Türkçe Titresin Kalbin
Ben, "Giden gelmiyor. Acep nedendir?" diyen bir milletin çocuğuyum Hezarzâd (bin çocuk).
Sen, gidenin geri getirdiği sevgi mesajı... "Acele ettik, kışta geldik!" diyen bir kuşağın evladıyım ben Hezarzâd. Sen, cennetâsâ bir baharda gelenlerin gelirken getirdikleri bahar çiçeği... Ben, "Bir yiğit vardı gömdüler şu karşıki bayıra; Arkadan kefenini, gömleğini soydular; 'Aman kalkar!' deyip üstüne taşlar koydular," diye bağrına taş basmış bir gözü yaşlının bendesiyim Hezarzâd. Sen, bin bayırdan kalkmış bin yiğit, bin umut, bin heyecan... Ben pür-melâldim, sen sade hayaldin Hezarzâd! Geldin ya! Hele seni gördüm ya! Gayrı ben pür-heyecan, sen cana can; canana can; yâre can; ağyâre cansın!
Bin çiçekli bir demet; bin çocuklu bir şenliksin sen Hezarzâd! Ne iyi ettin de geldin; geldin de kalplerimizin bamtelini titrettin.
Hezarzâd! Bin dilde Türkçe konuşan bin çocuk! Hoş geldin!
Âlem Türkçe konuşur mu bir gün? Bilinmez. Ama avâlim sende pinhândır Hezarzâd! Lisan ki, bir insandır derler; sen bin fidan, bin fidanda bir lisan, koca cihan bir insansın Hezarzâd!
Doğrudur; gelen gider. Sen de geldiğin gibi gideceksin. Gittiğin gibi unutulacak bize birkaç günde öğrettiğin o telaffuzu zor ülke ve insan isimleri. Gittiğin gibi dalacağız âmâk-ı hayâlimize. Fakat hayal âlemi bile senden önce olduğu gibi olmayacak Hezarzâd...
Söz başka şey, ses başka şey, hatıra başka, yâd bambaşka... Sesini nasıl meczûbane alkışladığımızı, bir sözünün bizi nasıl mesrurane ağlattığını unuturuz belki bir gün. Sözün gider, sesin duyulmaz olur, hatıran karışır başka hatıralara, ama kalbini ferah tut; vefalıdır bu millet, Anadolu'da hiçbir şeyin kalmasa, Hezarzâd, yâdın kalır...
Doğrudur; sen de unutacaksın.
"Kardeşim," demeyi unutacaksın bir gün belki; ama hazer et ne olur, kardeşlik duygusu silinmesin kalbinden. Her kelime bir tarih; şiir, okunduğu her ortamdan edindiği hisleri sırtlanmış bir zaman gezgini; şarkı, her aldığı alkışı yüklenmiş bir iftihar çıkını. Burada konuştuğun kelimeleri unutursun bir gün belki Hezarzâd; ama vefalı ol ne olur, şiirlerin, şarkıların her daim İstanbul koksun. Her gülücük bir kelime, her insan bir roman, her biten gün bir hüzün tütsüsü Bin-çocuk! Türkiye'de geçirdiğin günleri unutursun bir gün belki; 'Burası benim ikinci vatanım!' diye haykırdığın günleri unutursun olur a; 'Cennet Türkiyem!' şarkısının sözleri silinir hafızandan, kim bilir; ama vicdan defterine not düş, ara sıra çevir o hatırat-ı kalbiyenin sayfalarını da yeniden dön bugünlere: Burada güldüğün kadar gülsün yüzün her gün! Yeni başlayan her günün sabahı, burada bitirdiğin günlerin tütsüsünden bir nefes çek içine! Benim, gitmesem de, görmesem de, ikinci bir vatanım var diye...
Doğrudur; gideceksin. Ama her milletin bir boyası vardır Hezarzâd; bu milletin boyası gökkuşağı. Bu milletin boyası sen kadar renkli; sen kadar sıcak; sen kadar sevgi dolu. Bu boyayla boyanmış olarak dön birinci vatanına Bin-çocuk...
Geldiğin yerlere selam götürürsün belki Küçük Asya'dan! İlmek ilmek örülmüş sevgi dolu, saygı dolu, kardeşlik dolu birkaç kelam da görürsün belki. Ama bizim birazımız oralara yetmez ki Hezarzâd! Bizi buradayken bambaşka âlemlere götürdüğün gibi götür geldiğin yere. Dünyayı sırtlanıp geldiğin gibi bize; Anadolu'yu sırtlan ve götür, güzel insanların güzel atlara binip gittikleri o yerlere...
Ya bizi de götür; ya sen de gitme Hezarzâd!
Bin-çocuk!
Değil mi ki sen, Sevgi Dili Türkçe diye yola konulan asrın dervişlerinin yaban ellerden topladığı dostluk çiçeğisin; Türkçe gider, dil karışır, ne yapalım; hiç değilse geriye sevgi kalsın... Kelimeler unutulur, çehreler silinir hafızadan bir bir, hatıralar hatırlanmaz olur belki, ama hiç değilse, şefkat aradığın, dost aradığın, yuva aradığın, ana aradığın zamanlarda, Hezarzâd, Türkçe titresin kalbin...
[Hezarzâd, bin-çocuk demek. Bu yazı 9. Türkçe Olimpiyatları'na katılmak üzere 130 ülkeden Türkiye'ye gelen bin öğrenciye atfolunur.]
- tarihinde hazırlandı.