt Tepeleri'nde tenezzühe davet etmenin, kıymeti ölçülemeyecek bir dert paylaşımı olduğuna inanıyorum.

Neden mi?

Çünkü o tepelerde "gelecek"in geçmişle irtibatı sağlam bir şekilde kuruluyor. Aramızdaki uçurumların üzerine tasavvufî kavramlarla adeta viyadükler inşa ediliyor. "Kökü mâzide olan bir âti"nin çekirdekleri, muhtevasına günümüzden renk ve desenlerin ilavesiyle zenginleştirilip ekime hazır hale getiriliyor. Bu sayede Mevlana'lar, Yunus'lar nostalji tadında ve edebi bir zevk olarak okunmaktan kurtularak, geleceğin Şah-ı Geylani'lerinin, İmam-ı Âzam'larının müjdecisi olmaya başlıyor. Ve kavramların dünyasından, bedene bağımlılıktan kurtulup, kalp ve ruhun uçsuz bucaksız iklimine açılabilmiş insanlarının engin hayatlarına doğru bir güvercin gibi süzülmeye başlıyorsunuz. Bu semavî yolculukta birer istasyon tabelası gibi yeniden kavramlar gözünüze ilişmeye başlıyor: İrâde, kalp, haya, rıza, mârifet, muhabbet, aşk, cezbe, (...) subuhat-ı vech, vâridat, mevhibe ve diğerleri.

Geçmişi parlak olsa bile sonu itibarıyla hayatın akışından kopmuş bir tasavvuf geleneği, geleceğe nasıl bağlanabiliyor? Aradaki derin uçurumu doldurup, bir de modern hayatın açmazını çözmek nasıl mümkün oluyor?

Kendi adıma bu tür soruları araştırırken şöyle bir cevaba ulaştım: İslami hayatın iki temel kaynağı olarak Kur'an ve sünnet-i seniyye esas alınmış. Selef-i Salihin'in safiyane içtihatları ve tasavvuf büyüklerinin tecrübeleri özenle süzülmüş. Âyetler, hadisler, selefin yorum ve tecrübeleri, edebiyat dünyamızın seçme eserlerinden yapılan alıntılarla yoğrularak seviyesi çok yüksek bir sohbet kıvamı elde edilmiş. Mazideki müktesebat titiz bir seçimle ayıklanıp, yerli yerine konulduktan sonra, modern dünyanın din ile arasına girmiş olan derin mesafe yine modern insanın tabiatı keşif coşkusuna cevap verecek bir metotla aşılmış. Yani tabiatı, Cenâb-ı Hakk'ın sanatı olarak tetkik edip O'na delaletini göstererek anlatan Risale yönteminin Allah-kainat-insan ilişkisine getirdiği yorumlardan aynı özenle istifade edilmiş. Eksik kalan noktalar muhterem müellifin tecrübe ve yorumlarıyla tamamlanarak yol haritası kemale erdirilmiş.

Böylece, bütün insanlığı Hakk'a ulaştıracak kadar geniş bir perspektiften hayata bakanlar için güzergah hazır hale getirilmiş. Muhterem müellif, bunu yaparken geleneğe uymayı ihmal etmemiş. İmam Buharî gibi kendi tecrübelerini aktarırken ismini ustaca gizlemeyi tercih etmiş.

Böyle bir eserin hazırlanmasında pek çok fayda mülahaza edilmiştir mutlaka. Ama "Dine hizmet ve bütün insanlığı Hakk'a ulaştırma yolunda bile olsa, kurtuluşun, yakîn, ihlas ve rızâ yolundan geçtiğini bir an dahi hatırdan çıkarmama" noktasındaki tembih galiba meselenin son noktasını oluşturuyor.

Kalbin Zümrüt Tepeleri IV, Yayına Hazırlanıyor

- Bugüne dek üç cildi yayımlanan 'Kalbin Zümrüt Tepeleri'nin dördüncü cildi de yayına hazırlanıyor.

- İlk cildin başında "Tasavvuf" ve "Menşei İtibariyle Tasavvuf" başlıklı iki makale ile okur konu hakkında kapsamlı bir şekilde bilgilendiriliyor.

- İkinci ciltte kavramlardan ayrı olarak; "Seyr-i Sülükta Bir Başka Çizgi" adıyla yeni bir tarz anlatılıyor.

- Üçüncü ciltte, "Ruh ve ötesi", "Veli ve evliyaullah", "Ulvi âlemler" ve "Vicdan" başlıklı makaleler başlı başına birer risale gibi.

- Üç ciltte toplam 175 kavram derinlemesine açıklanıyor.

- Ciltlerin sonunda, âyetler, hadisler, kavramlar, Arapça-Farsça şiirler indeksi ve bir de karma indeks bulunuyor.