Yeni Anayasa ve Abant Ruhu

1998 Temmuz'undaki ilk toplantısında "İslam ve Laiklik" konusunu ele alan Abant Platformu, 10. yılında İzmit Kartepe'de "Yeni Bir Anayasa"yı tartıştı. Ara Abant toplantılarıyla birlikte bu 15. toplantıydı.

Meramımı tam anlatabilmek için, Abant ruhu ile bugüne kadar yapılan toplantılarda ele alınan konuları hatırlatmak istiyorum:

Din, Devlet ve Toplum (1999), Demokratik Hukuk Devleti (2000), Çoğulculuk ve Toplumsal Uzlaşma (2001), Küreselleşme (2002), Savaş ve Demokrasi (2003), İslam, Laiklik ve Demokrasi-Türk Tecrübesi (Nisan 2004, Washington), Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Üyeliği Sürecinde Kültür, Kimlik ve Din (Aralık 2004, Brüksel), Eğitimde Yeni Arayışlar (2005, Erzurum), Cumhuriyet, Kültürel Çoğulculuk ve Avrupa (Mart 2006, Paris) Küresel Politikalar ve Ortadoğu'nun Geleceği (2006), Türkiye-Mısır Söyleşileri: İslam, Batı ve Modernleşme (Şubat 2007, Kahire), Tarihî, Kültürel, Folklorik ve Aktüel Boyutlarıyla Alevilik (Mart 2007, İstanbul), Türkiye-Fransa Söyleşileri II: Algılar ve Gerçekler (Nisan 2007, İstanbul). Ülkemizin ne kadar temel meselesi varsa, bizim millet olarak yürüyüşümüzün önünde engel gibi görünen ne kadar tartışma konusu varsa bunların hepsi Abant ruhu ile ele alındı.

Abant ruhu her geçen gün olgunlaştı, yerleşti.

Abant ruhu bir samimiyet ölçüsüydü. O ruhu,"çare adına ben de sancı çekiyorum, tartışmada ben de varım ve samimiyim" diyenler oluşturdular. Samimiyet de yeterli değildi. Dinlemeyi bilmek, anlamaya çalışmak ve hoşgörülü olmak mecburiyeti de vardı. Abant ruhu bir gönül işiydi ve yüreğini cesaretle konuşturman gerekiyordu. Zaman zaman bu ruhu anlamayan, yeni Türkiye'nin önünü açacak bu muhteşem zeminin değerinin farkında olamayan kavgacı karakterlerden gelenler de oldu. Ama Abant ruhu öylesine sağlam, öylesine olgundu ki, onlara bir şey demeden, kırmadan, dökmeden yoluna daha emin, daha sağlam adımlarla devam etti. Bu ruh, iki asırdır kavga eden aydınların içinden, ilk defa, kavga yerine ortak çözüm arayışının peşine, derdine düşen bir ortak güç meydana çıkardı; sevginin, hoşgörünün, diyaloğun ve samimiyetin gücü... Beklenen, özlenen, makul çoğunluğun hasretini çektiği yeni bir işaret fişeği gibi, bir deniz feneri gibi, bir milenyum pusulası gibiydi Abant ruhu... Bugün demokratikleşme çabalarımız farkında olunsun olunmasın bu ruhtan cesaret alıyor. Siyaset de, medyamız da bu ruhtan etkileniyor. Kürt meselesinin çözümünde hoşgörüyü bu ruh mayalıyor. Dün 28 Şubat'ın soğuğunda Abant toplantılarını iddialarına mesnet göstermeye kalkanların, bugün "yanlış yaptık, bilemedik" demeleri, aslında Abant ruhunun; "farklılıklarımız asla kavga sebebi olamaz, farklılıklarımız bizim zenginliğimizdir" diye yükselttiği sesin haklılığını itiraf etmek demektir... Türkiye şimdi temel problemlerini çözme adına yeni bir anayasa yapma fırsatı yakaladı. Yine kutuplaşma, yine gerilim peşinde olanlar var. Böyle bir gündem onları rahatsız ediyor. Bu ülkede büyük çoğunluğun laiklikle bir problemi olmadığı halde, buradan da bir laikler-laik olmayanlar kavgası çıkarmaya çalışıyorlar. Kartepe'de yeni bir anayasa için varlığını hatırlatan Abant ruhu onlara bu fırsatı vermeyecektir.

Demokrasi yokuşunda, Abant yaylası gibi huzur veren bir düzlük bulduk. Burada rahat bir nefes almalıyız. Yeni anayasa, artık zihniyet değişikliği ihtiyacımızı, bizim demokratik olgunluğumuzu, uzlaşma kültürü adına aldığımız mesafeyi ortaya koymalıdır.

Cesaret ve kararlılığımız için Abant ruhu yeterlidir...