Fethullah Gülen'den Şaşırtıcı İftar

Hepsinin dini aynı olan, ama farklı kesimleri ve siyasî görüşleri temsil eden insanlar, Fethullah Gülen'in iftarında bir araya gelince şaşırıyoruz.

İslâm dinini uygular ve yorumlarken, herhalde tarihî yanılgılara düştük geçmişte. Aksi halde, nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan Türkiye'de, Fethullah Gülen'in verdiği iftar yemeğine, farklı siyasî görüşlerden ve toplumsal kesimlerden isimlerin katılması böyle şaşkınlık yaratır mıydı? Demek ki, istesek de istemesek de İslâm'ı, siyasî kamplaşmaların bir tarafına yerleştirmişiz...

Şimdi, hepsinin dini aynı olan, ama farklı kesimleri ve siyasî görüşleri temsil eden insanlar, Fethullah Gülen'in iftarında bir araya gelince şaşırıyoruz. Bu gerçeğe, öncelikle Necmettin Erbakan'ın ve Refahlı, önde gelen diğer politikacıların eğilmesi şart. Aynı şekilde, laikliği İslâm'ın antitezi olarak sunan ilkel Cumhuriyetçilerin de, bu gerçeğe eğilmeleri gerekli. Çünkü, toplumdaki her olguyu, bir kavganın ve uzlaşmasız kamplaşmaların konusu yaparak, ne dirliğimizi, ne de birliğimizi koruyabiliriz...

Hep Kavga mı? Laiklik-İslâmiyet ilişkilerini, evrensel boyutlarda değerlendirmediğimiz için, Türk demokrasisinin geleceği konuşulurken, "İran gibi olmak" veya "Cezayir'e benzemek", bu konuşmaların vazgeçilmez cümleleri arasına giriyor. Özellikle din konusunda, yarı-aydın saplantılardan ve önyargılardan vazgeçmemiz gerekiyor. Birincisi, şunu bilelim... Ulusların dini değiştirilemiyor. Dinin, temel niteliği de değiştirilemiyor. Uzak ve yakın tarihten sayısız örnekler var buna... Tarihi bilen, aklı başındaki Müslüman Türklerin, dini bir kavga konusu olmaktan çıkartmaları için, ille de binlerce yıl geçirmeleri gerekmiyor.