Niçin Fontäne?

Her şeyin minimize edildiği, parçalandığı bir zaman dilimini idrak ediyoruz. Modern çağın ürünü bireyin ruh dünyası dağıldı, insan olmadığı kadar dünyevileşti, aile parçalandı, toplumu ayakta tutan değerler dumura uğradı... Zihin erozyonunda hikmet kayboldu.

Küreselleşmeyle birlikte bu parçalanmışlık daha da belirgin hale geldi. Mesela son yıllarda gençlerin yaşadığı problemlerin ilk sıralarında "manasızlık" (Sinnlosigkeit) zikredilir. Şimdi soralım: (Farz-ı muhal) Büyük Patlama'dan günümüze kadar kâinatın oluşumunu kör tesadüflere vererek izah ederseniz, gençlerin hayata "manasız" bakışı normal değil midir? Milyonlarca sebebin birden harekete geçmesiyle oluşan bu muazzam sistemi, içinde hiçbir mana ve gaye barındırmayan tesadüfe dayandırırsanız, gençler hayata hangi mana ve gaye ile nazar edebilirler.

Eğer bir külli irade yoksa çekim kuvvetinin birden değil, deneme yanılma yoluyla birçok kere farklı formlarda meydana gelmesi gerekirdi. En hassas dengelerin gözetildiği açıkça ortadayken, Dünya'nın Ay ve Güneş'e uzaklığı yine bu deneme yanılma yoluyla mı oluşmuştur? Yani (maddeci inanış açısından dışarıdan külli bir aklın müdahalesi söz konusu değilse) maddenin içinde var olan güç mü, tesadüfî ve zaruri (notwendig) gelişmelerle deneme yanılmaya meydan vermeden ve her attığını on ikiden vuran bir isabetle hassas, mana içeren, hikmetli ve belli kanunlar çerçevesinde cereyan eden milyonlarca dengenin kurulmasına vesile oluyor? Böyle bir iddia ancak mizah konusu yapılabilecekken, bilim olduğunu iddia ederek birçok insan hadiselere ve kâinata bu nazarla bakabiliyor.

İşte Fontäne, kainatta cereyan eden bütün hadiseleri kör tesadüflerle manasızlaştırma ve gayesizleştirme yerine sayısız hikmeti Hâkim-i Mutlak'a, namütenahi sanatı Sani-i Mutlak'a, sonsuz bilgiyi Âlim-i Mutlak'a atfediyor.

Bu perspektifle bakıldığında bırakın hayatı "manasız, gayesiz" görmeyi, her baktığının arkasında birçok hikmeti bulmaya çalışıyor insan. İşte Fontäne yaratılışın arkasındaki sayısız hikmetlere nazar-ı dikkatleri çekiyor.

Aslında Fontäne, batı dünyasında üzerinde durulmayan vicdan mekanizmasını yeniden tamir ederek, insanın kendisiyle, çevresiyle, kâinatla ve Yaratıcısıyla barışık yaşamasını hedefliyor.

Zihin ve ruh dünyası dağılan, hayatın iniş çıkışları içinde yolunu şaşıran bireye hayata bütünlük içinde, hikmetle bakmasını salıklayan yayınları tercih ediyor. Ne modernite ne de moderniteye teslim olmuş din anlayışı insanın temel problemlerini çözebildi. Her ne kadar hümanizma insan merkezli olarak ortaya çıkmışsa da, Batıdaki güç merkezleri insan nefsini merkeze oturtmayı başardılar. İnsanın temel ihtiyaçlarından kat kat daha fazla sermayenin, insanın zevkine hitap eden ürünlere yönelmesi bunun en büyük göstergesi. Bilhassa günümüz gençliğinin müzik, giyim, güzellik, cinsellik gibi tüketim kültüründen hayata bakışına kadar temel paradigmalar çok ince ayarlarla değiştirildi.

İşte Fontäne, insanı her türlü yozluktan (Verwahrlosung) kurtararak, insan-ı kâmil mertebesine çıkarmak istiyor.

Dolayısıyla Fontäne, din-ilim kardeşliğini, insanların barış içinde birlikte yaşamasını, hayata bir mana yüklemeyi, eşyaya hikmetle bakmayı yeğleyen herkese hitap eden bir dergi. Nasıl Kur'an-ı Kerim'de önemine göre her şeyden bahsedilir, Fontäne'de de çok geniş ve renkli bir yelpazede insana faydası olan hemen her konuda farklı üsluplarda yazılara yer verilir.

Niyet insana faydalı olmak, onu ulvi bir hedefe yöneltmek, manevi boşluktan kurtarmak, farklı kültürden insanların huzurlu şekilde yaşamasına vesile olmak ise Fontäne'de herkes kendini ifade edebilir. Tabii ki evvela sorumluluk, ruh ve düşünce dünyasını içinde yaşadığı toplumlara bir türlü anlatamayan Müslümanlara düşüyor.

Fontäne, yaklaşık 15 yıldır bu sorumluluğun bilincinde Almanca yayın yapıyor. Hem Müslümanların hayata ve ilimlere bakışını kendi terminolojisiyle anlatmaya hem de başta eğitim olmak üzere sosyal problemlerin çözümüne katkıda bulunmaya çalışıyor.