Ecevit, Romanya ve Barış Okulları

"Buzların örttüğüne bakmayın, ısınacak bir gün bu dünya.
Eriyecek buz çağı, çözdükçe buzları damla damla, yüreklerin sıcağı..."

Yukarıdaki mısralar 18 Mayıs'tan beri Gülhane Askeri Tıp Akademisinde komada yaşam mücadelesi veren eski başbakanlarımızdan Bülent Ecevit'e ait.

Devlet adamlığının yanısıra politikacılarda nadir bulunan entellektüel şairlik – edebiyatçı kimliğe de sahip olan Ecevit, siyasetin en hareketli döneminde bile kaleminden kopamadı. En büyük tutkusu şiir yazmaktı. Şiirleri, bir çok dilde olduğu gibi Romenceye de çevrildi. İlgi ile okundu hep Romen okurları tarafından.

28 Mayıs 1925'te İstanbul'da dünyaya gelen Ecevit'in çocukluğu ve ilk gençliği, tıp doktoru olan babasının Kastamonu milletvekilliği yapması nedeniyle siyaset ve ülke sorunlarıyla iç içe geçti.

İyi bir gazeteci olarak yetişen Ecevit, değişik gazetelerde yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı, günlük yazılar yazdı, Forum dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı, 1972'de aylık "Özgür İnsan'', 1981'de haftalık "Arayış'' dergilerini çıkardı.

1959 yılında CHP Ankara Milletvekili olarak Meclis'e giren Bülent Ecevit, 11. dönemde yine Ankara; 2, 3, 4, 5 ve 19. dönemde ise Zonguldak Milletvekili olarak parlamentoda görev aldı.

Ecevit, 1966 yılında CHP Genel Sekreterliğine, 1972'de ise Genel Başkanlığına seçildi. Siyaset sahnesinde, 1973 seçimlerinden itibaren "Karaoğlan" olarak anılmaya başlandı.

Daha sonra 2000 binli yıllara kadar çeşitli dönemlerde başbakan ve başbakan yardımcılıklarında bulundu. İyi bir devlet adamlığı özelliği ile Türkiye'de önemli ilklerin temsilcisi oldu. Gerçek sosyal demokratlığı ile hiçbir zaman azınlıkların adamı olmadı. Daima mütevazı ve halkın yanında halktan biri olmayı başardı.

Türkiye'de son yarım asırdır oynanan kardeş kavgalarının, iç karışıklıkarının nedenini görebilen ve son olarak geçtiğimiz günlerde Danıştay saldırısını yapan karanlık çetelerin oyunlarını ilk defa 1970'li yıllarda fark eden Ecevit, yerli gladyo'yu ilk defa deşifre eden devlet adamıdır aynı zamanda.

Siyasi hayatı boyunca her zaman temsil ettiği sol hareketin milli olmasına özen gösteren ve aynı zamanda kendi değerlerimizle de barışık olan Ecevit, mütevazi kişiliği ile hep temsil ettiği toplumundan biri gibi yaşadı. Bu nedenle o sadece sol siyasetçiler için değil asırlık sağ siyasetçiler için de daima örnek bir politikacı profili çizdi.

Türk siyasi hayatının son yarım asırlık dönemine damgasını vuran Ecevit, siyasete "Ak Güvercin" ve "Mavi Gömlek" simgeleri ile farklı bir anlam kazandırdı.

Geçen sene yaptığı "Vahdettin hain değildir" çıkışı da Bülent Ecevit'in önemli açıklamalarından biri olarak tarihe geçti. Birçok sol kalemle birlikte Süleyman Demirel de kendisini eleştirenler arasındaydı.

1954 yılında CHP Çankaya Gençlik Ocağı'na üye olarak başladığı aktif siyasi yaşamına DSP 6. Olağan Büyük Kurultayı'nda son veren Ecevit'in soldaki boşluğu bir türlü doldurulamadı.

Bir çok kez geldiği Romanya'da politikanın dışında kültürel ve sanatsal konulara da ayrı bir önem verdi. Bir ziyaretinde soyut sanatın öncülerinden dünyaca ünlü Romen heykelci Constantin Brancuşi ile geniş bir araştırma yazısı kaleme alır.

Aynı zamanda eğitime de ayrı bir önem veren eski Başbakan Bülent Ecevit, 15 Mart 2000 tarihli Bükreş ziyaretinde bir çok nâdan'ın, önyargı esiri kişilerin yönlendirmelerini elinin tersiyle iterek Türkiye'nin dünyaya hediye ettiği eğitim kurumlarına sahip çıkmış ve onlara kol kanaat germe büyüklüğünü gösterir.

"Okullarımızın varlığı ile kıvanç duyuyorum. Başka ülkelerde Türk dilinin verilmesi büyük bir başarıdır. Bundan kıvanç duyuyorum. Bu sürece katılan bütün eğitimcileri kutluyorum. Bunu her vesile ile belirtmeyi ve teşekkür etmeyi de borç biliyorum" diyen Ecevit'in sözleri birilerine iyi bir ders niteliğindeydi.

Ecevit, Türkiye'nin yurt dışındaki eğitim kurumlarına ayrı bir hassasiyetle sahip çıkar ve bunu her fırsatta dile getirirdi. Arnavutluktaki bazı monşerlerimizin bu okulları yerel makamlara jurnalleme ihanetlerine karşılık Ecevit, bu ülkeye yaptığı ziyarette onlara adeta ders verir gibi bu barış okullarına sahip çıkar ve şu değerlendirmelerde bulunuyordu, "Bu insanlar hangi ülkede olurlarsa olsunlar, bir kere çağdaş eğitim yapıyorlar. Öte yandan öğrencilerine Türkçe öğretiyorlar. Bir de bunun yanında bilimsel alanda ilerleyebilmenin önemli olanaklarından İngilizceyi de katıyorlardı. Yapılan evvela ulusal bir hizmet, sonra da insancıl bir hizmet..."

Ecevit'in vefasını bu toplumun unutması mümkün değil aynı zamanda bu her devlet adamına da nasip olmaz.

82. yaşına GATA'da giren değerli devlet adamımız Bülent Ecevit'i doğum gününde Romanya'daki Türk okulu öğrencileri de yalnız bırakmadı. Onun gösterdiği vefaya vefa ile karşılık vererek Ankara'da tedavi gördüğü hastanede ziyaret ettiler.

Kendisine acil şifalar diliyoruz...