Fırtınaların Güzelliği

Zahirî şer neticesi hayır, görünüşü acı neticesi tatlı, kışı çok şiddetli; ama baharın bütün güzelliklerinin göz kırptığı günlerin heyecanı içinde hayat devam ediyor. İnsan bazen öyle anlar, öyle şedit fırtınalarla karşı karşıya kalıyor ki; bu fırtınalar birilerinin ümidini yıkarken, diğerlerinin de aşk ve şevkini artıyor.

Maddi manevi değerlerin sahibi, vatan millet aşkıyla yanan, tutuşan hasbi fedakar ruhlar, her türlü fırtınalar, yangınlar karşısında, hiçbir şey yokmuş gibi vazifelerini yapar, sorumluluk ve mesuliyetlerinin hakkını verir, gelecek nesillere sevgi ve huzur dolu bir dünya bırakma yolunda gayret eder, neticeyi her şeyin tasarrufu yed-i kudretinde olan Allah'a bırakırlar.

Bugün koparılan fırtınalarla dünya kamuoyunun huzurunu altüst eden, kendilerinden başka kimseye hakk-ı hayat tanımayan bir zihniyet, mazlum mağdur insanlığı ve bilhassa Anadolu insanını perişan etmeye çalışmaktadır.

Asırlar var ki, Anadolu insanı, yediden yetmişe şehit vererek vatanlarını, devletlerini, bayrak ve sancağını, din-i mübin-i İslam'ı, ezan ve mabedini, namus, haysiyet ve şerefini koruyarak, bütün bu mukaddesleri evlatlarına emanet etmişlerdir.

Kırk haramiler, canı gırtlağa gelmiş milleti tahrik ederek sokağa dökmek suretiyle umduklarına kavuşmayı düşünüyorlarsa aldanıyorlar. Bu millet canından aziz tuttuğu maddi manevi değerlerini ucuza satmayacaktır. Evet bu millet; yıllardır irtica, gerici, yobaz, cumhuriyet, bayrak ve rejim gibi kelimelerin arkasına saklananların oyununa gelmeyecek, memleket ve milletin huzurunu bozmak isteyenlere fırsat vermeyecektir.

Şehidimin kanından rengini alan bayrağımı, onların cesetleri üzerinde, sokaklarda mukaddeslere hakaret ederek istismar edenlerin gayri ciddi tavır ve davranışlarına, söz ve sazlarına inanmayacak, yatsı olunca mumlarının sönüşüyle kaldıkları karanlığın içinde boğulup gideceklerdir.

Bu necip milletin torunları, bu vatanın gerçek sahipleri dünya için dünyalarını mahvedenlere acıyacak, onların kötülüklerine kötülükle değil, iyilikle cevap verecek, ahiretlerinin kurtulması adına gerekirse kendilerini feda edeceklerdir.

Birilerinin korkulu rüyası haline gelen okullar ve o okulların kahraman öğretmenlerinin ve Anadolu'nun hasbi, cömert işadamlarının yaptığı fedakarlıklar, dünya hayatı ve zevkleri için yapılmaz. İşin başında kat'iyen Allah'ın rızası var. Var ama aynı kaderi paylaşmayan, aynı memeden süt emmeyenlere bunu anlatmak zor. Zor da olsa, anlamak istemeseler de, bizim vazifemiz anlatmak olmalıdır. Allah'ın inayetinin, çizginin korunmasına bağlı olduğu unutulmamalıdır.

Unutmamak gerekir ki; birtakım fırtınalar, çile ve ızdıraplar, hayatın kıymetini öğretir. Yüzümüze gülen bahar çiçekleri, o fırtınaların meyvesi değil midir? Olup biten bütün hadiselere kader açısından bakıp, "Zahiri şer olan, hoşlanmadığınız bir şeyi Allah Teâlâ neticesi itibarıyla sizin için hayırlı kılmış olabilir." (Nisâ, 4/19) İlahi fermanına kulak verip, müjdelenen o güzelliklere talip olmalıdır.

İnşaallah bir gün rengarenk çiçeklerin açtığı, cıvıl cıvıl kuşların öttüğü, şarıl şarıl suların aktığı, bütün ihtişamiyle bahar güzelliklerinin göründüğü günlere ulaşılırsa, bugün yol kesenler, kalp kırıp gönül yıkanlar o gün pişman olacak, nedamet duyacak, geçmişinden tiksinir hale geleceklerdir.