Diyalog
30 Eylül 1996 akşamı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı 3. kuruluş yıldönümünü İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Salonu'nda kutladı. Lütfedip bizi de davet etmişler. Biz hoşgörü ve diyalog bağlamında olayı değerlendirmeye çalışacağız.
Yakın zamana kadar bir araya gelmesi insanların hayalinden bile geçmediği bilim adamları, din adamları, sanatçılar, devlet adamaları el sıkıştılar yan yana oturdular, öpüştüler. Salon dopdoluydu. Oturduğumuz yerde, hemen sağımda değerli Türk ozanı Nazım Hikmet'i Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne kaçıran sanatçı-yazar Refik Erduran oturmaktaydı; solumda Batı kültürüyle yetişmiş, inanç boyutunun sosyal yaşamdaki önemini vurgulayan Prof. Dr. Nur Vergin dostumuz vardı. Laikliğin şaşmaz savunucusu Prof. Dr. Toktamış Ateş, Doç. Dr. Ali Bayramoğlu, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve siyasal yelpazenin değişik yerlerinde bulunan diyalog ve hoşgörüye açık tüm insanlar sevgiyle kucaklaştı.
İnanç mozaiğinin tüm temsilcilerinin çağırıldığını duymuştum. Alevî dedesi Av. Muharrem Naci Orhan, Vatikan'ın Türkiye Temsilcisi Monsenyör Pelatre ve yardımcısı Monsenyör Marovitch, Cefi Kamhi, Üzeyir Garih hep oradaydı. Ermeni Patrik ve vekili ile Süryani Cemaati'nin temsilcilerinin adresini bendenizden sormuşlardı. Davet edilmiş olmaları gerekir, ama gelip gelmediklerini bilmiyorum. Derken Ortodoks Patrik sayın Bartholomeos salona girdi. Ön sıralar doluydu. Hemen protokoldekilerden bir kısmı ayağa kalkarak ona yer verdi. Oysa geçtiğimiz yıl Dışişleri Bakanlık Temsilcileri ile düzenlediğimiz UNESCO'nun "Hoşgörü" toplantısında, kendisini protokolün pek de hoş olmayan bir yerinde oturtmak için gayret gösteren Dışişleri mensuplarına rastlamıştık. Devlet-sivil toplum çelişkisini gelin de görmeyin; sivil toplum örgütlenmesini ve diyalog arzusunu gelin de takdir etmeyin.
Birkaç dakika sonra Sayın Fethullah Gülen salona girdi. Doğrudan doğruya Bartholomeos'a yöneldi ve onunla kucaklaşarak yanına oturdu. Salon alkıştan çınlıyordu. Her iki tarafın cemaatinin kültürsüz ve fanatik bölümünün birbirine düşman, "pis gavur" "barbar Türk" diye baktığı insanlar birbiriyle kucaklaşıyorsa bunda bir şeyler olmalıydı; toplum da artık birbirini sevmeli, birbirini anlayışla karşılamalıydı. Nitekim her iki cemaat lideri, toplantının sonunda konuştular, birbirine ve topluluğa sevgi, kucaklaşma mesajı verdiler.
Her ikisi de, barış istiyorsak hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun, hangi felsefî eğilimin içinde bulunursa bulunsun insanların birbirlerini sevmelerinin; hoşgörüyle davranmalarının önemini defalarca vurguladılar. Düşmanlıklar artık bitmeliydi. Bir kez daha kucaklaştılar. Salondakiler her iki lideri de dakikalarca ayakta alkışladılar.
Özgürlük, demokrasi, insana saygı sadece Batı'nın benimsediği ilkeler değildir. Gerçek Müslüman da bu ilkeleri savunur. Gerçek Müslüman diyalogdan hoşgörüden, diğerinin inancına saygıdan yanadır. Gerçek Müslüman bu kavramların yaşama geçmesi için çaba gösterir, toplantılar düzenler. O kendinden emin olduğu için diyalogdan korkmaz. Gerçek Batılı ve gerçek demokrat da böyledir. Sapmalara bakılmasın. Her iki taraf eğer din veya ideolojisini tam anlamıyla özümsemişse korkulacak hiçbir şey yoktur.
- tarihinde hazırlandı.