Bayramınız 'Mesut' Olsun
Artık direnmekten vazgeçiyorum. Bütün ağır bayram yazılarını yazmak, bu kırık-dökük kaleme düşüyor.
Mesut, bir sevda uğruna gittiği çok uzaklarda, Tokyo'nun bir hayli uzağındaki Saitama adlı banliyöde 31 yaşında hayata veda etti. Bilmiyorum, kalp krizi geçirip kaldığı o tenha parkın köşesinde anacığı onun o halini görseydi, neler hissederdi? Annelerin gözünde çocuklar hiç büyümezler, bunu ben de bilirim. Belki de 'keşke kucağımda olsa, saçlarını okşasam, son bir kez alnından öpsem, terini silsem' diye içi kavrularak hayıflanmıştır.
Ancak ey sevgili, ey kutlu anacığım, gerçekten hayıflanmaya gerek yok. 18 Haziran'daki vefatının ardından, 1 Temmuz tarihinde Ogura Takayasu'nun Japonya'nın en büyük ve etkili gazetelerinden Mainichi Shinbun'da yazdığı yazı bunun sebebini kulağımıza fısıldıyor. 'Türk-Japon Dostluluğuna Feda Edilmiş Genç Bir Hayat' başlığı attığı yazıda, 'Bütün ömrünü başkalarının mutluluğuna adamıştı.' diyor ve ekliyor: "14 yıldan beri Türkiye ve Türk cumhuriyetlerinden buralara gelen öğrencilere destek oluyordu. Bu kısacık hayatı 'başkaları için yaşama' diye ifade edilen insanın asıl gücünün ve değerinin yeniden zihinlerde canlanmasına vesile oldu." Sanki Nurettin Topçu onu anlatıyordu: 'Varlığını ölümsüz Anadolu ruhundan alan, yaşama zevkini unutup yaşatma aşkına gönül veren, hizmetlerinin karşılığını maveradan bekleyen, gösterişsiz-nümayişsiz hizmet ehli gençler'. Ben gönlünü, 'aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun, kalmasın el uzatmadığın bir mahzun gönül' felsefesine kaptırmış olarak bu diyardan çekip giden çok Mesut Abi'ler gördüm.
Soylu atlar gibi ayakta vefat eden Mesut, sanki ömrünün kısa süreceğini hissetmiş gibi nefes nefese koşuşturdu. Mesut, Fatih Koleji'nden 5 arkadaşı ile Japonya'ya burslu olarak gitmişti. Yaklaşık 35-40 metrekarelik bir dairede 6 kişi kaldılar. Bol yumurta ve patates stoku ile barınmaya çalışıp, tasarruf etmek için her gün birkaç istasyon yürüdüler. O çocukların çoğu ile tanıştım ben. Mesut, Tokyo Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nden mezun olup genetik mühendisliğinde yüksek lisans yaptı. 2001 yılında Türk Japon Eğitim Vakfı'nı (JATEF) kurdu. Kendini unutup, Japonya'daki gariban kebapçı, aşçı Türk esnafından, hatta kaçak çalışan inşaat işçilerinden topladığı yardımlarla Türkiye ve Orta Asya'dan gelen öğrencilere burs vermeye çalıştı.
Asyalı Öğrenciler ve Kültür Derneği yöneticisi Kudo Masahi (67) 'Onun yerinde duramayışı dikkat çekiciydi.' diyor. Mesut yerinde duramazdı çünkü, suyun bile düştüğü derin girdaplarda bin bir parçaya bölündüğü Karadeniz'in kural tanımayan coğrafyasının çocuğu olan Mesut, 'sabahı bekleyemeyen' bir heyecana duçar olmuştu.
Sırf daha çok çocuğa sahip çıksın diye bu zehir gibi zekâ, döner kebabı satan restoran zinciri kurdu. Can dostu Serkan Çağlar (35) Mesut'un bir sefer gülerek "Bir an önce bir milyon dolar kazanıp himmet etmek istiyorum." dediğini aktarıyor. Gözü kara, her boşluğa dalan Mesut, Ertuğrul Faciası hakkında çıkan Japonca bir çizgi romanı da gönüllü tercüme etti. 2006 yılında Türkiye'yi ziyaret eden devrin başbakanı Koizumi Junichiro'nun tercümanlığını yapan da yine oydu.
Türk ve Japon gençlerinin kaynaştığı futbol müsabakalarının amansız organizatörü de oydu. 'Efsane kadro' Genç Türkler Futbol Takımı'nda birlikte oynadık. Soluk fotoğrafta, sağ baştan ikinci ben, üçüncü de Mesut. Ben, takımın sol kanadını savunan 'maden' olarak tanınıyordum. Ancak Mesut ve arkadaşları sayesinde yine de kazanmasını biliyorduk. Takımın teknik direktörü olan Sugiura Kaneo (59), vefat ettiği zaman, 'Mesut'un yüzünde huzurlu bir edayı ve ifadeyi gördüğünü' söylüyor. 'Adeta vazifesini ifa etmiş olmanın rahatlığı vardı yüzünde.' diye ilave ediyor.
Şimdi Japonya'da yaşayan arkadaşları onun adına bir 'Mesut Eğitim Bursu' açtılar. Mesut'un ruhu, Ertuğrul şehitlerinin okyanusa gömüldüğü, çok yaşlı olmasına rağmen tebliğ için oralarda ölüp kalan Abdürreşit İbrahim'in Japonya'sında yaşayacak.
Mesut'la ilgili yürek burkan ve öğretici tespiti ise galiba dostum Prof. Sasaki Yoshiaki (62) yapıyor: "Eğlenceli bir hayat geçirmek için her şeye sahipti. Ancak o başkaları için kendini mum gibi eritmeyi, yaşatarak mutlu olmayı tercih edip, bize de bunun erdemini öğreterek aramızdan ayrıldı."
Biliyorum, Mus'ab b. Umeyr de öyleydi. Zengindi, gençti, yakışıklıydı. Ancak büyük bir sevda adına her şeyden vazgeçmişti. Zira o gözünü çok uzak ufuklara dikmişti. Vefat ettiğinde ise üzerini örtecek kadar bir kefen bulunamamıştı.
Tarih devam ediyor Mus'ab, zaman ebediyete akıyor Mesut. Ve biz sizi çok özlüyoruz.
- tarihinde hazırlandı.