Kürtler, Ulusalcılık ve Abant Toplantısı

Abant Platformu tarafından Erbil'de düzenlenen toplantının yankıları sürüyor. Daha toplantı henüz başlamışken Erbil'den gönderdiğim yazıda şunu söylemiştim: 'Abant Platformu, bugüne kadar Türkiye dışında pekçok merkezde toplantı düzenledi. Ama en anlamlısı daha başlamadan mesajı yerini bulan toplantı Erbil'deki oldu.'

Toplantıya damgasını vuran tartışmalar vardı elbette. Özellikle de 'Kuzey Irak mı, Kürdistan mı denilmeli' tartışması neredeyse tüm oturumların, şimdi de toplantıyla ilgili değerlendirmelerin merkezinde yer alıyor.

Türkiye'den 100 kadar aydının katıldığı bir toplantının, böyle bir tartışmanın gölgesinde kalması elbette doğru değil. Bölgesel Kürt Yönetimi'nin kontrolündeki coğrafi alanın 'Kürdistan' olarak adlandırılmasına kimsenin bir itirazı olmadı zaten. Ancak 'Kürdistan' ifadesinin özellikle Türkiye kamuoyunda oluşturacağı tepkinin, bu sorunun çözümüne katkı sunmak bir yana, tarafları daha da 'ulusalcı' kılacağını anlatmak kolay değil.

Gecikmiş, bir o kadar da zayıf temeller üzerine inşa edilmeye çalışılan bir 'ulusalcı' dalga, bölgede yaşayan Kürtler üzerinde hayli etkili. Bunun halka ne kadar yansıdığını kestirmek çok kolay değil. Ama bizdeki örnek gösteriyor ki, olağanüstü şartlarda 'ulusalcı' gömlekler dikip toplumlara zorla giydirmek için herkesin ikna olması gerekmiyor.

* * *

Toplantı boyunca bir nokta son derece ilgimi çekti.

Mesut Barzani'nin KDP'sinin, özellikle de bu partiye yakın gazeteci ve aydınların olabildiğince 'seküler' bir dil kullanmaya özen göstermeleri gerçekten şaşırtıcıydı. Neredeyse hiçbir Kürt aydını, İslami bir referans kullanmadı; aksine bizlerden bu tür referansları kullananlara da hayli mesafeli bir duruş sergiledi.

Toplantıya izleyici olarak gelen ve daha çok PKK-DTP hattını temsil eden isimler, çok daha sert ve ortak değerleri yok sayan bir dil kullanarak, adeta bu alandaki 'öncü' rollerini ilan ettiler.

* * *

Bölgesel Kürt Yönetimi'nin demokratik katılımın sağlandığı eşsiz bir model olduğu yolundaki tezlere gösterdiğim tepki, toplantıda bir hayli tartışıldı. Önemli olduğu için özetlemek istiyorum.

Eğer buradaki yönetim modeli, temsil derinliği oluşturan, özgür tartışmaların yaşandığı, herkesin düşüncesini söyleyebildiği bir başarı sağlamışsa söylenecek söz yok.

Yok eğer bu model, Barzani ailesi başta olmak üzere yönetimin tek satır bile eleştirilemediği, neredeyse tüm siyasetin bir aile tarafından kontrol edildiği bir tanıma giriyorsa, o zaman kimsenin Türkiye'ye model önermeye hakkı olmamalı.

Orada da söyledim, tekrar edeyim. İyi kötü işleyen bir demokrasimiz var. Yanlışlar, eksikler, saçma sapan işler konusunda söylenecek elbette çok söz var. Ama kimsenin Türkiye'nin aldığı mesafeyi yok saymaya hakkı yok.

* * *

Abant Platformu'nun Erbil'de toplanması kuşkusuz siyaseti de etkileyecek, sorunların çözümünde daha aktif rol almasına katkı sağlayacaktır. Zaten son yıllarda Türkiye'de oluşan hava, Milli Güvenlik Kurulu bildirilerine kadar yansıyan 'diyalog' adımları da bunu gösteriyor.

Kişisel hesapları yüzünden herkesi karalamayı alışkanlık haline getirenler ve 'devletten olumlu adım gelmez' paranoyasına saplananlar anlamasa da bu böyle.

Abant Platformu'nun sorunları ele alış tarzı, sadece Türkiye'de değil, tüm bölgede siyaseti ve karar vericileri etkileyecek bir çığır açıyor. Üzerinde yoğunlaşmamız gereken nokta burası.