Yeni Türkler Yeni Bir Şey Söylüyor...
Milyonlarca dolar ödenen lobi şirketlerine inat, öyle çabalar, gayretler, çalışmalar yapılıyor ki, ancak bu işin içindeki "isimsiz kahramanlar"ı tanıyınca olayın boyutunu anlayabiliyorsunuz.
Olay diyorum çünkü düzenledikleri iftara geçen yıl olduğu gibi bu yıl da tam bin kişi katıldı. New York senatörü ve Demokratların en kuvvetli başkan adayı Hillary Clinton ile Başbakan Erdoğan'ın samimi tavır ve üslupları, bu iftar atmosferinden fazlasıyla etkilendi. İftarı önemli kılan hususları yarın yazacağım.
Asıl söylemek istediğim, ABD'nin pek çok yerinde son on yılda açılan Türk kültür ve diyalog merkezlerinin müthiş faaliyetleridir. Bu bence Amerika'nın Türkler tarafından keşfidir. Aynı zamanda Amerikalıların da Türkleri keşfidir. Küresel terörün vurduğu Amerikalılar, bu yeni Türkleri tanıyınca İslam'la ilgili önyargılarını bir çırpıda değiştiriyorlar. Columbia Üniversitesi'nden tarihçi Richard Bulliet ile tanıştım. "Amerika'yı yönetenlerin İslam'la ilgili cahiliyetleri proje üretmelerine manidir" kanaatinde. Kendisine Fethullah Gülen'in 11 Eylül'deki terör saldırısının ertesi gün yayınladığı mesajdaki "Müslüman terörist olamaz, terörist de Müslüman olamaz. Haksız yere bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibidir" sözlerini hatırlattım. "Bunlar, Amerikalıların beklediği sözlerdi" dedi. Bu yeni Türkleri tanıyan herkes, "Amerika'ya gelmekte meğer ne çok gecikmişiz" diyor.
Samanyolu TV'de "Diyaloğun Meyvesi" programlarını seyretti iseniz, bu kültür ve diyalog merkezlerinde bizlerle tanışan, sonra Türkiye'ye ziyaretler yapan insanların; değerlerimizden, ezanımızdan, misafirperverliğimizden nasıl etkilendiklerini hatırlayacaksınız. Ve bunlar sıradan insanlar değil. Bu ülkede saygın bir çevreleri ve etkinlikleri var.
Yapılan çalışmaları, "Gülen cemaati amma da büyümüş" diye niteleyip rahatsız olanlar var. Türkiye'de de onlar öteden beri bu rahatsızlıklarını gizlemiyorlar. Geçen yaz başındaki 100 ülkenin katıldığı Türkçe olimpiyatından bile rahatsız oldular. Hâlbuki ortada bir başarı varsa; bu milletimizin dünyaya açılma, dünya ile birlikte yürüme, asimile yerine evrensel insani değerlerde buluşarak dünya ile entegre olma hedefini benimsemesindendir. Sayın Gülen bir kanaat önderi olarak sadece tavsiye ediyor, teşvik ediyor.
Bu hedef, adanmış ruhlarla, gönüllere girmeyle gerçekleşiyor. New York'ta şimdi market zinciri kurmuş bir Karadenizli ile tanıştım. Gözleri parlayarak, "bu arkadaşlardan kaçamadım, üç sene peşimi bırakmadılar, şimdi hizmet deyip Küba'ya, Kostarika'ya ne yapabiliriz diye gidip geliyorum" diyor. Gönüllere girmek kolay mı?
Bu Anadolu insanının, gönül hareketidir. İdeolojiler, politikalar insanları etkiler, ama hiçbir şey gönüllere girmek kadar tesirli olamaz. Onun için bazıları bu gönül kuvvetini çözemiyor. Sebeplere takılıp, "Bu insanlar bu işleri yapamaz. Bu işlerin içinde, arkasında mutlaka süper güçler var" deyip duruyor. Bu hayır için cebinden 5 lira çıkaramayanların bu insanları anlaması mümkün mü? Sonra gelsin "değirmenin suyu nereden geliyor?" teranesi...
Tek bir Amerika yok. Amerika'da da, halklar arasındaki diyaloğun, hükümetler arası ilişkilerden daha önemli ve asıl kalıcı olanın da bu olduğunu düşünenler, görenler var. Waldorf Astroia otelinin salonunu dolduran bin kişi aslında yeni bir şey söylüyor.
"Yeni bir şeyler söylemek lazım" diyenlerin yeni bir dünya kuracakları, günümüzün en büyük gerçeğidir.
- tarihinde hazırlandı.