Hocaefendi-Papa Görüşmesi

Meyveli ağaç taşlanır fehvasınca son haftalarda Hocaefendi-Papa görüşmesi yerli yersiz herkesi harekete geçirdi. Bir taraftan çoğunluğu teşkil eden sağduyulu insanların sitayişkar beyanları diğer taraftan ise çekememezlik veya adavet duyguları ile ileri sürülen iddialar, ithamlar, hakaretler…

Neden çıkıp 'Şimdiye kadar diyalogdan, ziyaretten kim ne zarar gördü?' sorusun kendimize soramıyoruz. Bütün dünya insanlığına ışık olacak hareket ve davranışların faydadan başka neticesi olabilir mi? Birbirimizi anlayabilmemiz için birbirimizi tanımamız gerekmez mi? Tanımak için de bir araya gelmekten başka doğrudan ve kestirme yol var mı? Olmadığına tarih her sayfasıyla şahitlik yapmaktadır.

Durum böyle olunca insanımıza iyiyi, güzeli, faydalıyı alkışlamak yaraşır. Tenkit ederek karşısına dikilmek, hatta iftira ve tehditlere varan davranışların ne ferde ne de topumla hiçbir getirisi olmayacaktır. Bu güzel hareketi layıkıyla yansıtanları alkışlarken, arkasında çapanoğlu arayarak ülke gündemini gereksiz bir zemine çekmek isteyenleri de salim düşünceye ve insafa davet ediyoruz.

Hocaefendi konusunda ise Türkiye böyle diyor… başlığıyla kaleme aldığı makalesinde "Büyük bir yangını söndürüp gözyaşı iksiriyle çoraklaşmış çölleri gülzar ve çemenzarlar ile donatmaya azmederken kendisini engellemeye çalışan hoyrat ruhlar için bile merhamet, hidayet, şefkat dileyen şefik ruh. Ufukların daraldığı, basiretin köreldiği, himmetlerin adileştiği bir devirde atvar, ahval ve ef'aliyle ufkumuzu, basiretimizi ve himmetimizi alileştiren aydın ruh." Diye seslenerek duygularını dile getiren Zübeyir Selim'e aynen katılıyoruz.

MİT Raporu mu?

Diğer taraftan temcid plavı gibi defalarca ortaya atılıp hiçbir şekilde dayanarak bulunmayan hatta zaman zaman adil yargı tarafından iddia sahiplerinin tazminat ödemek zorunda kaldıkları iddiaların bu sefer MİT Raporu iddiasıyla ortaya atılması anlışalacak gibi değil.

Her sene milletimizin yüzünü ağartan kişilikleriyle, uluslar arası yarışmalarda en iyi dereceyi alarak gönlümüze taht kuran on binlerce öğrencinin yetiştirilmesi ile ilgili bir sistem, üniversitelerde doktora çalışmalarına konu olacak bir hadisedir. Bütün bunları bir tarafa atarak buldukları birkaç gayrı memnunla yüzbinleri zan altında bırakmanın kime ne faydası olacaktır? Bu yüzbinlerin içinde değil ki, iki bin gayrı memnun bulunmasının bile normal karşılanması gerekmez mi?

İllegal STK

Kendilerini sivil toplum kuruluşlarının temsilcisi diye tanıtan ve medyayı ile kamuoyunu yanıltmaya çalışan birliğin kimin veya kimlerin temsilcisi olduklarını tanımlaması gerekir. Bu ne biçim sivil toplum anlayışıdır ki, halkın öz be öz bağrından çıkan ve bütün dünya insanlığına sevgi, hoşgörü ve barış götürmeye çalışan bir anlayışı resmi makamlara şikayet etmeye çalışıyor. Bu sözde sivil kuruluşların şimdiye kadar kaç kişiye ne tür bir hizmet götürdüğünü bilen veya duyan var mıdır?

Sivil toplum kuruluşları bir ülkenin demokrasi göstergesidir. Dolayısıyla asli görevi demokrat bir zemin oluşturmak ve halkın huzur ve refah düzeyinin yükselmesine yardımcı olmaktır. Anti demokratik yargısız infazlarla gerçek sivil hareketleri mahkum etmeye kalkmak halkın kalbindeki tahtı yıkmak olacaktır. Bir sivil toplum kuruluşunun başında bulunan birisi olarak bu arkadaşlara tavsiyem; Türkiye 1978 yılının Türkiyesi değildir. 2 binli yılların Türkiyesi daha demokrat, daha sivil, daha adil bir Türkiye olmak zorundadır. Halkımız çoktaaan ikibinli yılların insanı oldu. Geride kalanlar kendilerine yazık ederler…