Türkçe'nin Yükselişi
Avrupalı müsteşriklerden birinin 19. yüzyılda söylediği sözdür: "Avrupa'nın ortalarından Çin'in derinliklerine kadar herhangi bir başka dil bilmenize gerek yok; Türkçe konuşarak gidebilirsiniz."
Bu sözün ne manaya geldiğini idrak edebilmemiz için maalesef neredeyse bir asrın geçmesi gerekmiştir. 1990'lı yılların başında Sovyet İmparatorluğu'nun dağılması, Türkçe konuşan halklarla Anadolu Türklüğünü yeniden ilişkili hale getirmiştir.
Aradaki politik engellerin kalkmasıyla birlikte Türkiye hükümetleri iyi niyetli birçok çabanın içinde oldular. Ama Türk dünyasının bu tarihi buluşması esaslı bir strateji çerçevesinde verimli alanlara kanalize edilemedi.
Bizim hükümetler bu bölgelere beraberliği güçlendirici kültürel bağlar ihraç etmek yerine, laiklik ihraç etmeye kalktılar. Yüzyılın şakasıydı bu aslında. Çünkü, 70 yıl Türk dünyasında din diye bir kurum zaten yoktu ve oralar zaten pür laikti. Yıllar ve fırsatlar bu yanlışlarla heba edildi. Örneğin, Türk dünyasının lehçe farklılıklarından kaynaklanan bir ortak Türkçe sorunu var. Bu sorun hala çözülemedi. Bu durum Türkik dünyanın bir biriyle iletişiminin önündeki en büyük engellerden birisidir.
* * *
Bir cemaat, bana göre Türklerin tarihleri boyunca gerçekleştirdikleri en büyük sivil toplum hareketi, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin talebeleri resmi devlet politikalarının başaramadığını başardı. Orta Asya'nın her bir köşesine Türk okulları açtılar. Sadece Türk Cumhuriyetlerinde değil, Sibirya'da, Tuva'da, Çuvaş'da, Moğolistan'da ve Rusya'nın her bir yanında yüzlerce okul açıldı.
Burada öğrencilere Türkçe öğretildi. Türk ve Türkiye sevgisi aşılandı. Türkiye'de kalbinde bir nebze Türklük duygusu olmayan kuş beyinli tipler o ülkelere Fethullah Gülen cemaatini şikayet ettiler ve bu okulların kapatılmasını istediler.
Bazıları bu okulların Türk renginden rahatsız olduğu için kapattı; birçoğu ise ülkelerindeki en başarılı okullar olduğu için sahip çıktı. Bugün Fethullah Gülen'in öğrencileri 150 ülkede yüzlerce okul açtılar ve başarıyla Türk bayrağını dalgalandırmaya devam ediyorlar.
Yine yukarıda sözünü ettiğim vizyon özürlü takım, "Bunlar bu parayı nerden buluyor" diye feryat etti durdu. Hemen söyleyeyim, Kemeraltı'ndan esnaflar verdiler, Uşak'tan sanayiciler verdiler, Denizli'den tekstilciler verdiler o paraları. Ülkelerini sevdikleri için, büyük düşündükleri için...
* * *
İşte bu çeyrek asırlık mucizevi çaba sonuçlarını göz kamaştırıcı bir eser olarak vermeye başladı. Son üç yıldır izlediğim Türkçe olimpiyatlarının bir yenisi daha yapılıyor bu günlerde. 150 ülkeden 800 çocuk kendi arasında daha iyi Türkçe konuşmak, daha iyi Türkçe şarkı söylemek ve daha iyi Türkçe şiir okumak için yarışıyor.
Yeryüzündeki neredeyse bütün ırklar var bu 800 kişinin içinde. Bir Taylandlı kız Türkçe şiir okuyor, bir Kongo'lu zenci, "Üsküdara gider iken" şarkısını söylüyor; bir Slovak öğrenci İstanbul Türkçesi konuşuyor. Vizyon bu işte. Türklüğe hizmet bu. Türkçe yaşamak, Türkiye'yi dünya devleti yapmak lafla değil, böyle olur.
Şimdi herkes şu muhteşem tabloya bakıp kendisine dürüstçe sorsun: Atatürk'ün ideallerine, onun isminin arkasına saklanıp onu istismar etmekten başka bu ülke için hiçbir şey yapmayanlar, hiçbir yeryüzü başarısını gerçekleştiremeyenler mi hizmet ediyor; yoksa yeryüzünün her bir yerinde okul açanlar, o ülkelerin çocuklarına Türkçe öğreten, Türkiye sevgisi aşılayanlar mı?
- tarihinde hazırlandı.