Ecevit ve Asker Gülen'e Farklı Bakıyor

Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu'nun son konuşması, bir kaç yıldır süren bir görüş ayrılığını yeniden gündeme getirdi. Askerler, 30 Ağustos'larda önemli açıklamalar yapma, rahatsızlıklarını ortaya dökme geleneklerini bozmadılar.

Fethullah Gülen'e askerler farklı, Ecevit farklı bakıyor. Aslında sadece Ecevit değil, örneğin Mesut Yılmaz da Gülen konusunda katı değil. O da Gülen'in faaliyetlerinin irtica amaçlı olmadığı görüşünde. Somut suç unsuru bulunmadan, irticacı avına çıkılmasının daha büyük yaralar açacağına inanıyor. Ancak, bunları açıkça söylemiyor. Ecevit ise, tutumunu yıllardan beri değiştirmedi.

Örneğin 29 Mart 1998'de, NTV'deki bir söyleşisi sırasında şöyle konuşmuştu: "...Bazı çevrelerin, her türlü dine bağlılığı irtica gibi göstermesine aklım ermiyor. Dine ağırlık veren her topluluğun gerici sayılmasını içime sindiremiyorum... Gülen ile üç defa görüştüm. Hiçbirinde siyasete değinmedik. Türk - İslam tasavvufundan söz ettik. Gördüm ki,(Fethullah Gülen) bu tasavvuf kültürünü özümsemiş. Felsefe - din ilişkilerini konuştuk. Bu konularda çok açık düşüncede olduğunu gördüm. İran'daki kökten dinci akıma kesinlikle karşı. Vahabiliğe, yani Suudi Arabistan anlayışına soğuk bakıyor. Türkiye'de Refah'ı desteklemediğini açıkça belli etmiş. Bazı tarikatlar partileşmesini önermişler, reddetmiş... 250 kurumu var. 100 - 150'si dışarıda. Bunlara kuşku ile bakılıyor. Oysa ziyaret edenler, orada din eğitimi verilmediğini, laikliğe aykırı bir öğrenim sistemi bulunmadığını gördüler. Bu okullarda Atatürk resimleri var. İstiklal Marşı söyleniyor. irtica bunun neresinde? Kala kala Gülen'in kravat takmaması kalıyor. Ama kendi çevresindeki insanların hepsi kravatlı... Benim izlenimim, laik cumhuriyete yatkın bir cemaat. Geçmişte belki değildi, ama Türkiye'de ve dünyada çok şey değişti. İnsanlara da değişme hakkı tanımamız lazım. Kuşku varsa, devlet de var. İrtica tehlikesini körüklerse, denetleyip önleriz..."

Ecevit bu konuşmayı, Refahyol devrildikten sonra kurulan hükümet sırasında, başbakan yardımcısı sıfatıyla yapmıştı. Hatta o sıralarda Org. Çevik Bir (Genelkurmay 2'nci Başkanıydı) basın mensuplarıyla yaptığı özel konuşmalarda, Yılmaz Hükümeti'nin 28 şubat kararlarını unutmaya başladığına dikkat çekiyor, Fethullah Gülen ile ilgili harekete geçilmemesini eleştiriyordu. Ecevit bu yaklaşımını değiştirmedi.

Son olarak, Gülen' in tutuklanma kararından üzüntü duyduğunu açıkladı.

Askere Göre Gülen Takiye Yapıyor

Askerin Fethullah Gülen' e bakışı ise tam aksine, son derece sert. Gülen'in, Erbakan'ın aksine sessizce derinden gittiğini, devlet kadrolarına sızdığını ve nereden geldiği bilinmeyen büyük bir ekonomik güç ile yurt içinde ve dışında muazzam bir kuşatma operasyonu sürdürdüğüne inanıyor. Gülen'in nihai hedefinin de, Türkiye'yi bir din devletine dönüştürmek olarak görülüyor.

Genelkurmay Başkanlığı, dikkat edilecek olursa, din unsurlu girişimlerinde ilk defa birini ismiyle hedef gösteriyor. Bundan önce hep "bazı çevreler" diyerek kişiyi göstermez, bir yaklaşıma işaret ederdi. Bunun nedeni de, Fethullah Gülen'in Türkiye'deki okulları. Zira, imam hatip okullarından çıkanlar orduya giremiyorlar, ancak Gülen okullarından mezun olanların orduya girmelerini engelleyecek hiçbir unsur yok. Genelkurmay'ı bu nokta çok rahatsız ediyor. Başta Ecevit, siyasiler "Elimizde yeterinde kanıt yok. Kanıt olmadan irtica avına çıkılmaz" derken, asker somut kanı olarak bazı kasetlerdeki konuşmaları ve ard niyetli olduğundan kuşkulandıkları tutumları gösteriyorlar. Bu kasetlerin tarihi 1993. Çok eskiye dayanmadığı ve sonradan pişmanlık duysa dahi, bu zihniyetin değişemeyeceğinin altını çiziyorlar. Genelkurmay, Fethullah Gülen konusunda en önemli engel olarak Ecevit'i görüyor. Laikliği konusunda kimsenin kuşkusu bulunmayan ve Başbakanlık makamında bulunan Ecevit'in, bu yaklaşımıyla adalet savcıları ve yargıçları da etkilediğine inanılıyor. Siyasilerin çekimserliklerinin de, 2.5 milyonluk Gülen cemaatinin oy potansiyelinden kaynaklandığını belirtiyorlar. Org.Kıvrıkoğlu'nun son konuşması, bu sürtüşmeyi apaçık ortaya çıkardı.

Ecevit Havayı Kokluyor

Ecevit'in iki seçeneği var.

1. Genelkurmay Başkanı'nın konuşmasına tepki gösterip, gelişmeyi bir kriz havasına sokmak.

Bu, güç görülüyor. Zira, 28 şubat'tan sonraki dönemde ülkenin yönetiminde askerin MGK çerçevesinde söz sahibi olması ve görüşlerini açıklamasını doğal karşıladığını defalarca söyleyen Ecevit'in şimdi, yeni bir düzenlemeye gitmesi tutarlı görülmüyor.

2. Bekleyip, havayı koklamak, kamuoyundaki tepkileri tartmak ve ilerde bir tutum almak.

Başbakanın, bu aşamada ülkeyi istikrarsızlığa götürecek ve koalisyonun bozulmasına yol açabilecek girişimlerde bulunması olasılığı son derece cılız görülüyor. Büyük olasılıkla bekleyecek, toz dumanın yatışmasını gözleyecek ve hem davanın gidişine, hem de kamuoyundaki havaya göre bir tutum alacaktır.

Kamuoyu Son Derece Kararsız

Başbakan Bülent Ecevit'in gelişmeleri zamana bırakmasının nedenlerinden biri de, Genelkurmay Başkanı'nın son konuşmasının kamuoyunda yarattığı belirsizlik ve farklı yorumlar olabilir.

Genelkurmay Başkanı'nın konuşması bu defa kamuoyunda faklı yorumlara yol açtı. Fethullah Gülen'e sempatiyle bakanların tepkilerini bir kenara bırakıyorum. Dikkatleri çeken, laik kesimlerin yaklaşımı.

Askerin, dinin siyasi araç olarak kullanılması ve cumhuriyet rejimine bir tehdit oluşturduğundan kuşkulandığı gelişmeler karşısındaki tutumunu hiç eksiksiz destekleyen laik kesimlerde, bu defa bir bölünme gözleniyor. Yorumlar ve verilen destek eskisi kadar net değil. Bu konulara en duyarlı olanlardan bazıları dahi, farklı gerekçelerle bazı çekinceler ortaya atıyorlar.

Savcının iddianamesinin çok somut verilere dayandırılmaması ve Fethullah Gülen'in geçmiş yıllarda kamuoyuna yansıttığı ılımlı imaj, bu çekimser yaklaşımı arttırıyor.

"Eğer bir suç vardıysa, bugüne kadar neden beklendiği" sorgulanıyor. Özetlemek gerekirse, son derece tehlikeli bir sürece girildi. Gülen mahkemede aklanırsa, bu defa askerin prestiji büyük kayba uğrayacak. Gülen mahkum olursa, bu defa farklı yorumlar yapılacak. İki farklı görüş, irtica ile mücadelede iki farklı yaklaşım sonunda sürtüşme noktasına geldi.

Birinden biri kazanacak. Bu da, gelecekteki güç dengelerini etkileyecek.